KONYA (A.A) - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Elin oğlu, sözde
soykırım için 25 senedir hazırlanıyor. 2015 yılını, Türkiye aleyhine tüm dünyada
bir yalan yılı, bir bühtan yılı olarak ilan ediyor. Bizim sabıkamız yok, tarihte
hiçbir zaman soykırım gibi bir insanlık suçu işlemedik. Elin oğlu bir yalan için
bu kadar hazırlık yapıyor ancak Balkan Savaşlarının 100. yılı ile ilgili daha
doğru dürüst bir üniversitemiz bir tek toplantı yapmadı dedi.
Çiçek, Mevlana Üniversitesinin yeni akademik yılı açılışında, Türk
milletinin, geçmişi olmayan, süper güçlerin peydahladığı bir toplum olmadığını,
tarihin en eski milleti olduğunu söyledi.
Böyle bir millete mensup olmaktan dolayı hamdediyorum, şükrediyorum
diyen Çiçek, herkesin böyle bir millette mensup olduğunun farkında olması
gerektiğini belirtti.
Büyük bir millete mensup olmanın, zaferlerle övünmeyi, aynı hatalara
düşmemek için geçmişten ders çıkarmayı gerektirdiğini vurgulayan Çiçek, şunları
kaydetti:
Şimdi 81 ilimizde 168 üniversite var. Biliyor muyuz ki içinde bulunduğumuz
yıl Balkan Savaşlarının 100. yılı... Elin oğlu, sözde soykırım için 25 senedir
hazırlanıyor. 2015 yılını, Türkiye aleyhine tüm dünyada bir yalan yılı, bir
bühtan yılı olarak ilan ediyor. Bizim sabıkamız yok, tarihte hiçbir zaman
soykırım gibi bir insanlık suçu işlemedik. Elin oğlu bir yalan için bu kadar
hazırlık yapıyor ancak Balkan Savaşlarının 100. yılı ile ilgili daha doğru
dürüst bir üniversitemiz bir tek toplantı yapmadı. Defter karıştırmak adına bunu
gündeme getirmiyorum. Nihayette bir iki yerde küçük bir toplantı olmuş. 100 yıl
önce milyonlarca insanımızı kaybettik. Eski Osmanlı coğrafyasında şehitlerimizin
olmadığı hiçbir yer yok. Bugün bir çoğunun sembolik kabirleri var, ne isimlerini
biliyoruz ne de yattıkları yerleri...
Bir millet zaferleriyle övünmez, acılarını hatırlamaz, bundan ders
çıkarmazsa, o sadece kuru bir kalabalık olur, ona millet denmez diyen Çiçek,
üniversitelerin bu duyguyu vermek zorunda olduğunu söyledi. Çiçek, şöyle konuştu:
Niye panel, toplantı yapılmaz. Bunu söyleme sebebim şu; yaraları kaşımak
için değil. Bu coğrafyanın kıymetini bilmek için. Burası bizim son yurdumuz ve
inşallah ebedi yurdumuz. Burada sağlam kalacaksak, sağlam basacaksak, acılarımızı
hatırlamamız lazım. Balkanlardan gelmiş, Kafkaslardan gelmiş milyonlarca...
Bakın şimdi Suriyeden gelmiş, onların önemli kısmı da bizim kardeşlerimiz
akrabalarımız, hepsi misafirlerimiz ancak bir kısmıyla özel bağlarımız var. Demek
ki başı dara düşen buraya gelir. Burayı sağlam tutmamız lazım. Bunun için de o
idrakte, o şuurda bir nesli yetiştiremezsek, bunun sorumluluğu en az bizim kadar
da üniversitelerin boynunun borcudur.
-Kendi sokağımızda Türkçeyi unutuyoruz
Üniversitelerde okutulan Türkçenin önemine değinen Çiçek, Bugün dünyanın
dört bir tarafında idealist insanlar, Türkçe öğretmeye çalışıyor. Biz dünyaya
Türkçe öğretmeye çalışıyoruz ancak kendi ülkemizde, kendi sokağımızda Türkçeyi
unutuyoruz, kullanamıyoruz. Dünyanın en zengin dili, 32 bin kelimeye kadar düştü.
Dil bir milletin kutsal, mukaddes hazinesidir. Dilimizin her kelimesinin
arkasında bir tarih yatar. Bir hayat macerası var, 5 bin yıllık bir hayat.
Dolayısıyla dil deyip geçmemek gerekir. Bunu namus meselesi kabul etmediğimizde,
bir çok şeyin eksik olduğunu göreceğiz ve görmemiz lazım. Onun için dil meselesi
bizim muhakkak üniversitelerde en fazla üzerinde durduğumuz ve durmamız gereken
şey diye konuştu.
-Bir süre sonra bu köprü çöker
Üniversitelerin, hem eğitim veren, hem bilgi üreten hem de bilgiyi kullanan
kurumlar olduğunu anlatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu üçünde ne kadar yukarıdaysak, yaptığımız işte de o kadar başarılıyız.
Eğitim konusu sadece anlaşılan şekliyle branş bilgisi vermekten ibaret değildir.
Bir şeyin unutulmaması gerekir. Mesela bizim çocuklarımız anatomi bilgisini
Almanyadan, fizyolojiyi Fransadan öğrenebilir. Üniversiteler sadece branş
bilgisi veren kurumlar değil, kültürü koruyan, geliştiren, geçmiş ile gelecek
arasında köprü görevi olan kuruluşlardır. Eğer bu köprünün ayaklarını sağlam
tutamazsak, bu köprünün üzerinden çok fazla yükle geçemeyiz. Bir süre sonra bu
köprü çöker. Üniversitelerimiz gerçekten branş bilgisinin yanında bilgiyi üreten,
kullanan kurumlar olmanın yanında, öbür taraftan kendi kültür değerlerimizi
gelecek kuşaklara taşıyacak bir görevi de ifa etmelidir.
(Bitti)
Muhabir: Mümin Altaş / Murat Aslan
Yayıncı: Ahmet Kayır