BURSA (A.A) - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Şii-Sünni,
Türk-Kürt, Arap-Kürt, Müslüman-Hristiyan çatışması çıkarmak isteyenler başarılı
olamayacak. Bu coğrafyalara tekrar, bölgesel bir düzen getirmek bizim boynumuzun
borcudur ve geceyi gündüzümüze katarak bunu yapmaya çalışacağız dedi.
Davutoğlu, AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı tarafından düzenlenen
Bursa Teşkilat İçi Eğitim Programında yaptığı konuşmada, dış politikada,
özgürlükleri yayacak, sınırların hemen ötesindeki ülkelerle bütünleşecek bir
politika takip edeceklerini belirti. Bu çerçevede birçok çevre ülkeyle vizeleri
kaldırdıklarını hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
Bizim sınırlarımız küçülen bir imparatorluğun sonunda, ortaya konulan
muhteşem bir istiklal harbiyle çizilmiş sınırlar. Fakat şunu bilin, bu sınırlara
saygı gösteriyoruz, göstereceğiz. Bütün bu sınırları komşularımızın kutsaldır,
ama şunu da bilmemiz lazım, bizim hiçbir sınırımız doğal değildir. Yani şuradan
şu sınır geçti diye, onun ötesinde yepyeni bir dünya başlamıyor. İşte Suriye
olaylarında gördük. Akçakale ile Telabya arası, Ceylanpınar ile Resulayn, aynı
köy, şehir veya kasaba ortadan tren yolu geçtiği için kuzeyi Türkiyede kalır,
güneyi o zaman Fransa sömürgesinde kalır. Nasıl ayıracaksınız bu insanları.
İktidara geldiğimizde düğünlerde birbirlerine mayınlı tarlalarda tel örgülerin
üzerinden hediyeler atılırdı. Biz iyi ilişkiler üzerinden, bu halkların kendi
kaderlerini tayin etme hakları prensibi üzerinden bu coğrafyalarla bütünleşmek
durumundayız.
Davutoğlu, Türkiye ile tarihi irtibatı olan çevre bölgelere de ilgi
duyacaklarını belirterek, Balkan politikalarının esasının, o bölgelere istikrar
ve refah getirmenin yanı sıra oradaki kültürel mirası korumak olduğunu vurguladı.
Dış politikada, gönülden gönüle konuşmanın önemini vurgulayan Davutoğlu,
Bizimle bir saniye bile tarihte bir araya gelmiş, kader birliği yapmış
olanlarla, tarihdaşlarımızla, gönüldaşlarımızla, kaderdaşlarımızla hep gönülden
gönüle konuşacağız. Oralara, bigane kalmayacağız dedi. Davutoğlu, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
Bizim bundan sonra gücümüzün kaynakları hem kendi vatandaşlarımızın
dayandığı o güçlü aidiyet duygusudur, ama aynı zamanda bütün bu çevre bölgelerde
bizimle gönül beraberliği yapmış olanların bize biçtikleri roldür. Onlarla
birlikte tekrar ayağa kalkacağız. Bakın büyük devletlerin hepsi bütünleşerek
yükseldiler. Amerikan iç savaşını okuyunuz, eyaletler parçalanmıştı, bütünleşerek
daha sonraki küresel gücü kurdular. Almanya birliğini kurdu, yetmedi bütün
Avrupayı da etrafından bütünleştirerek tarih sahnesine tekrar ağırlığını koydu.
Bu Hint için de Çin için de diğer ülkeler için de geçerli. Bundan sonra bizim
kaderimiz 3 ihtimalli değildir. İki ihtimallidir. Birisi teorik olarak ihtimal
olduğu için söyleyeceğim. Bir, bütünleşeceğiz, birleşeceğiz, hem bu ülkenin
fertleri, vatandaşları olarak hem de çevremizdeki halklarla, tarihdaşlar olarak
bütünleşeceğiz ve büyük medeniyetlerin merkezi olmuş bu coğrafyayı, tekrar tarih
sahnesinin merkezine oturtacağız. Ya da Allah muhafaza olmasını istemeyiz,
olmaması için gece gündüz çalışırız, gözümüze uyku girmez ama, iç gerilimlerle
bütün bu coğrafyalar parçalanacak tekrar, aynı Saraybosnada yaşanan çatışmalar,
Suriyede olanlar gibi. Biz birleştirmeye, bütünleştirmeye geldik, bir olmaya iri
olmaya diri olmaya geldik.
Arap devrimlerine bakıştaki farklarının da buradan kaynaklandığına dikkati
çeken Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
Birileri kişilere bağlandı. Şu kişi bizim dostumuzdu dediler.
Hatırlarsanız, Başbakanımız o meşhur konuşmasını, Mübareke gitmesi gerektiğini
söyleyen konuşmasını yaptığında, TBMMden Tahrir Meydanına, 1,5 milyon kişi
izlemişti. Ana muhalefet partisi lideri, Mübareke git diyeceğinize gidin
Mübarek ile konuşun diye, aynen şimdi Beşşar Esed için söylediklerini o zaman
Mübarek için Kaddafi için de söylediler. Tarihe geçen bir kayıt olarak ifade
etmek istiyorum; o konuşmadan sonra o günkü Mısır yönetimi Dışişleri Bakanı ki
dostumuzdur, beraber çalıştık, meslektaşımız, bana bir mesajla, bu konuda
duydukları rahatsızlıkları ifade etti. Ben de bir mektupla cevap verdim. Sayın
Başbakanımızın ifadesi Mısıra dönük bir ifade değildir, aksine Mısır halkına
duyduğu güvenin işaretidir. Büyük medeniyetleri kurmuş olan, büyük medeniyetlerle
hemhal olmuş olan Mısır halkı kendi kaderi eline verildiğinde tekrar tarih
sahnesine mucizevi dönecek kapasiteye sahip bir halktır.
-Tanrı misafiri olarak gelene kapıyı kapatmak kültürümüzde yok-
Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğunun oluşturacakları birlikteliklerle, bir
daha bu topraklarda bu halkları birbirine düşürerek, hükümran olmak isteyenlere
fırsat doğmamasını istediklerini anlatan Davutoğlu, Kuzey Afrikada bu gelişmeler
olurken, Suriyede durumun çok daha zor olacağını önceden tahmin ettiklerini
söyledi. Davutoğlu, bu bölgede çok farklı etnisite, mezhepte ve dinde insanların
bir arada yaşadıklarını ifade ederek, Şunu söylüyorlar bize; Suriyedeki
olayları göremediniz- O kadar iyi gördük ki olabilecek riskleri dedi.
Suriye yönetimini defalarca uyardıklarını anlatan Davutoğlu, şunları
kaydetti:
Tenkit ediliyoruz, taktir edilmesi gereken bir eylem, faaliyet için hem
ahlaki olarak hem de operasyonel kabiliyet bakımından taktir edilmesi gereken bir
büyük faaliyet için, sizin çocuklarınızın dahi onurla anacağı bir faaliyet için
tenkit ediliyoruz. Deniliyor ki; Niye Suriyeli mültecilere kapınızı açtınız- Bu
coğrafyaların ruhunu, Bursanın ruhunu bilen birisi bu soruyu bir hükümete
sormaz. Eğer açmamış olsaydık, niye açmıyorsunuz- diye sorulur, ama kapımıza
gelene kapıyı kapatmak bizim deyişimizle tanrı misafiri olarak gelene kapıyı
kapatmak bizim kültürümüzde yoktur...
Saddamdan kaçan 500 bin Kürt kardeşimiz gelmişti, ama dağda bayırda
kaldılar, yeterince ağırlayamadık. Ama hamdolsun ki şimdi yine şehirde
yaşayanlarla birlikte 500 bine ulaşan bir Suriyeli mülteci sayısı var neredeyse,
185 bin kampta, 150 bin şehirlerde, ama her yerde onurlu misafirler olarak
ağırlandılar. İşte devletimizin kapasitesini 20 yılda oradan buraya getirdik biz.
Bu kamplarda, son 2 yıl içinde 2 bin 904 çocuk dünyaya geldi. Bunlar bu
toprakların çocuğu artık. Ve onlar diyecekler ki büyüdüklerinde evlerimiz
yıkıldığında, ben Türkiyede bir kampta doğdum diyecekler ve bunların bir
kısmının adı Tayyip, bir kısmının adı Recep, bir kısmının adı Fatih ve hep
saydıkları Türk büyüklerinin isimleri, bu kamplarda 26 bin 735 öğrenci her gün
sabah 09.00dan akşam 17.00a kadar aynen sizin çocuklarınız gibi eğitim alıyor.
Bu konuda eleştiri geldiğinde, başınız dik göğsünüzden gönlünüzden o sesle
cevap verin; Asırlar boyu mazlumun yanında olmuş bu milletin hükümetine
mazlumlara kapısını kapatmak yakışmazdı, hiçbir zaman da kapatmayacağız. Onun
için Türkiye bugün uluslar arası alanda destansı bir yükseliş içinde. İnşallah
Suriyedeki acılar da dinecek. İnşallah bir gün aramızdaki bütün o duvarları
aşacağız. İnşallah Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Kürt, Müslüman-Hristiyan çatışması
çıkarmak isteyenler başarılı olamayacak. Bu coğrafyalara tekrar, bölgesel bir
düzen getirmek bizim boynumuzun borcudur ve geceyi gündüzümüze katarak bunu
yapmaya çalışacağız.
-Afrika açılımı-
Davutoğlu, Afrika açılımına da değinerek, son 3 yıl içinde Afrikada 23 tane
yeni büyükelçilik açtıklarını, 2 tane daha açacaklarını bildirdi. Cumhuriyet
tarihinde Afrikada sadece 12 büyükelçilik bulunduğunu, şimdi ise bu sayının 35e
ulaştığını belirten Davutoğlu, Türkiyenin Afrikada en fazla büyükelçiliğe sahip
ülkelerden birisi olduğunu bildirdi.
Davutoğlu, Afrika açılımının, bütün dünyanın hayretle ve taktirle,
bazılarının da kıskançlıkla takip ettiği bir açılım olduğunu ifade ederek, 2005
yılında Etiyopyada bir tek Türk şirketi vardı, 50 milyon dolarlık yatırım vardı.
Şu anda 341 şirket var, 3 milyar dolar da yatırımımız var diye konuştu.
Türk vatandaşlarının, artık BM Güvenlik Konseyi üyeliğinde 153 oy almış bir
ülkenin vatandaşları olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
BMnin gündeminde hangi konu varsa o konu Türkiyenin de gündeminde.
Suriye, Filistin, Afganistan, Afrika, Somali, Türkiyesiz konuşulabilir mi-
Hayır. Balkanlar, hangi dosyayı açarsanız açın, artık özne olarak onun
karşısında, o masada oturması gereken en baş aktör, Türkiyedir... Bakan
olduğumda büyükelçilere yaptığım konuşmada, bir talimat vermiştim onunla
bitireyim. Artık hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh ise bütün
vatandır demişti, Gazi Mustafa Kemal, istiklal harbinde. Artık hattı diplomasi
yoktur, sathı diplomasi vardır, satıh ise bütün dünyadır. İşte küresel güç olma
iddiasının arkasındaki temel hedef de budur.
(Sürecek)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Doğan Sarıtaş