ELAZIĞ (A.A) - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 50 yıldır terörün her
türlüsüne muhatap olmuş bir milletiz, elimizde doğru dürüst sosyal araştırmalar
yok. Dış ülkelerin yaşadıkları terör olaylarını mukayese bilgisi olarak bilmemiz
ama o bilgiyi getirip kendi şablonumuza oturtmamız gerekecek dedi.
Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen Fırat Üniversitesi (FÜ) 2012-2013
Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Çiçek, yeni akademik yılın sağlıklı,
huzurlu ve başarılı geçmesini diledi.
Dünya devletlerinde, futbol liglerinde olduğu gibi sınıflandırmalar olduğuna
işaret eden Çiçek, Türkiyenin düne kadar gelişmekte olan ülkeler sıralamasında
iken, yoğun bir gayretle, bugün gelişmiş 20 ülkeden birisi olduğunu, yani
Birinci Ligde, Süper Ligde oynayan bir ülke olduğunu bildirdi.
Çiçek, Türkiye, 2023 geldiğinde ve sonraki dönemde bu ligde kalmak
istiyorsa hem de şampiyonluğa oynayacak ise, bunun temel şartı eğitim ve
öğretimdir. Eğitime ne kadar önem verirsek, sadece rakamları yarıştırarak değil
bu rakamlara aynı zamanda belli bir kaliteyi de yükleyebilirsek Türkiye gerçekten
geçmişinde olduğu gibi bugün ve gelecekte dünyanın en önde gelen ülkelerinden
birisi olacaktır. Buna hep beraber inanmalı, çabamızı büyük ölçüde bu noktaya
yoğunlaştırmalıyız. Bu hedefin merkezinde eğitim ve öğretim kurumları, hiç
şüphesiz üniversitelerimiz geliyor dedi.
Üniversitelerin evvela insan gücünü eğiten, aynı zamanda bilgiyi kullanan
kurumlar olduğunu belirten Çiçek, Şimdi hedefimiz sadece başkasının ürettiği
bilgiyi kullanan değil, bizzat kendi bilgisini üreten, böylece insanlığa
milletimizin ismini, namını bilgi kalitesiyle sunmak mecburiyetindeyiz diye
konuştu.
Cemil Çiçek, Türkiyede son zamanda birçok ilde üniversite açıldığını
anımsatarak, şunları kaydetti:
Bu üniversitelerin açılması her ilimiz açısından da çok önemli bir katma
değerdir. Eğer gereği yapılabilirse, kalkınma çabalarının sürmesi, sosyal barışın
sağlanması, devlet-millet kaynaşması, geleceğe güvenle bakılması açısından
üniversitelerimiz öncü kuruluşlardır. Geçmişte en azından bazı üniversitelerimiz,
hepsi için söyleyemem, bu manada olumlu bir sınavdan geçememiştir. Önemli bir
kısmı toplumdan, değerlerinden kopuk olmuştur. Toplumdan kopuk üniversitenin o
topluma verebileceği çok fazla bir şey yok. Kaldı ki, biz üniversiteleri toplumun
gelişmesinde, değişmesinde, kalkınmasında öncü rolü oynayan stratejik kuruluşlar
olarak görüyoruz ve öyle olmalıdır. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki gelişmenin
temelinde, canlı, dinamik bir üniversite yatmaktadır. Onun için istiyoruz ki,
geçmişteki sıkıntılardan, yaşanan olumsuzluklardan ders çıkararak, üniversiteler,
öğrenci ve öğretim üyelerimiz tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya, bu
sorumluluğun gereğini yapmalı, toplumla bütünleşmeli, değerleriyle kaynaşmalıdır.
Toplumun kan grubu ile üniversitenin kan grubu farklı olduğu zaman çatışma
başlıyor. Bu tutmadığı takdirde, o üniversiteler o bölgeye fazla bir şey
vermediği gibi geçmişte bir çok huzursuzluğun da kaynağı olmuştur.
-Pişmanlık yasaları-
Üniversitelerin, Türkiyede uzlaşma kültürünün yaygınlaşması açısından
sorumluluk taşıdığına vurgu yapan Çiçek, şunları aktardı:
Geçmişte maalesef bazı üniversitelerimiz bu kültürün merkezi olmak yerine,
kamplaşmanın, kutuplaşmanın merkezi oldu. Böyle olunca da Türkiyenin huzuru
kaçtı. Darbelere böyle gittik. Sadece sonuçta darbeleri yapanları suçlamak bir
mana ifade etmiyor. Oraya nasıl gidildi- Oraya gidilirken, üniversitelerin de
ciddi sorumluluk taşıdığının altını çizmemiz lazım. Değilse sadece 5-10 bu işin
önündeki adama işi yüklemek tek başına yetmiyor. Burada bir vicdan muhasebesi
yapıp, nerede hata yaptık, bir daha bu hataları yapmamamız lazım. Kamplaşma ve
kutuplaşmanın merkezinde eğitim kurumları olduğu müddetçe, o millet için tehlike
çanları çalıyor demektir.
Çiçek, Türkiyede sosyal araştırmaların pek yapılmadığını, ülke aleyhine
düzenlenen oyunların hepsinin dış taraflar tarafından yapılan sosyal
araştırmalardan esinlenildiğini dile getirerek, 50 yıldır terörün her türlüsüne
muhatap olmuş bir milletiz, elimizde doğru dürüst sosyal araştırmalar yok. Dış
ülkelerin yaşadıkları terör olaylarını mukayese bilgisi olarak bilmemiz ama o
bilgiyi getirip kendi şablonumuza oturtmamız gerekecek. Ortada bu manada çok
fazla araştırma, gerçekten yok. Misal olarak belli bir tarihten bu yana 8 tane,
kamuoyunun deyimiyle, pişmanlık yasası çıkartıldı. Bu belayı asgariye indirebilir
miyiz- Gençleri yanlıştan kurtarabilir miyiz- Başkaları bu tuzaklara düşmesin
diye. Bundan istifade eden oldu. Bana doğru dürüst iki tane araştırma söyleyin
ki, bu çıkanlar nereye gitti, tekrar suça ilişti mi, cezaevlerinde bunlardan kaç
kişi var, hangi aile ortamlarında yetişti- Bunlarla ilgili bir araştırmayı biz
bu kadar zamandır ortaya koyamamışız. Bir 9. yasa çıkacak olsa neye göre
çıkaracağız- Bu bir tedbir midir- Tedbirse nereye kadar tedbirdir- Ölçme,
değerlendirmesi yok. Kim yapacak bunu-
Toplumun üniversitelerden beklentisinin sadece branş eğitimi değil, kendi
kültüründen kopmayan, halkına ters düşmeyen insanlar yetiştirmesi olduğunu
vurgulayan Çiçek, bu nedenle üniversitelerin sadece bilgi veren değil aynı
zamanda kültür üreten, kültür aktarımı yapan temel kuruluşlar olduğunu kaydetti.
-Türkiyede çok ciddi bir dil tahribatı var-
Türkiyede çok ciddi bir dil tahribatı var diyen çiçek, şöyle devam
etti:
Bir kısım idealist insanlar, dünyanın dört bir tarafında Türkçe öğretmeye
uğraşıyor. Türkiyede Türkçe Olimpiyatları düzenleniyor. Bizim kendi toprağımızda
yabancı kelimelerden geçilmiyor. Yabancı dillere taşeronluk yapmak bize ne
kazandırıyor- Geçen Türk Dil Kurultayı oldu. Dünyanın en eski, dil itibariyle de
en zengin milletlerinden biriyiz. 32 bin kelimeyle Türkçeyi konuşur hale geldik.
Bir kısım çabalarla 117 bine çıktığı ifade ediliyor. 117 bin kelime içerisinden
bugün emin olun, belli bir tahsil seviyesine gelmiş olanlarımız 300-500 kelimeyle
konuşuyor. Bunun ne anlama geldiğini görmek istiyorsanız 1982 Anayasasına bir
bakın. Anayasalar, hukuk metinleri o ülkenin dilinin en şaheser örnekleridir. Şu
Türkiyedeki dil tahribatına bakın ki, üç tane temel, Türk Ticaret, Borçlar,
Medeni Kanununu yan yana getiremiyoruz. Üçünde de kullanılan dil farklı, üçünü
de anlamak da zor. Nasıl bir dil bu- Alt kısma şalvar giydiriyoruz, üstüne beyaz
gömlek, Tosya kuşağı, sona da bir papyon, kravat bağlamışız. Böyle bir dilin
Türkiyede çıkarabileceği sorunları görebiliyor musunuz- Bu dili de yoluna koymak
lazım. Kendi dilimizle kendi ilmimizi ortaya koymamız lazım. Kahvelere varıncaya
kadar yabancı isimler. Zaruret olsa anlarız ama keyfi olarak bir kahvenin isminin
Dallas Kahvesi olmasının birisi bana izahını yapıversin. Doğduğumuz, doyduğumuz
yer mi Dallas- Neden bizi ilgilendiriyor- Belediyeler, ticaret odaları, hiç kimse
ses çıkarmıyor. Türkiye tam bir kültür emperyalizminin at oynattığı ülke haline
geliyor. Bu konuda bir hassasiyete gerek yok mu- Bir tavır ortaya koymamız
gerekmez mi-
Çiçek, Türkiyede ilerici-gerici, sağcı-solcu, son olarak da etnik bölücü
terör ve zaman zaman mezhep üzerinden yeni çözülme noktalarına dış kaynakların
parmak bastığını belirterek, Bu toplumu birleştiren dikiş noktalarımıza jilet
atanlar var. Bunların hepsinin hesabı üniversite gençliği üzerinden. Onun için
gençler elbette sözünü, sohbetini dinledikleriniz, büyükleriniz var,
tercihleriniz olabilir ama benim söylemek istediğim şey, aklınızı kimseye ipotek
vermeyin diye konuştu.
-Terör-
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni Anayasa ile birlikte daha özgür bir ortamın
Türkiyeye getirileceğini ümit ettiğini söyledi.
GAPın toplam maliyetinin 30 milyar dolar iken, teröre 300 milyar dolar
harcandığını bildiren Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Terörün neden çıkarıldığını şimdi anlayabiliyor musunuz- Niye birçok
uluslararası güç bu örgütün arkasında- 300 değil, 100 milyar doları bu ülke,
ilim, fikir hayatına, altyapısına harcamış olsa, bugün 17. ülke değil belki de
çoktan 10. ülke olacaktık. Bu işin neden ortaya çıkarıldığı ortadadır. Bu ülkede
belli kesim, sınıf, zümrelerin devletinden talepleri, şikayetleri olabilir,
hükümetini beğenmiyor olabilir, protesto edeceği hususlar olabilir. Bunları
protesto etmenin demokratik yolları vardır. Ama Ben devletimden şunu istiyorum,
yaparsa yapar, yoksa ben bu talebimi C4 patlayıcıya bağlarım. Onu da götürür
vatandaşın geçtiği köprünün altına koyarım. Bir yaşındaki çocukların olduğu
meydanda patlatırım diyorsanız bu ilkelliktir, çağ dışılıktır. Bu, hakkını,
hukukunu sağladığınızı söylediğiniz insanlara da fayda getirmez, tam tersi
Türkiyeyi zayıflatmak, kaosa sürüklemekte menfaati olan bir kısım ülkelerin
değirmenine su taşımak olur.
Muhabir: Ömer Fansa
Yayıncı: Cemal Coşkun