BURSA (A.A) - Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim
Kurulu Başkanı Celal Sönmez, Bir yandan küresel krize rağmen ihracatta ülke ve
ürün çeşitlemesine giderek dış ticaretimizi artırırken, diğer yandan iç piyasada
ayağımızı hep frende tuttuk. Sonuçta ekonomi yılın ilk üç çeyreğinde dış talebin
katkısıyla büyürken, iç talebin büyümeye etkisi 2009dan bu yana ilk kez eksiye
düştü dedi.
Sönmez, yaptığı yazılı açıklamada, 2013de TLnin değerlenmesinin yıla
damgasını vuracağı öngörüsünde bulundu. Küresel riskin Türkiye gibi gelişen ve
fırsatların yüksek olduğu ekonomilere kaynak girişini arttırdığını belirten
Sönmez, Bu güçlü akıma bir de enflasyon hesabı girince, TLnin değerlenmesi,
bir risk unsuru olarak karşımız çıkıyor. İç piyasanın yavaşladığı, en büyük
pazarımız olan Avrupa Birliğinin durduğu bir dönemde küresel pazarda rekabet
etmek zaten zorken, sanayicinin bir de kur tartışmalarıyla vakit kaybetmemesi
lazım. Bu nedenle Merkez Bankasının 2013 yılı para politikasının proaktif olması
şart ifadelerini kullandı.
2012nin beklediklerinden zor geçtiğini kaydeden Sönmez, şöyle devam etti:
Küresel ekonomi, hiç olmadığı kadar ciddi bir büyüme sıkıntısı yaşadı.
Dünya için öngörülen yüzde 4lük büyümenin ancak yüzde 3 civarında
gerçekleşebileceği neredeyse kesinleşti. Küresel ticaret daraldı. Çin ve Japonya
ekonomileri yavaşladı. Avrupa Birliği, güven krizini azaltıcı adımlar atıp mali
kaostan kurtulma yoluna girmeyi bir türlü beceremedi. Amerikada Obamanın
yeniden seçilmesi ve bu ülke siyasetindeki yumuşama nispi bir güven sağlasa da
600 milyar dolarlık mali uçurum tehdidi henüz ortadan kalkmış değil. Brezilya,
Endonezya ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler de küresel ekonomik
aktivitedeki daralmadan olumsuz etkilenmeye devam ediyor. Bu yıl yüzde 4 büyümeyi
planlayan Türkiyenin büyümesi, tıpkı dünya ekonomisi gibi yüzde 3ün altında
kalacak gibi görünüyor.
Sönmez, 2012yi temel olarak iç piyasadaki daralma ve dışarıda yeni pazarlar
bulma arayışının yönlendirdiğini aktardı. Geçen yıl alınan ekonomiyi soğutma
önlemlerinin, yılın ilk çeyreğinden itibaren iç piyasada kendini hissettirmeye
başladığını ifade eden Sönmez, hane halkı tüketiminin ve özel sektör yatırım
harcamalarının, stok etkisiyle birleşerek büyümeyi aşağı çeken bir performans
sergilediğini bildirdi. Sönmez şunları kaydetti:
Üçüncü çeyrek itibariyle yıllık olarak baktığımızda, kamu yatırım
harcamaları artışı yüzde 11.2, özel sektör yatırım harcamalarındaki daralma
derinleşerek yüzde 11.1 oldu. Sanayi sektöründeki büyüme ilk iki çeyrekte yüzde
3.5 ve yüzde 3.9 olarak gerçekleştikten sonra üçüncü çeyrek performansı yüzde
1.7ye indi. İç ve dış talep dengesini sağlam kuramayan ülke ekonomileri istenen
ölçüde büyüyemez. Türkiye bu yıl tam olarak bu problemi yaşadı. Bir yandan
küresel krize rağmen ihracatta ülke ve ürün çeşitlemesine giderek dış
ticaretimizi artırırken, diğer yandan iç piyasada ayağımızı hep frende tuttuk.
Sonuçta ekonomi yılın ilk üç çeyreğinde dış talebin katkısıyla büyürken, iç
talebin büyümeye etkisi 2009dan bu yana ilk kez eksiye düştü. Merkez Bankasının
yıl ortasında attığı adımlarla üçüncü çeyrekten itibaren iç talebin
hareketleneceği beklentisi henüz istenen oranda gerçekleşmedi. Özellikle özel
sektör yatırımlarında ne yazık ki geriye gidiş sürüyor. İç talebi baskılayan bir
ekonomi politikası büyümeyi yüzde 3ün altına çekerken, cari açığın hala milli
gelirin yüzde 7-7.5 oranında seyretmesi düşündürücü. Sürdürülebilir bir büyüme
için iç ve dış talebin desteği aynı anda ve paralel oranlarda sürdürülmeli.
-Fitchin not artırımı-
Sönmez, uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşu Fitchin, Türkiyenin
kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkarmasının sevincini
yaşadıklarını ve son 10 yılda 100 milyar doların üzerinde doğrudan dış yatırım
çeken Türkiyenin notunu zaten fiilen arttırdığını aktardı. Bu tür kararların
desteğiyle gelecekte Türk girişimciler için finansman imkanlarının kolaylaşması
ve ucuzlaması söz konusu diyen Sönmez, şu açıklamalarda bulundu:
Bu ilginin TL üzerinde yeni bir baskı kurmaya başladığını görüyoruz. Bu
dönemi gerçekten berekete çevirmek istiyorsak, yapısal reformları hızlandırmamız,
Türkiyeyi her anlamda bir çekim merkezi haline getirmemiz şart. İş ortamının
iyileştirilmesinden, kayıt dışılığın azaltılmasına, finansal sistemin
geliştirilmesinden ulaşım ve enerji altyapısının iyileştirilmesine kadar
çalışmalar yapmamız gerekiyor. Ar-Ge ve inovasyon seferberliği başlatmalıyız.
Eğitimin kalitesi yükseltmeliyiz. Bölgesel gelişmişlik farkını azaltacak
adımlardan adalet başta olmak üzere kamu hizmetlerinin kalite ve etkinliğinin
artırılmasına kadar yapılması gereken bir dizi önemli iş var.
Muhabir: Halil İbrahim Başer
Yayıncı: Doğan Sarıtaş