HATAY (A.A) - Akil İnsanlar Akdeniz Bölgesi Heyeti Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, "Devletimiz bir süreç başlattı. Bu süreçte de millet ne
düşünüyor, beklenti ve talepler nedir bilmek istiyoruz" dedi.
Heyet Başkanı Hisarcıklıoğlu ile üyeler Kadir İnanır, Tarık Çelenk, Hüseyin
Yayman, Nihal Bengisu Karaca, Öztürk Türkdoğan, Lale Mansur, Şükrü Karatepe ve
Muhsin Kızılkaya, Antakyada din adamlarıyla bir araya geldi.
Hisarcıklıoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, ikinci ziyareti Hatayda
gerçekleştirdiklerini söyledi.
Bugün ve yarın Hatayda toplumun tüm kesimleriyle temaslarda bulunacaklarını
belirten Hisarcıklıoğlu, amaçlarının çözüm sereciyle ilgili olarak Hataylının ne
düşündüğünü öğrenmek olduğuna işaret etti.
Hisarcıklıoğlu, temasları sırasında konuşmayıp, dinleyeceklerini
vurgulayarak, "Biliyorsunuz devletimiz bir süreç başlattı. Bu süreçte de millet
ne düşünüyor, beklenti ve talepler nedir bilmek istiyoruz. Bu, aslında hem
demokrasimiz için, hem de doğru işlerin yapılması için bulunmaz bir fırsat. Bize
Siz ne anlatacaksınız- diye soruyorlar. Aslında Hataylıya bir şey anlatmak
bizim haddimiz değil" diye konuştu.
Bulundukları masadaki görüntünün bu işin en güzel göstergesi olduğunu
vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
"Dinler, mezhepler, ayrı fikirler ve ideolojiler, herkes Hatayda bu masada
buluşmuş durumda ama kalpler ve yürekler, herkes farklı olmasına rağmen bir
noktada atıyor. Hatayda herkese örnek olacak birlik, beraberlik ve kardeşlik
var. Aslında bizim mayamız da buna en uygun noktadadır. Hamurumuz bizim böyle
yoğrulmuştur. Sadece Hatayın değil Türkiyenin mayası da böyle. O yüzden biz
anlatmayacağız, dinleyeceğiz. Bu kapsamda farklı dinlerin ve mezheplerin
önderleriyle bir araya geldik."
-Kadir İnanır-
Heyet üyesi Kadir İnanır da Hatayda bulunmak ve bu şehrin tarihsel
hoşgörüsünü bütün kokularıyla beraber hissetmenin insana mutluluk verdiğini
söyledi.
Yerel basın temsilcileriyle birlikte yaptıkları toplantıda Hataydaki çok
sesliliğin kibarlığını da büyük bir saygıyla karşıladığını belirten İnanır,
"Hataya ilk 44 yıl önce geldim. Cilvegözünde Ezo Gelin diye bir film çektik.
Daha sonra defalarca geldim. En son Eskici ve Oğullarını bu bölgede çektik.
İstiyoruz ki Türkiyenin her tarafı böyle Hatay gibi sorunlara hoşgörülü
davranan, içtenlikle yürek koyan ve barış dilini güçlendirsin" şeklinde konuştu.
Burada edindiği güzellikleri gittikleri yerlere aktaracaklarını ifade eden
İnanır, "Bu fotoğrafın içinde olmaktan mutluyum. Şunu bilmenizi isterim ki biz
atanmadık. Bize bir süreç teklif edildi, sorunun çözümü teklif edildi. Çok uygun
gördüğüm ve bu ülkede yaşayan insanların hepsini çok mutlu edeceğine inandığım
bir kavganın içinde olmak istedim. Onun için buradayım" ifadelerini kullandı.
-Tarık Çelenk-
Çelenk ise Hataya duygu ve düşünceleri paylaşmaya geldiklerini söyledi.
Herhangi bir şeyi anlatmaya ve dikte etmeye gelmediklerini bildiren Çelenk,
"Yerel gazete temsilcileriyle yaptığımız toplantıda çok güzel bir manzara vardı.
Her türlü muhalif düşünce belki de en keskin hatlarıyla birlikte ifade edildi ve
sokağa hiçbir şey kalmadı. Demokratik olgunluk da budur" diye konuştu.
-Hüseyin Yayman-
Yayman da Hataylıların Türkiyeye model olacak insanlar olduğunu belirtti.
Hatayın medeniyetlerin, dinlerin, dillerin, farklı kimliklerin bir arada
yaşadığı coğrafya olduğuna işaret eden Yayman, şunları kaydetti:
"Bu anlamda Türkiyenin bütün problemleri için model olabilecek bir
birikimin, tecrübesi ve geleneği olan kadim bir şehirdir. Burası bu anlamda
Romaya, Türk İslam medeniyetine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine ev sahipliği
yapıyor. İnşallah temenni ediyoruz ki buradan Türkiyenin birliği, beraberliği ve
kardeşliği çıkacak. Asi Nehrinin kaderi ile Fıratın kaderini birbirinden
ayırmak mümkün mü, Hataydaki Ulu Cami ile Cizredeki Ulu Caminin kaderi
birbirinden ayrı olabilir mi- Buradaki heyetin amacı ülkenin demokrasinin
kalitesini yükseltmek ve topluma bir kez daha Savaşın kazananı olmaz, barışın
kaybedeni olmaz şeklinde çok somut bir mesajı vermektir. Bizim amacımız
gerçekten Türkiyede yeniden analar ağlamasın, bu kan dursun."
-Nihal Bengisu Karaca-
Karaca da kendilerinin kahraman olmadıklarını aktardı. "Deli cesareti" ile
yedikleri hakaretleri sindirmeye ve hazmetmeye çalıştıklarını ifade eden Karaca,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz misyoner değiliz ve gerçekten insanlar ne düşünüyor ve neler
hissediyor, nelerden dolayı korkuyorlar bunu dinlemeye geldik. Hepimizin amacı
cehenneme dönmüş bir Ortadoğu bataklığından bu ülkenin gerçekten bir bütün olarak
huzuru ve barış içinde bölünmeksizin yaşaması olasılığını araştırmak ve bunun
mümkün kılabilmek için nelerin yapılabileceğine bakmak. Biz, sizlerin huzurunu
kaçırmak, aklınızı karıştırmak ve topluma çelişki ve nifak tohumları atmak için
yola çıkmış insanlar değiliz."
-Öztürk Türkdoğan-
Türkdoğan, insan hakları savunucuları olarak yıllardır Türkiyede barış
mücadelesi yürüttüklerini anlattı. Yaşam hakkının kutsal olduğunu ve her şeyin
yaşam hakkıyla başladığını vurgulayan Türkdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede son 30-40 yıldır olup bitenleri görmezlikten gelemeyiz. Toplumsal
hafızamızı yenileyelim. 40 binden fazla insanımız yaşamını yitirdi. Bakın daha
iki gün önce 12 Eylül darbesini yapan generallerin yargılandığı davadan
geliyorum. 12 Eylül döneminde yaşadığımız, sonrasında yaşadığımız acıları
unutmayalım. Bu nedenle barışa ihtiyacımız var. Barışın olduğu yerde sorunları
demokratik ve siyasi zeminde tartışıp konuşabiliriz ve hep birlikte demokrasimizi
ilerletebiliriz. Hep birlikte yeni ve demokratik bir anayasaya kavuşabiliriz.
Dolasısıyla bu süreci tartışırken, bu süreçle ilgili görüşlerimizi ve
önerilerimizi ortaya koyarken hafızamızı yenilememez gerekir."
-Lale Mansur-
Heyet üyesi Lale Mansur, akan kanın durmasının tek güvencesinin daha
demokratik bir ülke olduğuna dikkati çekti.
Konuşmasına "Bu kadar basın mensubunu bir arada bulmuşken, Akil İnsanlar
olarak bu işten beş kuruş almadığımızı, hakaret yediğimizi söyleyebilirim"
diyerek başlayan Mansur, heyette bulunanların birçoğunun barışın oluşması için bu
ülkede yıllarını veren insanlar olduğunu söyledi.
Heyetteki herkesin değişik görüşte olduğunu dile getiren Mansur, "Tek ortak
noktamız barış istiyoruz, kan dursun istiyoruz. Daha demokratik bir ülkede
yaşamamız gerekiyor. Bunu kalıcı hale getirmek için de demokratik bir anayasaya
ihtiyacımız olacak. Bunun için ayrı ayrı yine çalışacağız. Hepimize iş düşüyor"
ifadelerini kullandı.
-Şükrü Karatepe-
Şükrü Karatepe de sürecin kavramlarının hayata geçirilmesiyle sadece
Türkiyenin değil, dünyanın bütün ülkelerinin belli başlı sorunlarının çözülme
yoluna gideceğine inandığını anlattı.
Bir ülkede demokrasinin güçlenmesi ve insan haklarının tam olarak
yerleşebilmesi için toplum barışının önemli olduğuna vurgulayan Karatepe, şunları
kaydetti:
"Eğer çatışıyorsanız, karşılıklı nefret tohumları ekiliyorsa şu veya bu
şekilde genç insanlar şehit oluyor ya da ölüyorsa o toplumda sizin makul bir
şekilde oturup sakin bir kafayla doğru karar verip, ülkenizin insan hakları,
demokrasi ve hukuk devleti sorunlarını çözmeniz mümkün değildir. Hükümetimiz bir
karar almış, bir barış süreci başlatmış ve bu süreçte insanların makul
düşünmesini, aklıselim davranmasını varsa görüşlerini ortaya koymasını istiyor.
Bunu ben kendi mücadelemin bir parçası olarak görüyorum."
-Din adamlarının görüşleri-
Antakya Ortodoks Kilisesi Ruhani Lideri Jan Delüller, Hatayın, hoşgörünün
ötesinde gerçek anlamda sevgi, barış ve kardeşliğin bir arada yaşadığı, kimsenin
kimseyi dışlamadığı, bir arada yaşama kültürünün öğretilmediği, öğrenildiği bir
kent olduğunu ifade etti.
İnsanların önce birbirini sevmeyi öğrenmesi gerektiğini vurgulayan Delüller,
birbirlerini sevmeyen insanların kin, nefret ve intikam duygularından
arınamayacaklarını kaydetti.
Hatay Ermeni Kilisesinden din görevlisi Avadis Tabaşyan ise Hatayın,
insanlara bir ufuk ve ışık olması arzusunda olduklarını dile getirerek, "Hatay
her tür ırkın, milletin bulunduğu ve kardeşçe yaşadığı bir kent. Bunun devam
edeceğine kuşkusuz devam edeceğine inanıyoruz" dedi.
-"Burada asıl olan insanı yaşatmaktır"-
Habib-i Neccar Camisi İmamı Fettullah Uğraş da Hataydan bahsedilirken
kullanılan "hoşgörü" kelimesinin kentteki kardeşliği ifade etmekten aciz olduğunu
söyledi.
Uğraş, şöyle devam etti:
"Hoşgörü olarak söylenen şey burada kültür haline gelmiştir. Bizler
özgürlüğün olmadığı yerlerde dinlerin yaşayamayacağı kanaatindeyiz. Özgürlüklerin
olabildiğince genişletilmesi ve demokrasinin en ileri safhaya ulaştırılmasına
vurgu yapmak istiyorum. Ölen 40 bin insandan bahsedildi. Bunların büyük bir kısmı
da dağlarda yaşayan, terörist diye ifade ettiğimiz insanlar. Şimdi bu insanlara
bulunduğumuz yerden baktığımız zaman, öldürdüğümüz her bir teröristin sadece
dünya hayatını sona erdirmiş olmadık. Aynı zamanda ebedi hayatlarını da sona
erdirmiş olduk. Sonsuz mutluluk haklarını da yok etmiş olduk. Burada asıl olan
insanı yaşatmaktır."
Antakya Musevi Cemaati Din Görevlisi Mordor Razon ve Alevi İslam İnancını
Yaşatma Derneği temsilcisi Süleyman Çekmece de sürece ilişkin görüşlerini
anlattı.
Heyet üyeleri, daha sonra Habib_i Neccar Camisi ile havra, Katolik ve
Ortodoks kiliselerini ziyaret etti.
Muhabir: Ali Güreli - Abdulselam Durak - Handan Silkin
Yayıncı: A. Fatih Tekcan