DİYARBAKIR (A.A) - Diyarbakırda, askeri servis aracının geçişi
sırasında PKKlı teröristin patlattığı bombada hayatını kaybeden 6sı öğrenci 7
kişi düzenlenen programla anıldı.
Diyarbakırda 3 Ocak 2008de askeri servis aracının geçişi sırasında PKKlı
teröristin patlattığı bombada, hayatını kaybedenler için Cahit Sıtkı Tarancı
Kültür Sanat Merkezinde anma programı düzenlendi.
Patlamada hayatını kaybeden Eren Şahinin annesi ve AK Parti Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronat programda yaptığı konuşmada, en kıymetli varlıklarını,
evlatlarını kaybetmenin 5. yıl dönümünü yaşadıklarını ifade ederek, Ateş
düştüğü yeri yakar derler, ama ana babaysanız ateş düştüğü yeri yakmıyor, adeta
kavuruyor. Tıpkı bizim yüreğimizi kavurduğu gibi. Tıpkı benim yaşımda kalbine
beton çivisi saplanan Alminanın annesinin yüreğini yaktığı gibi, tıpkı molotof
kokteyli ile yakılan 17 yaşındaki Serap Eserin annesinin yüreğini yaktığı
gibi...
Beş yıl içinde yaşadıkları acılardan teselli bulmaya çalıştıklarını anlatan
Eronat, duygularını şöyle dile getirdi:
Bu bomba böyle bilinen bombalardan değil. Bu bomba orada çocukların olduğu
görüle görüle seyredile seyredile patlatılan bir bombadır. Biz bombayı patlatan
katilin ifadesinden öğreniyoruz ki, bomba yüklü araca dayanan çocukları ve onun
etrafında bizim çocukları görmüş, seyrederek patlatmış, sonrada terör örgütünün
kendisine verdiği paraları gidip evde ailesinin başına saçmış. Böyle bir zulüm,
böyle bir zavallılık ve böyle bir ilkellik...
Eronat, olayda yaşamını kaybedenlerin öykülerine değinerek, 7 kişi ile 7
ailenin de hayatının karardığını kaydetti.
Annem hiç gözlerime bakamadığını söylüyor, oğlumun gözleri benim gözlerime
benziyormuş. Zaten biz konuşurken hep farklı taraflara bakıyoruz. Eren bizim hep
yüreğimizde, ama hiç dilimizde değil. Sanki ondan bahsedersek onu kaybedecekmiş
imiz gibi hissediyoruz şeklinde yaşadığı acıyı dile getiren Eronat, evlat
acısının acıların en büyüğü olduğunu söyledi.
Eronat, Diyarbakırın terörle anılmasından büyük üzüntü duyduğunu, 27
medeniyete beşiklik yapmış Diyarbakırın bu güzelliklerle anılmadığını söyledi.
-Herkesin birbirini sevmesi gerekmiyor
Diyarbakır denilince ardından gelen kelimelerin, çocuklar taş attı,
Molotof attı, Toma su sıktı, esnafa kepenk kapattırıldı olduğunu belirten
Eronat, salonda bulunan gençlere şu sözlerle seslendi:
Hepimiz vebal altındayız, hepiniz de vebal altındasınız. Eğer hepiniz aynı
fikirdeyseniz, orada demokrasiden bahsedemeyiz. Ama ben bunun böyle olmadığını
biliyorum. Korkudan bir çok insanın da sustuğunu biliyorum. Ama şunu da sakın
unutmayın, korkaklar her gün ölür, cesurlar bir gün. Yüreğinizi elinize
alacaksınız, onların yaptığı gibi taş atıp, Molotof atmayacaksınız. 3 hafta önce
bir bayan milletvekilini televizyonda izliyorum diyor ki, hafta sonu çocuklarımı
görmek için İstanbula gidiyorum. Hanımefendi bir doğu milletvekili. Ama
çocukları İstanbulda özel okula, garibanın çocuğu dağa, ondan sonrada kara
toprağa. 12-13 yaşındaki çocuklar kandırılıp dağa götürülüyor. Biz bunu
sorgulamayalım mı- Efendim kendi iradeleri ile gittiler Arkadaşlar, 18 yaşından
küçük herkes çocuksa 12-13 yaşındakinin iradesinden bahsedemezsiniz. Bunun adı
olsa olsa çocuk istismarcılığı olur. Benim ölümlerden daha büyük acı duyduğumu
başka bir olay var. Güneydoğuda eylemler yaptırmak için erkek çocuklarımıza etek
giydiriliyor. Büyük bir utanç. Erkek çocuklarımıza eşarp bağlatılıyor, bizim
çocuklarımızın onurları çalınıyor. Bu onursuzluğa nasıl tahammül edeceğiz. Ben
siyasetle bütün sorunları çözebileceğimize inanıyorum. Herkesin birbirini sevmesi
gerekmiyor. Ama herkes, birbirine saygılı olabilir. Konuşarak, bütün sorunların
üstesinden gelebiliriz. Ama tabi amacınız sorun çözmekse. Çünkü şu anda yıllık 10
katrilyona hükmeden bir uyuşturucu holdingi ile karşı karşıyayız. Dağa kaçırılıp
veya dağa giden 12-13 yaşındaki çocuğumuz da dershaneye giden çocuklarımız da
lütfen artık ölmesin, artık analar ağlamasın.
-Terörle mücadele kararlılığımız sürüyor-
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak ise, geleceğe dair büyük umutlar besleyen
6sı öğrenci 7 kişiyi menfur bir terör saldırısı sonucu kaybetmenin hüznünü ilk
günkü hissetmenin derin ızdırabı içinde olduklarını söyledi.
Terör denilen belanın bugüne kadar binlerce vatandaşın hayatına mal
olduğunu, geride kalanlara tarifsiz acılar yaşattığını belirten Vali Toprak,
Milletçe yaşadığımız bu acı tecrübelerden sonra bugün bize düşen en önemli
görev bu kadim ve mübarek şehirde bu güzel yurtta hangi inançtan ve fikirden veya
mezhepten olursak olalım herkesin birbiriyle sevgi ve kardeşlik bağları içinde
kenetlenmesini sağlamak olmalıdır dedi.
Vali Toprak, terörün doğurduğu her türlü şer ve karanlıkla mücadelede en
etkin yolun, en güzel yöntemin, eğitim ateşini alevlendirme bilincinde olduğunu
belirterek, şöyle konuştu:
Devletimiz, hükümetimiz ülkemizin kaynaklarını bu konuda sonuna kadar
seferber etmekte, ülkemizin her köşesinde okullaşma artmaktadır. Terörün
özellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef alan her türlü istismar alanını
kurutmak için ise vatandaşlarımızdan da aldığımız güçle yürüttüğümüz sosyal
projeler her geçen gün daha da artarak yaygınlaşmaktadır. Bu mücadelemizden
rahatsız olan, eğitim ışığının kendi karanlıklarını yok edeceğini bilen terör
örgütü ise son dönemlerde okullarımıza yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak
içerisine düştüğü derin endişe ve çaresizliği gözler önüne sermektedir. Terörle
mücadele kararlılığımız sürüyor.
-Acılı babadan şiir-
Patlamadan yaralı kurtulan öğrencilerinden Vedat Bora da, olay günü
yaşadıklarını anlatarak, salonda bulunan davetlilere şöyle seslendi:
Olay günü yaşadıklarım çok zordu. Hastanede geçirdiğim o zorlu günleri,
tedavi sürecini... Bölge halkı olarak bizlerin yaşadığı bu elim, talihsiz olay ne
bir ilkti o gün için ve maalesef ne de bir son oldu. Maalesef sorunu olan bazı
insanlar her zaman şiddetten yana oldular. Biz elimize taş, sopa, bomba, almadan
kalemimizle bu olaylarla karşı mücadele etmeliyiz. Bizim hakkımızı savunanlar,
maalesef kendileri bunu yapmıyor. Bizlerden, çocuklardan bekliyorlar. Çocuklardan
taş, sopa atmalarını bekliyorlar. Kendileri arabalarına binip olay yerinden
uzaklaşmasını çok iyi biliyorlar. Kendi çocuklarını ise biz çok iyi biliyoruz ki
özel okullarda, bazısı yurt dışında okurken, Diyarbakırın masum çocukları taş
atsın, cezaevinde sürünsün, anneleri görüşlerine giderken ağlasın. Bu ne kadar
doğru..., Sizler de düşünün lütfen.
Daha sonra olayda hayatını kaybeden Rıdvan Süerin babası Şemsettin Süer de
yüreğindeki acıyı dillendirdiği şiirlerini okudu.
Bu arada öğrencilerden Polen İrem İpekin okuduğu şiir, salonda duygulu
anların yaşanmasına neden oldu. Bu sırada Eronatın da gözyaşlarına hakim
olamadığı görüldü. Eronat, daha sonra şiirini tamamlayan İpeki tebrik ederek
gözyaşları içinde sarıldı.
Konuşmaların yapıldığı sahnenin kenarına yapılan şehitlik köşesine
karanfillerin konulması ve öğrencilerinin okuduğu türkülerin ardından program
sona erdi.
Programa Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, İl Emniyet
Müdürü Recep Güven, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Seyfullah
Saldık, ilçe kaymakamları, şehit ve gazi yakınları ve öğrenciler katıldı.
Muhabir: Meral Özdemir
Yayıncı: Behçet Güngör