Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün:

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün: (1) Atılan kurşunlar sadece askere ve polise atılan kurşunlar değil, bütün problemlerin çözüm noktası olabilecek birliğe, demokrasiye, beraberliğe, bölgenin huzuruna ve refahına sıkılmış ku


DİYARBAKIR (A.A) - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Atılan kurşunlar sadece askere ve polise atılan kurşunlar değil, bütün problemlerin çözüm noktası olabilecek birliğe, demokrasiye, beraberliğe, bölgenin huzuruna ve refahına sıkılmış kurşunlardır dedi.
     Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, Kaplan City Salonunda sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kanat önderleri ile iş adamlarının katıldığı Diyarbakır Buluşmasında yaptığı konuşmada, son dönemlerde yaşanan ve konuşmayı zorlaştıran, kelimeleri boğaza düğümleyen terör olayların problemlerin çözüm yollarına döşenen mayınlar olduğunu söyledi.
     Herkesin kabul etmesi gereken terör yoluyla döşenmiş olan mayınların, sadece askerin, polisin ve vatandaşın geçtiği yola döşenen mayınlar olmadığını ifade eden Ergün, şöyle konuştu:
     Bu mayınlar sorunların çözülmesine, bölgenin gelişmesine döşenmiş mayınlardır. Atılan kurşunlar sadece askere ve polise atılan kurşunlar değil, bütün problemlerin çözüm noktası olabilecek birliğe, demokrasiye, beraberliğe, bölgenin huzuruna ve refahına sıkılmış kurşunlardır. Bugün ortaya çıkan çatışma aslında polisle, jandarmayla ortaya çıkan bir çatışma olmuyor. Bölgedeki insanların daha iyi şartlarda yaşaması sabote edilmiş oluyor. Bütün bunlar bu kadar açıkken olayı net olarak göremeyen, hala olayın karanlık noktalarında kalan, bir türlü aydınlığa çıkamayan insanlarımızın da bulunması bizi üzen bir hadisedir.
    
     -Terör insanları çözümden yana olmak yerine çatışmaya sevk ediyor-
    
     Kürt sorunu diye bugün konuşulan sorunun düne kadar konuşulamayan bir sorun olduğunu dile getiren Bakan Ergün, ancak artık meselenin ciddi manada konuşulduğunu bildirdi. Bu meselede hükümetlerin, toplamda da devlet organizasyonlarının önemli hataları olduğunu, yapılması ve atılması gereken çok adımın var olduğunu kaydeden Ergün, şunları söyledi:
     Ancak bunların birer birer düzeldiği, sorunların çözüldüğü bir ortamda çatışmaları, terörü ne mazur gösterebilir- Terör, soruların çözülmesini güçleştiren,zorlaştıran, konuşmayı bile imkansız hale getiren bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımı kabul etmek kimse için mümkün değil. Bu saldırılar,çatışmalar olmazsa her konuyu konuşmak, daha hızlı adımlar atmak mümkündür. Bütün bunlar olmadığı zamanlarda Diyarbakırda yaptığımız konuşmaları, Edirnede, Erzurumda, Ankarada yaptığımız zaman insanlar diyor ki Evet bu sorun böyle çözülür. Türkiyenin her yerinde bulunan insanlar bu sorunun insan hakları,özgürlükler, demokrasi kavramı içerisinde nasıl çözüleceğini idrak ediyorlar. Ama terör insanları çözümden yana olmak yerine çatışmaya sevk ediyor. Doğru sözlerin doğru konuşulmasına da anlaşılmasına da mani olan bir ortam doğmasına neden oluyor. Ama biz problemlerin çözülmesinden geri duramayız. Tüm bunlar var olmasına rağmen problemler çözülecek, irade kararlı bir şekilde gösterilecek ve çözümle ile ilgili adımlar atılmaya devam edecektir. Biz sorunlarla beslenen taraf olamayız. Kim çözümü ne kadar engellemeye çalışırsa çalışsın, biz vatandaşlarımızın sorunlarının çözümünden yana politikalar geliştirmek için adımlar atmak mecburiyetindeyiz. Yoksa arzu edilen şeyi yapmış oluruz. Tam da arzu edilen şey; devlete yanlış yaptırmaktır. Tüm bu olanlar, yaşananlar bizi doğru kararlar almaktan, doğru şeyler yaptırmaktan alıkoyamaz.
    
     -Kandan yana olmanın kimseye bir faydası yok-
    
     Bakan Ergün, kendilerinin kandan ve ölümden yana olan değil, candan, hayattan ve yaşamaktan yana bir siyasetten söz ettikleri ifade ederek, Kandan yana olmanın kimseye bir faydası yok. Candan yana olmak lazım dedi.
     Uzun yıllar devlet millet kaynaşmasının sağlanamadığını, hükümetler ve devlet organizasyonun önemi hatalar yaptığını belirten Ergün, şöyle devam etti:
     Bu devletle milletin arasında uçurumlar meydana getirdi. Devleti yönetenler bilinçli veya bilinçsiz korkular ürettiler. Türkiyenin iddiasız bir ülke olmasına neden oldular. Biz bu korkuların ne kadar yersiz olduğunu son 8-10 yıl içinde cümle aleme gösterdik. Bu ülkeye bu korkuların ne kadar büyük zararlar verdiğini ve işimize yaramadığını, milletin işine yaramadığını, başkaların işine yaradığını gösterdik. Biz her vatandaşımızın etnik ve dini kökeni nedeniyle zerre kadar sıkıntı yaşamayacağı bir Türkiye inşa etmeye çalışıyoruz. O Türkiyeyi el birliği ile inşa edeceğiz. Zor olabilir, zaman zaman canımızı sıkan önemli sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Ama ne olursa olsun vatandaşlarımız, Türkiyede bu tür sıkıntıları yaşamayacaktır. Bizim bu konudaki en büyük dayanağımız sizlersiniz.
    
     -Ülkeler haksızlıklardan bölünür-
    
     Bir dönem Demokrasi olursa, hak ve özgürlükler genişlerse Kürt vatandaşların Kürt olduklarını söyleyip Kürtçe konuşurlarsa çocuklarına Kürtçe isimler koyarlarsa köylerinin ismi Kürtçe olursa Türkiye bölünür anlayışının hakim olduğunu ifade eden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
     Ülkeler bölünürse hak ve özgürlüklerden bölünmezler, ülkeler haksızlıklardan bölünür. Hakların böldüğü bir ülke yoktur ama haksızlıkların böldüğü ülke çoktur. Onun için ülkeleri bölen haklar ve özgürlükler değil, haksızlıklardır. Hak ve özgürlükler ülkeleri bütünleştirir. Vatandaşların Benim ülkem ne kadar güzel bir ülke, ben ülkede özgürüm, kendi kimliğimin bütün farklılıklarını yaşayabiliyorum, mutluyum huzurluyum der. Ama insanlar bu konuda kendilerini özgür hissetmezlerse küserler, kırılırlar, içe kapanırlar. İnsanlar başka yollar aramaya başlar. İnsanımıza bu haksızlığı yapmamalıydık. Küstürmemeliydik insanımızı, gücendirmemeliydik. Maalesef ülkemizdeki yanlış politikalar insanımızı gücendirmiştir, kalbini kırmıştır. Bu kırık kalplerin onarılması, inşa edilmesi gerekir. Bu topraklar Yunus Emrenin toprakları... Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil, 72 millet dahi elin yüzü yummaz dedi Yunus Emre. Bir insanın bile gönlünü kırmak büyük bir vebal iken, bir milletin gönlünü kırmak ne kadar büyük bir vebaldir. Bölünürüz korkusu üretilerek insanımızın kalbi kırıldı. Bu korku, kaygı yanlış bir kaygıydı. Bu zihniyet ne yazık ki sürekli iç düşman üreten bir zihniyet oldu. 1938de Dersimde bu iç düşmanla ilgi zihniyetin operasyonlarını gördük. Birçok insanımız hayatını kaybetti ve küstü. Munzur Çayından adeta kan ve gözyaşı aktı. O zihniyet başörtüsüyle eğitim görmek isteyen genç kızlarımızı tehdit olarak gördü.
     (Sürecek)
    
     Muhabir: Naim Boşkut - İsmail Ersan - Şaban Yılmaz / Özgür Ayaydın
     Yayıncı: İbrahim Uyar
<< Önceki Haber Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün: Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER