ESKİŞEHİR (A.A) - Deniz Açık - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
(ESOGÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalının, Eskişehirde mevsimlik
tarım işçilerinin barındığı üç çadır bölgesinde 792 kişi üzerinde yaptığı
çalışma, çadırda yaşayan erkeklerin depresyon, kadınların doğurganlık
sorunlarıyla, çocukların kansızlık ve beslenme bozukluklarıyla karşı karşı
olduğunu ortaya çıkarttı.
ESOGÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Selma Metintaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Eskişehirdeki mevsimlik tarım
işçilerinin genellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kente geldiğini belirterek,
Şanlıurfadan kente gelenlerin mart ve nisan aylarında göçlerine başladığını
kaydetti.
Mevsimlik tarım işçilerinin kasım ayına kadar Eskişehirin kırsalını
kullandığını ifade eden Prof. Dr. Metintaş, şöyle konuştu:
Alpu ve Beylikovada çadır bölgeleri var. Buradaki üç çadır bölgesine
gittik. Toplam 133 haneye ulaştık. 792 kişinin bire bir bilgisini aldık.
Yaşamlarını, sosyo-ekonomik düzeylerini, hayat zorluklarını, beslenme
alışkanlıklarını, sağlıklı yaşamla ilgili durumlarını sorduk. Kadınların
doğurganlık özelliklerini sorguladık. Önce her bir hanenin özeliklerini döktük.
Kalabalık bir grupla karşı karşıyayız... Çocukları ve eşleriyle geliyorlar.
Çocuklar 10 yaşından sonra tarımda çalışmaya başlıyor. Kadınlarda da gebe veya
lohusa olmayanlar çalışıyor.
-Ağırlıklı olarak tahıl ve çayla besleniyorlar-
Prof. Dr. Metintaş, ilk iki ayın sonunda çadırlarda yaptıkları çalışmalardan
elde ettikleri raporda çok çarpıcı sonuçlar gördüklerini bildirdi.
Çadırlarda yaşayan popülasyonun yüzde 50,1inin 15 yaş altında olduğunu
anlatan Prof. Dr. Metintaş, şunları ifade etti:
Hanedeki ortalama çocuk sayısı da 6ydı. Bu, Türkiye istatistiklerinde çok
yüksek bir rakam. Kadınların erken yaşta evlendiği ve çok sayıda çocuklarının
olduğunu gördük. 15 yaş üstü bireylerin hastalık yüklerine baktık. Erkeklerde
depresyon çok fazla, ağız-diş sağlığı sorunları ve cilt hastalıkları çok
fazlaydı. Toprak bir zemin üzerinde yaşıyorlar, böcek ısırığı nedeniyle meydana
gelen cilt lezyonlarının fazla olduğunu gördük. Kadınların doğurganlıkla ilgili
özellikleri ve hastalıkları Türkiye geneline göre daha fazla. Beslenmeleri çok
bozuk. Ağırlıklı olarak tahıl ve çayla besleniyorlar. Sebze ve meyve tüketimi çok
az. Haftada bir kez beyaz et tüketiyorlar.
Prof. Dr. Metintaş, çadırların çevresel koşullarını da incelediklerine
işaret ederek, Hepsi çadırda yaşıyor. Çok kalabalık hanelerin ayrı mutfak ve
banyo çadırları var. Onun dışından bütün hayatları tek bir çadırda geçiyor.
Çadırlarda çok sayıda çocuk olmasına rağmen tek bir çocuk kitabı yok. Hiçbir
okuma malzemesi bulunmuyor. Kadınların yüzde 66sı okur yazar değil. Erkeklerde
de okur-yazarlık Türkiye ortalamasına göre düşük. Akarsu yok, elektrik de
çadırları sadece yüzde 20sinde bulunuyor. Çadırların yakınında bulunan portatif
tuvaletlerin de kullanılamaz olduğunu tespit ettik diye konuştu.
-Çocuklarda beslenme bozukluğu ve anemi araştırması yaptı-
Mevsimlik tarım işçilerinin mart ve nisan ayında geldikleri için çocukların
o dönemde, Şanlıurfadaki eğitimlerini bıraktığını vurgulayan Prof. Dr. Metintaş,
şöyle devam etti:
Kasım ayında tekrar gidip eğitime başlıyorlar. Bu da çok önemli bir sorun.
İlk iki ayın sonunda bu gruba yerleşim yeriyle ilgili bir düzenleme, eğitimle
ilgili çalışmalar yapılmalı, sağlık hizmetleri organize edilmeli dedik. ESOGÜ
Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen ile ESOGÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir
Yaşar ile bir toplantı yaptık. Ardından yapılan toplantıda ESOGÜ Eğitim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Selahattin Turanı da yanımıza aldık. Eğitim Fakültesi
asistanları ve bizim asistanlarımızla, İl Sağlık Müdürlüğünden de destek alarak
bir sağlık tırıyla 15 yaş altını inceledik. Çocuklarda beslenme bozukluğu ve
anemi araştırması yaptık. Gördük ki, derin anemileri ve beslenme bozuklukları
var. Sağlık Müdürlüğünün verdiği destekle demir ilaçları dağıttık.
Prof. Dr. Metintaş, tarım işçilerinin yaşam koşullarını iyileştirmek için
bir proje çalışmasına giriştiklerini ve eğitim, mimarlık fakülteleriyle
yapacakları çalışmaların ardından kentin üst düzey yöneticileriyle bu projelerini
paylaşacaklarını anlattı.
Kentin ileri gelenlerinden projeleri için destek beklediklerini dile getiren
Prof. Dr. Metintaş, Uygun koşullarda yaşamaları, akarsularının olması, tuvalet
ve banyo ihtiyaçlarının karşılanması ve beslenmelerinin iyi olması gerekiyor. Bir
sağlık hizmeti modeli oluşturmalıyız. Bu popülasyonda bebek ölüm hızını binde 25
bulduk. Türkiyede bebek ölüm hızı binde 10un altında diye dünyaya ilan etmeye
çalışırken, bir riskli grupta binde 25 olması çok ilginç. Bu sonucu aşağılara
çekmemiz lazım dedi.
Yayıncı: Mürsel Çetin