ANTALYA (A.A) - Güç Gönel - Antalyada talasemi hastası iki
çocuk annesi Gülcan Avşar, hem yoklukla hem de çocuklarını hayatta tutabilmek
için mücadele veriyor. Hayatta kalabilmeleri ancak ilik nakliyle mümkün
olabilecek iki çocuğu için yaşam savaşı veren Gülcan Avşar, kendilerine uzanacak
yardım elini bekliyor.
Antalyanın gözlerden uzak mahallelerinden birinde, bordo renkli tek katlı
müstakil evin odasını, içinde odun yerine eski kıyafetlerin yandığı küçük bir
soba ısıtıyor. Evin nemli zemininde üç küçük kız çocuğu, sayfaları yırtık boyama
kitabının boşluklarını dolduruyorlar sırayla. En küçüğü bulduğu ilk fırsatta
dudaklarına da sürüyor kırmızı boyama kalemini. Dudaklarında beceriksiz kalem
lekeleri, gözlerinde güneş ışıkları, kocaman gülümsüyor. Diğerleri de ona
katılıyor. Sarılıyorlar birbirlerine, kuş cıvıltıları gibi kahkahalar atıyorlar.
Bu sırada genç bir anne izliyor onları. Daha önce çok ağlamış belli ki, göz
kapakları şiş... Bakışlarındaki donuk ifade çocuklarının gülüşüyle yumuşuyor. Ne
zaman ki küçüklerin henüz anlayamadığı gerçekleri anlatmaya başlıyor anne, o
zaman tutamıyor yine gözyaşlarını. Nefes alamıyorum artık diyor.
Üç çocuk annesi 28 yaşındaki Gülcan Avşarın 7,5 yaşındaki kızı Meryem ile 4
yaşındaki kızı Sümeyye talasemi hastası. Halk arasında Akdeniz anemisi olarak da
bilinen hastalık nedeniyle iki çocuğun belirli aralıklarla kanlarının değişmesi
gerekiyor. Sürekli kan nakledildiği için organlarında hasar meydana gelen
çocukların yaşayabilmeleri için ilik nakli olmaları şart.
Ancak ne tek sağlıklı kardeşlerinin, ne de akrabaların ilikleri küçük
çocuklarla uyum sağlamadığından tek şansları annenin tüp bebek yöntemiyle
sağlıklı bir bebek dünyaya getirmesi. Sofraya koyacak ekmek bulmakta bile güçlük
çeken ailenin binlerce liraya mal olan tüp bebek yöntemiyle çocuklarını kurtarma
şansı ise şimdilik bir mucizeye kalmış gibi görünüyor.
-Olağanüstü şeyler yaşıyoruz biz-
AA muhabiri, Gülcan Avşar ve çocuklarını, Varsak Mahallesinde 230 lira kira
vererek yaşadığı müstakil evlerinde ziyaret etti. 41 yaşındaki eşi İrfan Avşar
geçici işlerde çalışan, kendisi de ev kadını olan Gülcan Avşar, ilk çocuğu
Meryeme talasemi teşhisi konulduğunda üçüncü çocuğu olan ve talasemili şekilde
dünyaya gelen Sümeyyeye 7 aylık hamile olduğunu anlattı.
Avşar, Meryem dünyaya geldiğinde resmi nikahlarının olmadığını, resmi nikah
öncesinde yapılan testlerde de kendilerine çocuk sahibi olmalarında bir sakınca
olmadığının söylendiğini ifade etti. Çocuklarına talasemi teşhisi konulduktan
sonra evle hastane arasındaki mücadelelerinin başladığını kaydeden Gülcan Avşar,
bu sürede ne eşinin, ne de kendisinin sabit bir işte çalışamadığını, durumlarının
giderek kötüleştiğini söyledi.
Çocuklarının her 10 günde bir kanlarının değiştiğini, haftanın büyük
bölümünü hastanede geçirdiklerini belirten Gülcan Avşar, her geçen gün kötüleşen
ekonomileriyle kimi zaman dolmuş parası bile bulamadıklarından yakındı.
Okula, hastaneye, dolmuş duraklarına yakın bir evde oturmak için 4 aydır ev
aradığına değinen Gülcan Avşar, düzenli bir gelirleri olmadığı için kimsenin
kendilerini kiracı olarak kabul etmediğini vurguladı.
Avşar, Olağanüstü şeyler yaşıyoruz biz. Durumumuz iyi değil. Hiç kimse ev
vermiyor. 4 aydır ev arıyorum. Ya gelirin olacak ya memur kefilin olacak. Kim
bize kefil olur- Çocuklarımın hijyenik bir ortamda büyümesi lazım. Bu ev onlara
hiç uygun değil. Fareler var, geceleri uyuyamıyorlar dedi.
-Kimse bizi görmüyor-
Çocuklarının hayatta kalabilmesi için ilik nakli olmaları gerektiğini
anlatan Gülcan Avşar, bunun için de tüp bebek yöntemiyle sağlıklı bir bebeğin
dünyaya getirilmesi gerektiğini kaydetti. Tüp bebek masraflarını karşılayabilecek
güçte olmadıklarını belirten Avşar, şöyle konuştu:
Tüp bebek masraflarının 20 bin lirayı bulduğu söyleniyor. Benim iki
çocuğum da hasta. Hangi birisini kurtarayım- Onlar için çırpınıyorum, ama elimden
hiçbir şey gelmiyor. Benim de sağlığım elden gidiyor. Korkudan hastaneye
gidemiyorum. Bir yandan düşünüyorum, (Ben olmasam bu çocuklar ne olacak-) diye.
Gitmediğim, başvurmadığım yer kalmadı. Dilenci gibi birkaç kuruş elime koyup
gönderdiler. Bu iyilik sayılmaz ki... Bir gün gelip hayatımı görsünler, ne
çektiğimi anlarlar. Ama kimse bizi görmüyor. Nefes alamıyorum. Artık birileri bir
şey yapsın. Büyüklerime sesleniyorum. Dilenci gibi iki kuruş vermekle olmuyor.
Benim hayatım kurtulursa hepsinin kurtulur, ama ben gidersem hiçbiri nefes alamaz
ki. Hepimiz birbirimizden koparız o zaman. Onlar benim sayemde ayaktalar.
-Bulaşıcı diye kaçıyorlar-
Gülcan Avşar, bazı akrabalarının talasemi hastalığını bulaşıcı sandığını da
anlattı. Bu nedenle çocuklarının kendi çocuklarının yanında oynamasına izin
vermediklerine değinen Gülcan Avşar, Benim çocuklarım hasta, ama bulaşıcı
hastalıkları yok. Aksine onlar hasta birinden enfeksiyon kapıyorlar diye
konuştu.
Babasının kız olduğu için kendisini okutmadığını, en büyük hayalinin okumak
olduğunu söyleyen Avşar, sözlerini şöyle sürdürdü:
Babam beni evlendirmiş, 9 yıldır ne beni görmüş ne de torunlarını. Kız
olduğum için... Kız doğdum, kız doğurdum, kız annesiyim, hasta doğurdum...
Ağlıyorum ama dünyayı verseler bana boş. Ben çocuklarımın sağlığını istiyorum.
Ben öldükten sonra ne yapsanız umurumda değil. Ben gittikten sonra dünyaları
verin, boştur. Bir gün göreceksiniz ben yokum.
Talasemi, halk arasında Akdeniz anemisi olarak da biliniyor. Tedavi
edilmeyen talasemi hastalarının yüzde 80i ilk 10 yıl içinde kaybediliyor. Ancak
güncel tedavi yöntemleri ile yaşam süreleri 40 yıla kadar uzayabiliyor.
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu