KASTAMONU (A.A) - Esra Karamuk - Çağın en zor hastalıklarından
kanseri yenen hastalar, tıbbi tedavilerin yanı sıra iyi moral ve hastalığı
yeneceğine dair inancın başarıdaki önemine dikkat çekiyor.
2004 yılında 62 yaşında yakalandığı meme kanseri hastalığını yenen Naciye
Kuru (68), AA muhabirine yaptığı açıklamada, memesinin çok ağrı yapması üzerine
muayene yaparken eline bir kitle gelmesiyle korkarak hemen doktora gittiğini
söyledi.
Doktorun yaptığı biyopsi sonucunda kanser olduğunu öğrendiğini anlatan
Kuru, doktorların ameliyatta kitlenin olduğu göğsünü aldıklarını ve ameliyattan
sonra da kemoterapi sürecinin başladığını ifade etti.
-Hastalığı yenmenin ilk adımı-
Bu hastalığı yenebilmek için atılacak ilk adımın ferah olup kafaya bir şey
takmamak olduğunu vurgulayan Kuru, şunları kaydetti:
Doktor biyopsi sonuçlarına bakıp kansersin deyince çok kötü oldum.
Kemoterapi almaya gidince sadece ben bu ilacı almaya gidiyormuşum gibi geldi.
Sonra bir arkadaş daha geldi ilaç almaya, sonra birisi daha. Demek ki ilacı alan
tek ben değilmişim dedim. Sonra ferahladım. Ameliyattan sonra 20 gün aralıklarla
6 kere kemoterapi ilacı aldım. Kemoterapi ilacı almaya başlar başlamaz da saçım
döküldü. İlk ilacı almaya başladıktan sonra elime saçlarım gelince kötü oldum.
Damadım Anne saçlarını makineye tutalım dedi. Daha sonra duş alırken saçlarım
elime tutam tutam gelince hakikaten çok kötü oldum. Doktorum, kendini hiç kötü
hissetme 3üncü ilacından sonra bunlar yerine daha kuvvetli gelecek, morali
bozma dedi. Buradaki en önemli ilaç kişinin kendisini ferah tutması.
Kemoterapi süresince beslenmesine çok dikkat ettiğini söyleyen Kuru, İlaç
alırken ilk etapta yemek çok zor oluyor. Daha sonra alışıyorsun. Ben beslenirken,
yemeğimi günlük yedim. Ve pekmezi de çok fazla yedim. Şu anda Allaha şükür çok
iyiyim ifadelerini kullandı.
Kuru, kemoterapi tedavisinin üzerinden 8 yıl geçtiğini belirterek, bütün
kontrollerini ihmal etmeden düzenli yaptırdığını söyledi.
Meme kanserine yakalananlara ilk tavsiyesinin telaşa kapılmadan bu hastalığı
yeneceklerine inanmaları olduğunu aktaran Kuru, şöyle devam etti:
Ben her şeye çok üzülürdüm, ağlardım. Yapım böyleydi. Doktora çok sıkılıp
darlanıyorum dediğimde, doktor bana Evinde yansa aldırmayacaksın. Bu hastalığın
ilacı kendini ferah tutman dedi. Ben bu hastalığa yakalandığımı kabullendim ve
atlatmak için çaba gösterdim. Kimseden de hastalığımı saklamadım, açık açık
söyledim. Hastalığa yakalananlar kendilerini ferah tutsunlar. Kafalarına bir şey
takmasınlar. Bu devirde kansere yakalanan çok kişi var. Burada önemli olan
kişinin motivasyonu, kendini rahat hissetmesi.
-Eşi Mehmet Kuru -
Eşi Mehmet Kuru ise bu süreçte kızlarıyla hep eşinin yanında olduklarının
altını çizerek, şöyle konuştu:
Doktor ameliyat kararı verince acil olarak ameliyatını yaptırdık. Tıp
dünyada da Türkiyede de çok ilerledi. Ve bütün işlemleri düzgün yapıldı.
Hastalığının çok fazla üzerinde durmadığı için kurtuldu. Yalnız bu hastalığa
yakalananlar mümkün olduğu kadar kendilerini çok iyi hissetsinler ve iyi
korusunlar. Bu şekilde kurtulurlar. Ben de eşimin bu hastalığı yeneceğine inandım
ama tabi o süreçler ne kadar da olsa sancılı geçiyor. Doktor, Naciye Hanım sen
bu hastalığı artık atlattın dediğinde, o an çok rahatladık ve bir oh çektik.
Yayıncı: Ebubekir Gülüm