MUĞLA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Son savunma
noktasına gelmiş bir insan ben şu dilden savunmamı yapmak istiyorum derse
eskiden bu mümkün değildi şimdi mümkün dedi.
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen
Yerel ve Bölgesel Medya Buluşması toplantısına katılmak için Marmarise gelen
Bülent Arınç, toplantının gerçekleştirildiği otelde TRT Haber kanalında 45
Artı isimli programda soruları yanıtladı.
Arınç, ana dilde savunma ile ilgili olarak, Bunu sadece bir Kürt
yurttaşımızın Kürtçe savunma yapma isteği gibi kabul etmemek lazım. Belki mesele
oradan çıktı, belki onun üzerinden tartışılıyor, ama 4 kuşaktan bir Alman
savunmasını Almanca yapmak isterse kanun maddesi ona da imkan tanıyor. Her insan
için farklı şekilde düşünmek mümkün. Sadece Kürtçe olarak değil. Ben son
savunmamı Arapça yapmak istiyorum, çünkü ben Arapça konuşan bir aileden
geliyorum, yıllardır bu dili konuşuyorum diyen bir Mardinli, Şanlıurfalı bir
başka Siirtli, onlar için de mümkün olabilecektir, bir Alman için de mümkün
olabilecektir diye konuştu.
Anadilde savunma hakkının sadece Kürt vatandaşlar veya Kürt olmadığı halde
Kürtçe savunmasını belli amaçlarda yapmak isteyenler için tanınan bir hak
olmadığına işaret eden Arınç, Burada şöyle bir ayrım var. Yargı dilinin
Türkçeden farklı olmaması lazım. Eğitim dili Türkçe ise yargı dili de Türkçe
olmalı. Son savunması sorulan kişi istediği dilde savunmasını yapmak isteyebilir.
Bu savunma hakkına yönelik verdiğimiz bir karardı diye konuştu.
25 yıllık bir avukat olarak söylüyorum, savunma hakkı kutsaldır diyen
Arınç, Bir insan savunmasında her şeyi konuşabilir, her şeyi söyleyebilir.
Hakim onu dinlemek mecburiyetindedir. Delil gösterir, savunma yapar, isterse
masal anlatır, hakim onu dinler, son savunması olduğu için. Son savunma noktasına
gelmiş bir insan ben şu dilden savunmamı yapmak istiyorum derse eskiden bu
mümkün değildi şimdi mümkün diye konuştu.
Yaşanan gelişmelerin açlık grevleri ile bağlantılı olmadığını ifade eden
Arınç, Bu son olaylarla bağlantılı değil. Aslında biz bunu kanunlaştırmak için
geç kaldık. Çünkü bunu iki seneden beri konuşuyoruz. Son olarak 30 Eylülde büyük
kongremizde sayın genel başkanımızın konuşmasıyla birlikte bir siyasi
manifestomuz yayınlandı. Dolayısıyla biz, açlık grevleri başlamadan çok önce bu
meseleyi düşünmüş ve kanun yapmak üzere karar vermiştik dedi.
-Kürtler Anadoluda bin yıldan beri var-
Kürtlerin Anadoluda bin yıldan beri var olduğunu anlatan Arınç, şunları
söyledi:
Kürt sorunu belki 30 yıldan beri sorun olmuş, konuşulmuş, tartışılmış,
bazen isyanlar olmuş, bazen karşı koymalar olmuş. Bu bir kimlik meselesi... Yani
benim kimliğim budur demek insanlara yasaklandığı için bu yasaklamadan
kaynaklanan siyasi, toplumsal, sosyal çok fırtınalar esmiş. Çünkü çok
haksızlıklar yapılmış, insanlar çok cefa görmüş. Kürtçe konuşamazsınız diye kanun
çıkarmışlar. Diyarbakır Cezaevine konulan, başka cezaevlerindeki bütün
mahkumlara da olmadık eziyetler yapılmış. Bir insan kendi etnik kökenini, kendi
kimliğini söyleyemezse o kimliğin gerektirdiği insan hakları, anayasal hakları da
kullanamazsa o zaman bir sorun vardır. Bu sorun hiç bir zaman yok olmaz, kronik
hale gelir ve içinden çıkılmaz nokta olur.
Geçmişte siyasetçilerin ve bilim adamlarının Kürt sorunu ile ilgili
konuşmalarını da bildiklerini söyleyen Arınç, şöyle devam etti:
Başbakanımız da 2005 yılında Diyarbakır konuşmasında meseleyi tamamen
ortaya koydu. 7Bu mesele şu olsun veya bu olmasın vardır ve biz bunu çözmek için
adımlarımızı atıyoruz dedi. Bu çok büyük bir güvenceydi Türkiye için ve biz buna
uygun olarak çok güzel şeyler yaptık. Kürtler Anadoluda bin yıldan beri var,
kimse inkar edemez. Onların bir dili var, bir medeniyeti var, gelenekleri örf ve
adetleri var, inançları var. Bu toplumda da birlikte yaşamışız, birlikte yaşarken
de çok mutlu olmuşuz. Cumhuriyeti de birlikte kurmuşuz. Aynı amaç uğrunda aynı
birlikteliğimizi göstermişiz.
(Sürecek)
Muhabir: Durmuş Genç/ Levent Kişi
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu