DİYARBAKIR (A.A) - Sema Kaplan - Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığınca hazırlanan Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği ile balın prolin
değeri artırılırken, piyasaya sürülen balların ambalajında işletme numarası
bulundurma şartı aranacak.
Resmi Gazetede yayımlanarak bu yıl yürürlüğe giren, sahte balın piyasadan
silinmesinin hedeflendiği tebliğe göre, bala mısır şurubu gibi hiçbir katkı
maddesi katılamayacak.
Sahte bal ile mücadele amacıyla, balın tekniğine uygun ve hijyenik şekilde
üretilmesi, hazırlanması, işlenmesi, depolanması, nakledilmesi ve piyasaya arz
edilmesi aşamalarında taşıması gereken özelliklerin belirlendiği tebliğe göre,
balın doğal bileşiminde bulunmayan organik veya inorganik maddelerden ari olması,
Türk Gıda Kodeksi Şeker Tebliğinde yer alan şekerleri içermemesi gerekecek.
Diyarbakır Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fahrettin Saylak, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tebliğin sahte bal üretenlerle mücadelede
etkin olacağını ifade ederek, artık piyasada kanserojen glikoz gibi katkı maddesi
içeren hileli ve sahte balların satılmasının mümkün olmayacağını söyledi.
-Radikal kararlar-
Saylak, arı yemlerini kontrol altına alabilmek, mısır şurubu gibi kanserojen
madde içeren hileli balların piyasaya sürülmesine engel olmak için Hacettepe
Üniversitesi başta olmak üzere bazı üniversiteler, merkez birliği ve Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı ile yaklaşık 2 yıldır hazırlıklarını sürdürdükleri
tebliğ için Türkiyede üretilen balın ortalama prolin değerinin belirlendiğini
söyledi.
Buna göre, balın arılar tarafından yapıldığının ölçütü olan prolin miktarı
artırılarak daha önce balda kilogramda en az 180 miligram belirlenen prolin
miktarının en az 300 miligrama çıkarıldığını ifade eden Saylak, bu değerin ancak
gerçek balda söz konusu olduğunu, balın prolin değeri 180 iken bazı katkı
maddeleri katıldığında bunu tolere ederek gıda kodeksini geçebildiğine dikkati
çekti.
Saylak, artık üretilen bal analiz edildiğinde sahte olup olmadığının tespit
edileceğini belirterek, Prolini 300 olmayan, bal kabul edilmeyecek dolayısıyla
tüketici gerçek bala ulaşmış olacak. Kimse hileli bal üretip haksız kazanç elde
etme amacı güdemeyecek. Yeni tebliğde radikal kararlar alındı. Balın ambalajında,
Arıcılık Kayıt Sistemine kayıtlı işletmeye ait ham maddenin kaynağını işaret
edecek TÜRKVET Kayıt Sisteminden alınan işletme numarası bulunacak. Üretilen
ballar yalnızca işletme numarası ile satışa sunulabileceğinden işletme numarası
bulunmayan ürünler kaçak muamelesi görerek imha edilecek. Tebliğ uygulandığında
vatandaşların da duyarlılığı ile piyasada sahte bal satışı sona erecek.
Birilerinin canı çok yanacak çünkü hileli ballara el konulacak dedi.
Saylak, tebliğ ile ilgili arıcı birliklerine eğitim verildiğini, birlik
başkanlarının da uygulamaya ilişkin birliğe üye arıcılara eğitim vermeye
başladığını belirtti.
-Merdiven altı üretime son-
Saylak, bazı arıcıların tebliğde yer alan hususlara tepki göstererek, siz
arıcılığı yok etmek istiyorsunuz, ithalatın yolunu açmak için bu tebliği
hazırladınız yönünde ithamlarda bulunduğunu ancak sahteciliğe yönelenlere geçit
vermemeye kararlı olduklarını vurgulayarak, şöyle dedi:
Her yıl vatandaşların da duyarlılığı ile 5-10 ton sahte bal tespit edip
imha ediyoruz. Geçen yıl 60 ton yakaladık. Artık herkes üretilen sahte balın
zararlarından kendisinin ve yakınlarının da etkilenebileceği düşüncesi ile
hareket etmeli. Hileli bal satanları defalarca şikayet ediyoruz. Gıda Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürlüğü ekipleri de baskın yapıp imha ediyor, merdiven altı
işletmeleri mühürlüyor fakat başka yerlerde bir iş yeri daha kiralayıp aynı
sahteciliğe devam ediyorlar. Tenekesi 200 lira olan bal yerine 40 lira olan
glikozu bal diye satıp yüzde 200-300 kar elde ediyorlar. Rant büyük olduğu için
de sahteciliğe meyil artıyor. 2011 yılında Türkiyede 94 bin ton bal üretilmiş.
Kişi başına bir kilo 200 gram bal düştüğü göz önüne alınırsa gerçek bal ülke
nüfusunun ihtiyacını karşılıyor, ihracata ve ithalata gerek yok.
-Gerçek arıcıların sayısı azalıyor-
Saylak, merdiven altı üretimin pazarı da bozduğunu, bal diye kanserojen
glikoz satanların hakiki bal üreticisinin emeğini sömürdüğünü söyledi.
Zamanla arıcıların sayısında azalma meydana geldiğine dikkati çeken Saylak,
Gerçek arıcılar ayakta duramaz hale geldi. Gerçek arıcıların sayısı azalıyor.
Çam balının yüzde 82sinin üretildiği, yılda 25 bin ton bal hasat edilen bir
ülkede yaşıyoruz. 4 mevsimin yaşandığı zengin floraya sahip ülkede arıcılığın
azalması bizi üzüyor. Şikayet de çare değil. Elektriksiz, karanlık ortamlarda
ekmeğinin peşinde il il gezerek şifa olan balı üreten gerçek arıcıların
hakkının verilmesini istiyoruz dedi.
-Hakiki balın 1,5 katı glikoz üretiliyor-
Saylak, tüketicinin de bilinçlenerek ucuz balın hakiki bal değil, glikoz
olduğunu bilmesi gerektiğini ifade ederek, kilosu 15-20 liranın altında
satılanların bal olmadığını söyledi.
Yaptıkları piyasa araştırmasına göre gerçek balın 1,5 katı glikoz
üretildiğini tespit ettiklerine dikkati çeken Saylak, şunları kaydetti:
Satılan sahte bal GDOsu değiştirilmiş kanserojen mısır şurubu. Gözünü
para bürüyen ve para uğruna kanserojen içeren bu ürünleri bal diye satanların
takipçisiyiz. Her ilin arı kapasitesi kayıtlı. Diyarbakırda 86 bin arılı
kovanımız var. Ortalama kovan başına 20 kilo bal alınması beklenirken daha fazla
bal çıkışı söz konusu ise hile var demektir. Vatandaşlar ambalajında işletme
numarası görmediği ürünleri bal diye tüketmemelidir. Bu işletme numarası o ürünün
geriye dönük izlenebilmesi için de son derece önemli. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü ekipleri sadece işletmelere yönelik denetim yaptığından seyyar
satıcıların sattığı ürünün kontrolü belediyenin sorumluluğunda. Bu nedenle
belediyeler de üzerine düşeni yapmalı, kaçak bal satışına izin vermemelidir.
Fahrettin Saylak, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının usulüne uygun
üretim yapmayan firmaları teşhir etmesinin caydırıcı olduğunu, birçok firmanın
geri adım attığını da ifade ederek, sahte gıda maddesi ürettiği tespit
edilenlerin Avrupada olduğu gibi müeyyidelerin artırılarak gıda maddesi
satışından men edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu