Eser

Eser-i cedide sanatıyla cami ve evlerde "iz bırakmak" istiyor -"Özel hamurdan elde edilen bir seramik kaide üzerine çeşitli şekillerde motiflerin işlenmesi" diye bilinen eser-i cedide sanatının Türkiyedeki öncülüğünü, sanatçı Gürsesli yapı


YALOVA (A.A) - İsmail Ersan - "Özel hamurdan elde edilen bir seramik kaide üzerine çeşitli şekillerde motiflerin işlenmesi" olarak bilinen eser-i cedide sanatının Türkiyedeki öncüsü Osman Nuri Gürsesli (57), "Hem camilere hem de bütün evlere eserlerimle girmek istiyorum" dedi.
     Gürsesli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yalovada doğduğunu ve özel bir bankadan 1993 yılında emekli olduğunu belirtti.
     Sanat yaşamına, ilkokul yıllarında okul gazetesi ve dergilerine resimler çizerek başladığı bilgisini veren Gürsesli, şöyle devam etti:
     "Eser-i cedide sanatına, 17 Ağustos 1999da meydana gelen Marmara depreminden sonra prefabrike konutta kalırken hobi olarak başladım. Önce vazolara yağlı boyayla çeşitli motifler yapıp dostlarıma hediye ettim. Apartmana taşınınca yaptığım büyük objeler oraya sığmadı. Bu nedenle çalışmalarımı seramiğe yansıttım. Motifleri, seramik kaide üzerine işliyordum. Yaptığım işin ne olduğunu isimlendiremiyordum. 2006da, Yalova Belediyesi Sergi Salonunda sergi açtım. Hattat Yusuf Sezer, eserlerimi gördü ve Bunların adı eser-i cedide olsun dedi. Bunu atölye çalışmalarımızda deneme yanılma şeklinde geliştirdik. Hobi olarak başladığım eser-i cedide işinde profesyonelliğe soyundum. Kültür ve Turizm Bakanlığından 2008de sanatçı belgesini aldım ve profesyonel bir şekilde bu işi devam ettirmeye başladım."
    
     -"Tesadüfen bulduğumuz bir çalışma"-
    
     Gürsesli, eser-i cedidenin, pek tanınan ve bilinen bir teknik olmadığını anlattı.
     Bu sanatın, ebru tekniğinin seramiğe yansıtılması diye tanımlanabileceğine dikkati çeken Gürsesli, şunları kaydetti:
     "Çalıştığımız objeleri suyun içinde zar haline getirip daha sonra el değmeden aynı ebruda olduğu gibi seramiğe çekiyoruz. Daha sonra varaklarını, gerekirse sim kalemlerle detay işlemelerini yapıyoruz. Buralarda fırın olmadığı için hazır seramikler kullanıyoruz. Bu seramikleri, damlama vernikle boyayıp esere son halini veriyoruz. Varak tekniğini ise doğaçlama olarak yapıyoruz. Tesadüfen bulduğumuz bir çalışma. Şu anda da çok rağbet görüyor."
     Gürsesli, eser-i cedidenin kültürel anlamda iz bırakmasını sağlamaya çalıştığını, yurt içi ve dışında açtığı sergilerde hep bu anlayışı ön planda tuttuğunu belirtti.
     Sanatı, gelecek nesillere aktarmaya çalıştığına işaret eden Gürsesli, "Bundan para kazanmak gibi bir gayem yok. Gayem; yaptığım eserlerle iz bırakmak, bununla anılmak. Yalova genelinde bütün camilere, 5erli set halinde yaptığım eserlerin konulmasını ve hem camilere hem de bütün evlere eserlerimle girmek istiyorum. Dünyadan göçsem de eserlerim var olsun" diye konuştu.
     Sadece eser-i cedide ile uğraşmadığını vurgulayan Gürsesli, Yalova Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezinde ebru ve hüsn-ü hat koordinatörlüğü yaptığını ve Osmanlıca dersleri verdiğini sözlerine ekledi.
    
     Yayıncı: Sedat Gök

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER