ÇORUM (A.A) - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiyede 75 milyon
nüfusun yaklaşık 20 milyonu eğitim görüyor. Bu Türkiyenin en büyük
zenginliğidir, en önemli stratejik değeridir dedi.
Hitit Üniversitesinin Fen Edebiyat Fakültesi Spor Salonunda düzenlenen
2012-2013 Akademik Yılı Açılışında konuşan Çiçek, öğretim üyeleri ve öğrencilere
seslendi.
Bu yıl Cumhuriyetin 89. yılının kutlanacağına işaret eden Çiçek, 89 yılda
Türkiyede çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret etti.
Cumhuriyet kurulduğunda ülkede tek üniversite olduğunu belirten Çiçek, bugün
81 ilde de üniversite olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
Türkiyede 100 binin üzerinde öğretim üyesi var, 3.5 milyon öğrenci, ilk
öğretim ve orta öğretimi de hesaba katarsak şu an Türkiyede 75 milyon nüfusun
yaklaşık 20 milyonu eğitim görüyor. Bu Türkiyenin en büyük zenginliğidir, en
önemli stratejik değeridir. Bunun kıymetini bilmek ve bu değerin farkında olmak
gerekir. Eğer bu 20 milyonu iyi eğitebilirsek ve çağın gereklerine uygun hale
getirebilirsek, hem öğretim, hem de eğitimi yapabilirsek, Türkiyenin geleceği
güvence altındadır.
-Üniversite-sanayi işbirliği-
Üniversitelere sahip çıkılmasını isteyen Çiçek, bu kurumların milleti ve
devleti ile daha iyi noktalara getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiyede 81 ilde meşale yaktıklarını söyleyen Çiçek, üniversitelere de
önemli sorumluluklar düştüğünü, üniversitelerin bu sorumluluğu yerine getirmeleri
halinde karanlıkların aydınlığa dönüşeceğini dile getirdi.
Kalkınmada üniversite-sanayi işbirliğinin önemine de işaret eden Çiçek, her
üniversitenin bulunduğu şehri marka şehir haline getirmesi, üniversiteler ve
şehirlerin birlikte hareket etmeleri gerektiğini, bu yapılamıyorsa
üniversitelerin de sorgulanmaları gerektiğini söyledi.
Kaynak konusunda sıkıntı olmadığını, kaynakların kullanılması konusunda
sıkıntılar yaşandığını dile getiren Çiçek, kaynak yetersizliğinin mazeret olarak
ortaya konulmaması gerektiğini ifade etti.
Üniversiteler insanımızı eğiten kurumlardır. Başımıza ne geliyorsa
eğitimsizlikten geliyor diyen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
İnsanımızı iyi eğitemediğimiz için bunun ortaya çıkardığı her türlü
problemi biz kanunla çözmeye çalışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun
fabrikasına dönmüştür. Eğitimdeki kalitesizliğin ya da eğitim öğretimdeki bir
kısım olumsuzlukların ortaya çıkardıkları sorunları biz kanunla çözmeye
çalışıyoruz. Yeteri kadar da çözdüğümüzü söyleyemem, hatta bazen kanun çıkarıp
daha da karmaşık hale getiriyoruz. Onun için üniversiteler insanımızı eğiten,
öğreten, bilgiyi hem üreten hem de kullanan en stratejik kuruluşlardır. Halen
bakın sadece biz Türkiye değil, İslam dünyası 300 yıldır, 500 yıldır bilgi üreten
toplumlar değiliz. Başkasının ürettiklerini kullanıyoruz. Şu an hepimizin evinde
Japon malı bir şey vardır. Bizim ürettiğimiz filanca ülkenin evinde mutfağında ne
kadar var bunlara bakmak gerekir.
Üniversitelerden mezun olan ve ellerinde sadece diplomaları olan donanımsız
gençlerin iş kapısı olarak devlete geldiğini, mezunların iş kapısı olarak devleti
görmemesi gerektiğini, devlette artık iş imkanının kısıtlı olduğunu söyleyen
Çiçek, üniversitelerden gençlerin daha donanımlı olarak mezun olmaları
gerektiğini vurguladı.
-Türkiyenin birinci derecede sıkıntısı para değildir, parayı iyi
kullanamamaktır-
Düne göre bugün üniversitelerin daha iyi imkanları olduğuna işaret eden
Çiçek, üniversitelerin AB fonlarından yeteri kadar yararlanamadıklarını söyledi.
Türkiyenin AB fonlarına ödediği miktarı geri alamadığını belirten Çiçek,
AB fonları var, 250 milyon avro yılda para ödüyorduk, kullandığımız para 50
milyon avro. Yani Türkiyenin parası ile başka ülkelerdeki bilimsel araştırmaları
destekliyoruz. Proje dediğiniz kabarık bir dosyanın içine dört tane kağıt
koymaktan ibaret değil. Şimdi 250 milyon avro öde, 50 milyon kullan. Bizim 250
değil 500 milyon avro oradan kullanmamız lazım. Buna potansiyelimiz var,
imkanımız var. TÜBİTAKın araştırmaları büyük ölçüde desteklediğini biliyoruz,
meslek kuruluşlarımızın bu manada fonları var. Türkiyenin birinci derecede
sıkıntısı para değildir, parayı iyi kullanamamaktır, parayı kullanacak şartları
iyi hazırlayamamaktır. Ülkemizin geleceği doğrudan doğruya eğitim ve öğretime
bağlıdır. Aksi takdirde bu yarıştan geride kalırız, ülkeler sıralamasında
yerimizin skalada nerede olacağı da birinci derecede doğrudan doğruya
üniversitelerimize bağlıdır.
-37 yıllık üniversitelerimiz var terörün tsi ile ilgili bir tek araştırma
yok-
Üniversitelerden toplumun sorunları ile ilgilenmelerini, bölgelerini,
çevrelerini veya ülke genelini ilgilendiren konularda araştırma yapmalarını
beklediklerini söyleyen Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:
Türkiyenin can yakıcı sorunları var. Bu can yakıcı sorunlarla ilgili
değerlendirmeleri biz batılı kaynaklardan öğrenmeye çalışıyoruz.
İstatistiklerden, çözüm önerilerine varıncaya kadar. Mesela Türkiyenin şu an
gündemindeki en önemli konu terör konusudur. Bu işin üstesinden gelmek
mecburiyetindedir ve gelecektir. Bunu da biz çözeceğiz, başka hiç kimse
çözmeyecek. Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Elin oğlu bu işe
yardım edeceğim derse karıştırmak için yardım eder. Başkasından hiçbir şey
beklemeye gerek yok. Ama bakınız Türkiye etnik, bölücü terörle 30 yıldır
uğraşıyor, öbür terör faaliyetlerini de hesaba katarsanız 50 yıldır. Türkiye
terör belası ile insanlarını kaybetti, imkanlarını, fırsatlarını kaybetti, büyük
acılar yaşadı ama buna rağmen bu kadar üniversitemiz var, bugüne kadar yapılmış
araştırma sayısı 48dir. Bu 48in çok önemli bir kısmı da polis akademisi ve
Genel Kurmayımızın hazırlattırdığı raporlardır. Yani güvenlikçi bir bakışla, yani
sosyolojik, tarihi, psikolojik boyutu yok vesairesi yok. O zaman siyasetçi bu
politikayı neye oturtacak, hangi zemine oturtacak. Sabaha kadar filozof, akşama
kadar icracı olamayız. Biz siyaset adamı olarak yapılan araştırmalardan bir sonuç
çıkarır, şöyle yaparsak daha uygun olur diye, ama bakın terör bölgesi de
dahil 30 yıllık, 35 yıllık, 37 yıllık üniversitelerimiz var terörün tsi ile
ilgili bir tek araştırma yok.
Bu yıl Balkan Savaşlarının 100. yılı olduğunu da hatırlatan Çiçek, bu
konuda üniversitelerde tek bir toplantı yapılmadığını belirterek, Bir millet
zaferleri ile övünmezse acılarını da unutursa o milletin başına çok iş gelir. Biz
suni bir toplum değiliz. Tarihin en eski milletiyiz. Bin yıla yakın bu coğrafyada
acılı günlerimiz oldu, sevinçli günlerimiz oldu. Büyük trajediler yaşadık. Hep
başkasının acılarına ağlıyoruz ama bizim çektiğimiz acıları bir türlü
hatırlayamıyoruz. 2012 yılı Balkan Savaşlarının 100. yılıdır. Elin oğlu uyduruk
sözde bir soykırım, aslı yok astarı yok, bir soykırım için 25 yıldır
hazırlanıyor, 2015 yılı için tüm dünyada ciddi bir çabanın içinde, biz 100
binlerimizi kaybettik bu Balkan Savaşlarında. Eski defter karıştırmak için
söylemiyorum, acıları tekrar kanatmak için söylemiyorum. Bakınız Balkanlardan,
başka taraflardan bir çok insan geldi, Anadoluda şimdi hep beraber vatandaşız,
hepimiz Türkiye Cumhuriyetinin onurlu vatandaşlarıyız. Bu coğrafyanın, bu
vatanın kıymetini bilebilmemiz için bu acıları hatırlamamız lazım. Hiçbir
üniversitemizde, bir yıl geldi geçti, bir tek toplantı yapılmadı. Bir toplum
sadece ekonomik göstergelerle ayakta kalamaz. 81 ilimizde 168 üniversitemiz var,
zaferlerimizi çocuklarımıza anlatamıyoruz, acılarımızı çocuklarımıza
anlatamıyoruz, onun için bu çok konuşulacak bir konu. Biz bir stadyumda toplanan
gelişigüzel bir kalabalık değiliz, biz milletiz, sabıkası olmayan, insanlığa
katkı vermiş bir milletiz. Böyle bir millete mensup olmaktan da gurur duymamız
lazım. Ama bu duyguyu kim verecek - Evvela anne baba verecek, aile, ondan sonra
da şimdi 4 yaşından 5 yaşından itibaren eğitim kurumlarına teslim ediyoruz bu
yavrularımızı, orası verecek. İlköğretimde, orta öğretimde verilecek
üniversitelerimizde verilecek. Milletimizin, bizim devletimizin bu eğitim
kurumlarından, üniversitelerden bekledikleri budur. Evvela bu duyguyu vermek
lazım.
-Türkçenin hali nicedir --
Üniversitelerden Türkçe konusunda da duyarlı olmalarını isteyen Çiçek, şu
ifadelerde bulundu:
Biz dünyaya Türkçeyi öğretmeye çalışıyoruz ama kendi vatanımızda kendi
ilimizde kendi dilimizi unutuyoruz. Türkçenin hali nicedir - Nasıl bir Türkçe
kullanıyoruz, kaç kelime ile Türkçe kullanıyoruz - Dil bir milletin en önemli
varlığıdır. Dil yoksa millet yoktur. Yahya Kemalin ifadesiyle, Anamızın ak
sütüdür. Dallas kahvesi diyor, Dallas pastanesi Ya arkadaş bu Dallas senin
doğduğun yer mi doyduğun yer mi - Dallasa niye Çorum Kıraathanesi demiyorsun,
Çorum Kahvesi demiyorsun - Dallas nere, Çorum nere, Dallas nere, filanca nere -
Yani bu kültür yozlaşması, kültür taşeronluğu buna karşı bir toplumsal duyarlılık
olması gerekmez mi - Böyle bir duyarlılığı biz kimden bekleyeceğiz - Sizlere
emanet ettiğimiz çocuklarımız acaba kaç kelime ile Türkçeyi kullanıyor -
Türkçeye karşı büyük bir tahribat söz konusu olduğu için çıkardığımız kanunlar
da ciddi ölçüde sıkıntılarla karşı karşıya. Üç temel yasayı söyleyeyim size; Türk
Ticari Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun. Üç ayrı Türkçe, alta şalvar
giydirmişiz, üstü Tosya kuşağı, beyaz gömlek, en sonuna da frag. Böyle bir dil
olabilir mi - Bir ucube. Ve buna karşılık kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bununla
ilgili kurumlarımız var. Yeteri kadar da paraları var, para meselesi değil ki.
Dil meselesi olmadığı takdirde bir çok sorunu çözemezsiniz. Onun için
anlaşamıyoruz, onun için toplumda ciddi sıkıntılar, kırgınlıklar, kavgalar, dili
iyi kullanamamak gibi bir şeyimiz var. Onun için yabancı dili öğretelim ama halka
da Türkçe kurslarını açalım. Biz büyük bir milletiz. Orhun Kitabelerinden
itibaren, tarihin en eski milletinin kullandığı kelime sayısı 32 bine düşmüş.
Şimdi gayretlerle 117 bin. Shakespearein eserlerini 45 bin kelime ile yazdığı
ifade ediliyor. Acaba biz yazar dediğimiz, köşe yazarı dediğimiz, siyasetçi
dediğimiz kaç kelime ile Türkçe kullanıyoruz kendi lisanımızı - Bir mukayese
yapabilmek bakımından, aynı branştan bir Fransız bilim adamı kendi dilini kaç
kelimeyle, biz kaç kelimeyle kullanıyoruz. Siyasetçi olarak bakalım. Bu kadar
sene siyasetin içindeyim acaba ben Türkçeyi kaç kelime ile konuşuyorum. Bir
Fransız politikacı kaç kelime ile konuşuyor - Ben sınıfta kalırım. Onun için bu
konularda üniversitelerimizin ciddi bir duyarlılık içinde olmalarını rica
ediyorum.
Çiçek, Türkiyede uzlaşma kültürüne ihtiyaç olduğunu, uzlaşma kültürünün
çıktığı yerlerin üniversiteler olduğunu da belirterek, bu konuda da
üniversitelere önemli görevler düştüğünü sözlerine ekledi.
Muhabir: Ferhat Barulay - İsmail Çimen / Dilek Sezen
Yayıncı: Hüseyin Likoğlu