ERZURUM (A.A) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, siyasete
lojistik destek sağlama gayretlerinin, yargıyı itibarsız kılmaktan başka sonuç
doğurmayacağını belirterek, Yargı son sözü söyleyen güç olması nedeniyle onun
bağımsızlığı ve tarafsızlığı hayati önem taşır dedi.
Kılıç, Atatürk Üniversitesinin Kültür Merkezinde düzenlenen 2012-2013
Akademik Yılı Açılış Töreninde yaptığı konuşmada, yargıda insanlık onuruna
saygının, insanların ne düşüneceğine, neye inanacağına ve nasıl bir hayat tarzı
seçeceğine kendisinin karar vermesinin zorunlu kıldığını belirterek, seçilecek bu
tercihlerin güçlülere karşı korunması görevinin de yargıya verildiğini ifade
etti.
Kaynağı ne olursa olsun, hak ihlallerinin doğurduğu öfke ya da beslediği kin
ve nefret duygularının dünya barışını tehdit eder hale geldiğini dile getiren
Kılıç, şöyle devam etti:
Baskıcı, dayatmacı otoriter ve totaliter iktidar güçlerinin doğurduğu
küreselleşen bu öfkenin sonuçları ortadadır. Hak ihlallerinin, adaletsiz gelir
dağılımının, baskı ve şiddetin egemen olduğu bölgelerde önemli fay hatları
oluşmuş, zaman zaman kırılan bu hatlar, Kuzey Afrikada, Ortadoğuda, Avrupada
ve Amerikada farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu tablo ihlal edilen hak ve
özgürlüklerin bir noktada potansiyel gücünü de ortaya koymaktadır. Gelişen bu
olaylar insanlığın ortak paydası olan insanlık onurunun gerektiğinde nükleer
bir güç etkisine dönüşebileceğini haber vermektedir. Ancak hak ve özgürlükleri
koruma ve kollama görevi bulunan tarafsız yargının etkin ve süratli müdahalesi
varsa sistemden endişe duymaya gerek yoktur.
-Hakim, görevi başında duygularından kendini arındırmak zorundadır-
Hak ihlalleri sonucu doğacak olumsuzlukları önlemek üzere getirilen pozitif
hukuk kurallarının yalnız başına yeterli etkiyi gösteremediğini belirten Kılıç,
şunları kaydetti:
Pozitif hukuk kurallarının sorun çıktıktan sonra gösterdiği etki, onun
onarıcı niteliğini zayıflatmaktadır. Böyle durumlarda önleyici ve caydırıcı bir
alan yaratmak için sevgi ve hoşgörü ikliminde gelişen insani ve ahlaki değerlerin
yardımı kaçınılmazdır. Bu nedenle, bu çatı altında yetiştirdiğiniz geleceğin
teminatı değerli gençlerimizin ruh kökünü ve onuru bu değerleri beslemek
zorunluluğu açıktır. Geleceğin yöneticisi, askeri, hakimi ve öğretmeni gibi
meslekler edinerek ülke idaresinde görev alacaklar bu donanımla teçhiz
edilmedikçe en ileri anayasaları ya da yasaları da yapsanız topluma onurlu bir
hayat yaşatamazsınız.
Yargının gücü yerine, güçlünün hukukunun hakim olması halinde hukuk dışı
yöntemlerle sorunları çözme eğiliminin artacağına dikkati çeken Kılıç, şöyle
konuştu:
Siyasete lojistik destek sağlama gayretleri yargıyı itibarsız kılmaktan
başka sonuç doğurmaz. Yargı son sözü söyleyen güç olması nedeniyle onun
bağımsızlığı ve tarafsızlığı hayati önem taşır. Hakim, görevi başında dostluk ve
düşmanlık duygularından kendini arındırmak zorundadır. Mahalle baskısı,
konjonktürel olaylar vicdanına hükmedemez. Aksi halde toplumu sorunlarından
arındırma gibi görevini yapamaz hale gelir. Yargının ideolojik vesayetin işgaline
uğraması nedeniyle ülkeye verdiği zararın en acı örnekleri hafızalardan
silinmemiştir. Bu işgal devam ettiği sürece bunları yaşamaya devam edeceğiz.
-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin faaliyet raporu-
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin faaliyet raporuna göre, 2011 yılı
sonrasında mahkemenin önünde bulunan 120 bin derdest dosyanın 20 bin adedini
Türkiye aleyhine yapılan başvuruların oluşturduğunu dile getiren Kılıç, şöyle
devam etti:
Dolayısıyla mahkemenin bakmakta olduğu dosyaların çok önemli bir bölümü
Türkiyeye ilişkindir. Bu rakamlardan anlaşılıyor ki Türkiye, Rusyadan sonra
aleyhine en çok başvuru yapılan ülke konumundadır. Son 10 yıl içinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği toplam 10 bine yakın ihlal kararının 2 bin 475i
ülkemize ait olup, daha da önemlisi bu kararların yarısından fazlası adil
yargılanma hakkının ihlaliyle ilgilidir. Köklü bir Anayasa yargı geleneğine sahip
olan ülkemiz açısından bu tablo, bağımsız, tarafsız, hızlı, etkili, verimli
adalet dağıtan bir yargı sisteminin önündeki engellerin kaldırılmasının hayati
bir yükümlülük olduğunu göstermektedir.
Bu yıl Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 89. yılının idrak edileceğini
ifade eden Kılıç, konuşmasını şöyle tamamladı:
1968 yılında üniversitelerde başlayan terör hareketlerini başlangıç olarak
kabul ederseniz, cumhuriyetin 89 yıllık ömrünün 45 yılını terör örgütleriyle
mücadele ederek geçirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yaşadığımız bu teröre
komşularımızın ve yabancı ülkelerin yardımlarını da hesaba katarsanız, belanın
boyutlarını ortaya çıkarabilirsiniz. Başta bu uğurda can vererek bedel ödeyenler
olmak üzere, ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki hesabı yapılmayan
kayıpları gözetildiğinde bu devletin ne kadar güçlü bir bünyeye sahip olduğunu
tespit edebilirsiniz. Bu kadar ağır olumsuzluklara rağmen olgunluğundan,
vakurundan ve onurundan hiçbir şey kaybetmeden olayları büyük sabır ve
soğukkanlılıkla takip eden aziz milletimizin varlığı en büyük şansımız
olmuştur.
Konuşmaların ardından, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Koçak, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Kılıça, yöreye özgü Hereke kilimi hediye etti.
Kılıç, daha sonra Rektör Koçakı makamında ziyaret ederek, bir süre sohbet
etti.
(Bitti)
Muhabir: Ayşe Yıldız
Yayıncı: Emine Konuk