SİİRT (A.A) - Nurettin Kilis/Zekeriye Güneş- Eruh ilçesi
Dikboğaz köyünde 300 yıldır sebil değirmen geleneği yaşatılıyor. Değirmen,
kurulduğu günden beri herkes tarafından ücretsiz kullanılıyor.
Buğdaydan un üretimi, artık büyük oranda elektrikli modern un fabrikalarında
yapılsa da sayıları çok azalan ve artık nostaljik değer taşıyan su değirmenleri,
ezerek buğdayı dönüştürdüğü undan yapılan ekmekteki tat farkıyla yarattığı
bağımlıları sayesinde varlığını sürdürüyor.
Eruhun Dikboğaz köyünde yaklaşık 300 yıl önce kurulduğu belirtilen su
değirmeni, ilk günkü gibi orijinal haliyle çalışıyor. Değirmen, 2011 yılında
valilik ve kaymakamlık desteğiyle yapılan bakım onarım dışında kurulduğu günkü
gibi su ile kesintisiz olarak çalışıyor.
Kadınların çalıştırdığı değirmen, yüz yıllardır ücretsiz olarak Dikboğaz ve
çevre köylere hizmet veriyor.
Köylülerden Abdullah Acar, AA muhabirine, 300 yıl önce dedeleri tarafından
köyün yukarısından akıp gelen pınarın üzerine kurulan değirmenin tüm köye ait
olduğunu belirtti. Eskiden beri ihtiyacı olan köylünün değirmene giderek ununu
öğüttüğünü anlatan Acar, değirmenin ücretsiz olarak çalıştırıldığını ve çevre
köylerin de aynı şekilde yararlandığını anlattı.
-Ceviz ağacından yapılma su borusu-
Abdullah Acar, değirmenlerinin bölgede çalışır durumda olan tek su değirmeni
olduğunu ifade etti.
Değirmenin nasıl çalıştığını da anlatan Acar, "Pınardan gelen su kuyuya
bırakılıyor. Burada biriken su, ceviz ağacından yapılan bir boru ile tazyikli bir
şekilde değirmenin altındaki çarklara vurup çalıştırıyor. Dönen çarkın
kuvvetiyle, silindir şeklindeki taşın buğdayı ezmesi prensibiyle çalışıyor" dedi.
Değirmenlerinin 1700 yıllarında dedeleri tarafından yapıldığını anlatan
Acar, şunları söyledi:
"Dedelerimizden kalan bir eser. Biz de köy halkı olarak bu eserimize sahip
çıkarak muhafaza ediyoruz. Değirmen ilk kurulduğu günkü gibi çalışıyor. Çalışma
yöntemini hiç değiştirmedik. Bir ara elektrikli un fabrikalarına un verildi ancak
istediğimiz randımanı ve alıştığımız tadı alamayınca tekrardan unumuzu kendi
değirmenimizde öğütmeye başladık.
Değirmenimizi bayanlar kullanıyor. Sadece teknik işler için bir değirmenci
tutuk. Değirmenci çalıştırıyor, kadınlar da buğdayını öğütüyor. Çevre köylüler de
buğdaylarını getirip hiç bir ücret ödemeden un olarak alıyorlar. Köy tarafından
tutulan değirmenci gelen hiçbir vatandaştan ücret veya buğday almıyor. Maaşı köy
tarafından ödeniyor."
Acar, ücretsiz çalıştırmalarının nedenini ise dedelerinden kalan bir hediye
olarak gördükleri değirmeni, sebil geleneğiyle sürdürmek olarak açıklıyor.
Köylülerden İlhan Acar ise su değirmeni ekmeğinin un fabrikalarınkinden daha
çok tercih edildiğini, buradaki undan yapılan ekmeğin daha lezzetli olduğunu
söyledi.
Değirmende ununu öğütmekte olan Nezire Acar da "Değirmen sebil yani ücretsiz
olarak kullanılıyor. Biz buğdayımızı getirip sıraya giriyoruz. Sıra bize
geldiğinde herkes buğdayını kendisi öğütüyor. Buğdayını getiren herkes
çalıştırabiliyor. Çalışması çok rahat, zorlanmıyoruz. Ekmeği de çok güzel oluyor.
Fabrika unu ile yapılan ekmek daha sert ve tadını alamıyoruz. Ama su değirmeni
ile öğütülen buğdayla yapılan ekmek çok daha yumuşak ve lezzetli oluyor" şeklinde
konuştu.
Mustafa Acar ise, suyun şiddetine göre çalışan değirmenin, saatte 100 kilo
buğday öğüttüğünü dile getirdi.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu