Çanakkale Baro Başkanlığı, TBMM İçişleri Komisyonu'nda kabul edilerek Genel Kurul'a sunulan ancak görüşülmesi 10 Mayıs 2015 tarihine bırakılan, kamuoyunda bilinen adıyla İç Güvenlik Paketi'nin içeriğine itiraz ettiklerini açıkladı. Baro Başkanı Bülent Şarlan imzası ile yapılan yazılı açıklamada, "Hiçbir kanunun Anayasa'ya aykırı olamayacağı Türkiye'de torba, paket gibi isimlerle bizlere dayatılan ve hukuk sistemimizi büyük bir hızla kanunsuzlaştıran uygulamaları, TBMM tarafından kabul edilmeden kamuoyu ile paylaşmak görevimizdir. Tasarı içeriği ile 123 maddeden oluşan İç Güvenlik Paketi, şu haliyle hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yaşama hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, çalışma hakkı ve ödevi, olağanüstü hal ilanı yetkisi, yargı yetkisi, kanuni hakim güvencesi ile mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleri olmak üzere Anayasa'nın toplam 15 maddesine aykırılık içermektedir." denildi.
Tasarı kanunlaştığında İçişleri Bakanlığı'nın, toplumsal olaylar özelinde olduğu söylenen fakat her ihtiyaç duyduğunda yetkilerini, kendisine bağlı yereldeki vali ve jandarma komutanlarına devredeceği belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: "Yine cumhuriyet savcılarına ait, 'Suçun Aydınlatılması ve Suç Faillerinin Bulunması İçin Gereken Acele Tedbirlerin Alınması'na ilişkin yetki ve görevler, vali ve kaymakamlara devredilecek. Valilerin iki dudağından çıkan emirler kanun sayılarak, bu kararlara karşı çıkanlar için 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenebilecek. Güvenlik gerekçesi öne sürülerek, istediği vatandaşı bulunduğu şehirden uzaklaştırma hakkına dahi sahip olacaktır. Valiler, kolluk amir ve memurlarına doğrudan emir verebilecek, toplu olarak işlenen suçlarda 48 saate kadar gözaltına alma kararı verebilecektir. Kolluk kuvvetleri, kişilerin üstü ve aracını, mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı, acele hallerde ise sonradan yazıyla teyit edilmek üzere sözlü emriyle arayabilecektir. Anayasa ile koruma altına alınmış hak ve özgürlükleri için sokağa çıkan insanlara karşı kolluk kuvvetlerinin, boyalı su adı altında hangi kimyasal içeriğe sahip olduğu, Gezi sürecinde insanların derilerinde bıraktığı tahribatla kanıtlanmış olan tazyikli su kullanımına cevaz verilmekte, kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanımına karşı kendini korumak yahut fişlenmemek için yüze takılan gaz maskesi, atkı gibi maddelerin kullanımına, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezaları öngörülmektedir. Kullanılmasa dahi taş, sopa, bilye, sapan, el yapımı havai fişek gibi materyallerin taşınması halinde 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası yaptırımı getirilmekte ve bu düzenlemeyle kolluk kuvvetlerine, sınırsız silah kullanma yetkisi yaratılmaktadır. Böylelikle bireysel ve topluluk haklarının kullanımı, ertelemesiz ve para cezasına çevrilme olanağına yer vermeden hapsen tazyik tehdidine maruz bırakılmaktadır. Bugüne kadar yaşadığımız örneklere bakıldığında kolluk kuvveti olan polislerin, gerçekte asli maddi faili yahut yardımcı unsuru olduğu ölümlerin yargılamalarındaki hukuksuzluklar, bu tasarı yasalaştığında artık en başından önlenecek ve yasa yürürlüğe girdikten sonra yaşanacak ölümlerde polisler, faili belli ama tanımı halen meçhul olarak hiç hakim karşısına çıkmadan, baştan sorumluluktan kurtarılacaklardır. Kuvvetler ayrılığının asli unsurları olan yasama, yürütme ve yargının işleyişi kurcalanmayan bir hukuk devletinde OHAL uygulamalarını andıran yetkiler, torba yasalar ve güvenlik paketlerine asla ihtiyaç duyulmaz. Ne var ki yargı temelinde yapılan bunca hukuka ve Anayasa'ya aykırı düzenlemeden anlaşılan, apaçık kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır. Dolayısıyla güvenlik paketinin içeriğinden çıkardığımız sonuç, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvenliği ve korunması amaçlanması yerine, ikballerin korunma altına alınma çabasıdır. Biz avukatlar, her zaman kişisel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğünü hedeflemekteyiz. Güvenlik paketini hazırlayan anlayışın dışında toplumun hiçbir kesimi tarafından kabul görmeyen bu yasa tasarısının geri çekilmesi gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz." CİHAN