VAN (A.A) - Cemal Aşan - Akil İnsanlar Doğu Anadolu Heyeti
Başkanı Can Paker, "İnsanlara, silahların susacağını, silah olmayan bir ortamda
hep beraber siyaset yapıp Kürt sorununun diğer boyutlarını tartışacağımızı
söyledik" dedi.
Hakkari, Yüksekova ve Vanda dört gün süresince öğrenci, vatandaş, kanaat
önderleri ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile görüşen heyet, temaslarının
ardından Vandan ayrıldı.
AA muhabirine açıklamada bulunan Heyet Başkanı Can Paker, bölgede müthiş bir
barış susuzluğunun olduğuna dikkati çekerek, her iki taraftan evladını kaybetmiş
ailelerin büyük bir olgunlukla biz kaybettik ama bundan sonra olmasın, başkaları
acı çekmesin, biz de barış istiyoruz dediklerini anımsattı.
Yıllardır çekilen acıların etkisiyle barış sürecinin içinde karşılanması
imkansız bazı taleplerin geldiğini de belirten Paker, şöyle devam etti:
"Barış süreci bize göre, bundan sonraki demokratikleşmenin başlangıcı. Barış
sürecinin bitmesi yeni bir sürecin başlangıcı olacak. O zaman Kürt sorunuyla
ilgili konular ele alınacak ve onun üzerinden siyaset yapılacak. Eski
tecrübelerden dolayı insanlar, ya aldatılırsak, barış süreci diye başlarsa ve
bize istediklerimizi vermezlerse diye bir düşünce içindeler. Onlara her iki
taraf da risk alıyor. Sizler de risk alacaksınız dedik. İnsanlara, silahların
susacağını, silah olmayan bir ortamda hep beraber siyaset yapıp Kürt sorununun
diğer boyutlarını tartışacağımızı söyledik."
Kürt sorununun temelinde insan hakları sorununun yattığını belirten Paker,
Türkiyede sadece Kürt sorunu değil, tüm halkların insan hakları sorununu
tartışmaları gerektiğini bunun da ancak barış sürecinin başarıyla sonuçlanmasıyla
mümkün olabileceğini bildirdi.
Görüştükleri insanların genellikle, "Biz bölünmek istemiyoruz. Biz bu
toprakların insanıyız ve burada kalmak istiyoruz" dediklerini açıklayan Paker,
bunu batıdaki vatandaşlara anlatmakta zorluk çekeceklerini kaydetti.
-"Bu kararlılığı engelleyecek bir gücün olduğunu düşünmüyorum"-
Heyet üyelerinden Ayhan Ogan da, çatışmaların ve acıların en yoğun yaşandığı
Hakkari, Yüksekova ve Vanın, Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti için en önemli
alanlardan biri olduğunu söyledi.
Hakkaride insanların kendilerini barış elçisi olarak gördüklerini, 30
yıldır yaşanan acıların insanların gözlerinden kalplerine kadar işlediğini
belirten Ogan, şöyle dedi:
"Olayları İstanbuldan takip etmekle burada görmek farklı bir duygu. Çok
duygusal anlar yaşadık. İnsanlar çok büyük bir özlem içinde. Çocukların süreçle
ilgili sevinçleri zaman zaman bizi ağlattı. Öyle şeyler dile getirildi ki bunlar
Türkiyenin diğer bölgelerinde bilinmiyor. Süreci bölge halkı çok kuvvetli bir
şekilde destekliyor. Bu kararlılığı engelleyecek hiçbir gücün olduğunu
düşünmüyorum. Bu toplumun dinamikleri bu barışı getirecektir."
Düzenledikleri her toplantıda 50ye yakın talebin dile getirildiğini ve
hepsini tek tek not aldıklarını anlatan Ogan, ortaklaşan taleplerin çözülmesi ve
anayasal güvence altına alınması gerektiğini bildirdi.
Batıda veya Türkiyenin diğer yerlerinde korkulduğu gibi bir bölünme
talebini kimseden duymadıklarına dikkati çeken Ogan, "Böyle bir beklenti de
duymadık. Aksine beraber yaşamanın güçlü bir iradesini gördük. Yaşadıkları
acıları, batıdaki insanların neden anlamadığı konusunda bir kızgınlığı gördük.
Kürt varlığının tanınmasını istiyorlar. Bu ülkede beraber yaşamak istiyorlar.
Talepler içinde birtakım siyasi talepler dile getirildi. Yerel yönetimlerin
güçlendirilmesinin sorunları daha çabuk çözeceğine inanıyorlar" dedi.
-"Burada güçlü bir barış ve birlik arzusu var"-
Bölgede yaptıkları 4 günlük temaslar sonucunda çok güçlü bir barış arzusuyla
karşılaştıklarını dile getiren Uçum, süreçten kaygı duyanların da, geleceğe dönük
güven problemleri yüzünden sıkıntı yaşayanların da, süreci koşulsuz
destekleyenlerin de, barışı belli bir koşula bağlayanların da güçlü barış
iradesine sahip olduklarına işaret etti.
Coğrafyanın, çatışmadan ve savaştan inanılmaz derecede bıktığını, bunun
zararlarını çok net bir biçimde yaşadığını anımsatan Uçum, "Gezdiğimiz 5 bölgede
barışa ilişkin istek neredeyse yüzde 95in üstünde. Ama ikincisi, barış
sürecinden sonra ne olacak- sorusuna aranan yanıtlar var. Güvenlik bir ortamın
yaratılması sorunların çözüleceği anlamına gelmiyor. İkinci aşamada sorunların
çözümüne ortam sağlayacak reformların yapılması gerekiyor" dedi.
Bölünmenin tam tersine bölgede birleşme ve bütünleşme talebinin ağır
bastığını bildiren Uçum, şöyle dedi:
"Tek devlet, tek bayrak, tek ülke retoriğindeki tekliğin tek bir etnik
kimliğe referansından rahatsız oluyor bölge. Çok güçlü bir biçimde ortak devlet
ortak bayrak iradesi var. Ay yıldızlı bayrağı kendine ait hissetmek istiyor.
Devletin yeniden yapılanması sürecinde o devlet benim devletimdir diyebilmek
istiyor halk. Ülke ve bayrak bir olacak ama eskiden olduğu gibi teklik üzerinden
tanımlanmayacak. Bu devlet ortak olacak diyor vatandaşlar. Türkçenin resmi dil
olması konusunda en ufak bir endişe yok."
-"İnsanlar ilk kez baharı umutla karşılıyor"-
Heyet üyesi Sibel Eraslan, insanların büyük bir bölümünün çözüm sürecini
koşulsuz desteklediklerini ve tek isteklerinin silahların bir an evvel susması
olduğunu bildirdi.
Bölgede hiç kimsenin bölünmekten, parçalanmaktan, ayrılmaktan
bahsetmediğini, tam tersine "hepimiz bir ve beraberiz" dediklerini dile getiren
Eraslan, insanların karşılıklı endişelerinin olduğunu bunu da birbirlerini
dinleyerek aşabileceklerini ifade etti.
Herkesin evladının yaşamasını istediğini bildiren Eraslan şöyle konuştu:
"Aileler bahar geldiği zaman korktuklarını söylüyorlar. Bahar geldi mi
çocukların ortadan kaybolma zamanı geliyor. İlk kez bahar gelirken kalbimizde bir
umut var dediler. Her iki taraftan da annelerin hikayelerini dinlemek çok acı.
Hüzünlerle, belki vicdani muhasebe ile daha sağlam bir geleceğin hukuk harcı
atılıyor. Hazreti peygamberimiz de hep barışın, selametin insanıydı. Herkes ona
emin diyordu. Biz de selameti istiyoruz. Birbirimizden emin olmak istiyoruz.
Hazreti Peygamberin şefaati herkesin üzerinde olsun."
-"İnsanlar düşüncelerini test etme fırsatı oldu"-
Bölge itibariyle barışa susamış bir halk ile karşılaştıklarını söyleyen
heyet üyesi Abdurahman Kurt da, süreç içinde ilk kez insanların rahatça içini
döktüklerine tanıklık ettiklerine dikkati çekti.
İnsanların sadece kendi içlerinde konuşunca kendi düşüncelerinin doğruluğunu
test etme imkanı bulamadığını dile getiren Kurt, "İnsanlar, düşüncesini topluma
açınca hem kendini geliştirme imkanı hem de başkalarının bilmediğini onlara
aktarma imkanı buluyor. Birbirini anlayan insanlar ortak çözümlere daha akılcı
gidebiliyorlar. Yaşadığımız en önemli şey buydu" dedi.
Herkesin, eşit, özgür şekilde Türkiyenin onurlu vatandaşları olabilmek gibi
ortak bir amacı olduğuna değinen Kurt, Allahın yaratıştan verdiği gasp edilmiş
haklarını kullanabilme konusunda taleplerin olduğunu aktardı.
30 yıla yakındır çatışmalı sürecin yarattığı travmalarla karşılatıklarını
belirten Kurt, Vanda ziyaret ettikleri polis babasının, çektiği acıyı başka anne
ve babanın yaşamaması adına sürece destek verilmesi gerektiğini haykırdığını
kaydetti.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu