ERZURUM (A.A) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Ben
üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu mekanda yaşayan
öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını,
kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa devletin
bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz dedi.
Erzurumda çeşitli ziyaretlerde bulunan Kılıç, Atatürk Üniversitesinin
Kültür Merkezinde düzenlenen 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreninde yaptığı
konuşmada, Erzuruma 34 yıl önce sayıştay denetçisi olarak, bir denetim görevi
için geldiğini anımsattı.
Yargı mensupları olarak konuşurken biraz ihtiyatlı davranmak zorunda
olduklarını ifade eden Kılıç, Çünkü ağzımızdan çıkacak sözün nerede ne zaman
önümüze konacağını ve yaptığımız görevi engelleyeceğini bilemeyiz. O nedenle bu
konuşmaları yaparken kafamızda gerçekten büyük bir sansür uyguluyor ve bu mayın
tarlasında, bu mayınlara basmamak için olanca gayretimizle dikkat ediyor ve
hassasiyet gösteriyoruz. Bazen belli olmuyor. İşte son zamanlarda bir gaz fren
muhabbeti var biliyorsunuz. Biz de bazen fren yerine gaza basıyoruz, o zaman da
bir trafik kazasına neden oluyoruz dedi.
Türkiyenin, yasama, yürütme ve yargı organlarının ideolojik vesayet
ağlarının baskısı altında büyük travmalar geçirerek savrula savrula bugünlere
kadar geldiğini belirten Kılıç, şöyle devam etti:
Bu sürecin en ağır faturalarını ise üniversitelerimizin ödediğini söylemek
yanlış olmayacaktır. Nasıl olmasın ki geriye dönüp baktığımız da 1980 darbesine
kadar terörün esir aldığı üniversiteler ideolojilerin, hesaplaşmaların ve
birbirini yok etme mekanları haline geldi. Terör nedeniyle tanışamaz, görüşemez
ve birbirimizi dinleyemez olmuştuk.
O dönemlerde farklı düşüncelerle yan yana gelinemediğini dile getiren Kılıç,
şunları kaydetti:
Sonuçta ne gençliğimizin ne de üniversiteli olmanın tadına varabildik.
Okuduğumuz bilim dalıyla bile yeterince tanışamadık. Darbe sonrası ise
üniversitelerin hizaya çekildiği, farklı düşüncelerin, inançların kökünün
kazınması gerektiği düşüncesinin hakim olduğu bir döneme girdik ve asıl suçlu
tespit edildi. Devlet, üniversitelerde anayasal düzen bakımından en tehlikeli
bulduğu kılık-kıyafet konusunu, rejim sorunu yapmaktan çekinmedi. Engellenen
eğitim hakkı, ifade özgürlüğü, dini inanç ve kanaat özgürlükleri gibi en temel
insan hakları yok edilerek, insanlık onuru tarihinin en utanç verici işkencesiyle
karşı karşıya bırakıldı. Geride bıraktığımız bu karanlık günlerin bir daha
yaşanmaması yürek taşıyan herkesin dileğidir.
-Bilgi de ancak özgür bir ortamda üretebilir-
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, İdeolojik vesayeti tahkim etmek üzere
insan onuru ile oynayanlar tarihin hiçbir döneminde kazanan taraf olmamıştır.
Baskıcı, dayatmacı çoğulculuğu reddeden anlayışlar, yaratılanların en şereflisi
insandır ilkesiyle sürekli kavga halinde olmuştur. Bu nedenle, korunması gereken
en üstün değer olan insanlık onuru, anayasaların değiştirilemez kurallarının en
temel kavramı sayılmıştır diye konuştu.
Devletimizin kimlik belgesi de diyebileceğimiz demokratik, laik, sosyal
hukuk devleti nitelikleri de bu üstün değeri korumak ve kollamak için
öngörülmüştür diyen Kılıç, devletlerin sayılan bu niteliklerinin bütün dünyada
insanlığa onurlu bir hayat yaşatmayı vaat ettiğini söyledi.
Bir ülkenin beyninin, sahip olduğu üniversiteler olduğunu vurgulayan Kılıç,
beynin görevinin ise düşünmek, düşündüğünü ifade edebilmek olduğunu belirterek,
Bilgi de ancak özgür bir ortamda üretebilir. Üniversite öğretiminin amacı doğal
olarak özgür ve onurlu bireyler yetiştirmektir. Üniversitesinde çift kimlikli
bireyler yetiştiren bir toplumun geleceği yok edilmektedir. Şunu unutmamalıyız ki
demokratik düzen denince kendine güvenen, risk alan, suskun ve uslu değil,
sorgulamayı görev kabul eden onurlu insanların yaşadığı ülkeler akla gelir
dedi.
Yaradılışın özünde bulunan çoğulculukta, tek düşünce ve tek inanca izin
verilmediğini anlatan Kılıç, Demokrasi zorunlu olarak her çeşit azınlığın
varlığını ve kendisini ifade etme hakkını içerir. Bu değerleri yaşatan bir
demokrasinin sorunları çözme şansı oldukça yüksektir ifadelerini kullandı.
Üniversitelerin ideolojik işgallerin değil, akademik özgürlüğün egemen
olduğu ortamları yakalayabildiği durumlarda özgür bireyler yetiştirebileceğinin
altını çizen Kılıç, şunları kaydetti:
Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu
mekanda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade
edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında
ortaya koyamıyorsa devletin bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz. Üzülerek
belirtmeliyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır
biçimde yaşadığından dolayı, çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini
yakalayamamıştır. Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama
yerine susma hakkını kullanmayı tercih eder kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın
hak ve özgürlükler çağını yaşadığı iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin
yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek
istiyorum. Çünkü Türkiyenin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün
haklı gururunu yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır.
(Sürecek)
Muhabir: Ayşe Yıldız
Yayıncı: Emine Konuk