Emekli Askeri
Hakim Ümit Kardaş, yargılamaların uzaması halinde
Ergenekon ve
Balyoz davalarına konu olan olayların unutulabileceği uyarısında bulundu. Yargıda bir zihniyet değişikliğinin şart olduğunu söyleyen Kardaş, bu tür davalara
bakan mahkemelerin tek bir davaya yoğunlaşması halinde kısa sürede kararın çıkabileceğini ifade etti.
Ümit Kardaş, son günlerde
Türkiye gündemini meşgul eden tutukluluk süreleri ve yargılamanın uzaması konusunda Cihan Haber Ajansı'nın (Cihan) sorularını cevapladı. "Türkiye'de mesele makul sürede yargılama yapılamamasıdır." diyen Kardaş, yargılamanın uzaması halinde Ergenekon ve Balyoz gibi önemli davalara konu olan olayların unutulacağı uyarısını yaptı. Ergenekon davasındaki
dosya sayısının çokluğunu hatırlatan Kardaş, heyetin birden fazla davayla ilgilenmek yerine sadece tek bir dava üzerine yoğunlaşması hakinde kısa sürede sonuca ulaşabileceğini söyledi. Kardaş, mevcut durumda Ergenekon davasının sonuçlanması halinde bile temyize gitmesiyle başlayacak süreçte davaya konu olan kişilere tebligatların gönderilmesinin 1,5 yılı bulabileceğin dile getirdi.
Tutuklama süresi tartışmalarını anlamsız bulan Kardaş, "Türkiye'de mesele makul sürede yargılama yapılamaması. Bunun da yapısal nedenleri var. Şimdi mesela 'Yargıtay'a 3 daire daha koyalım, 5 daire daha koyalım' gibi bir
öneri var. Bu, meselenin temelden çözümüne faydalı bir şey değil." şeklinde konuştu.
Türkiye'de 2005'ten önce tutuklama sürelerinin herhangi bir süreye tabii olmadığını hatırlatan Kardaş, "
Avrupa ülkelerinden bazılarında hiç sınır yok ama hiçbir zaman tutuklama süreleri uzamıyor.
Sınır olan ülkeler var mesela Almanya'da 6 ay gibi İtalya'da en fazla 2 yıla kadar uzuyor. Demek ki oralarda da çok kısa çünkü oralarda yargılamalar hızlı bir şekilde bitiriliyor ve kesin karar veriliyor." diye konuştu.
YARGIDA HEM YAPI HEM DE ZİHNİYET DEĞİŞMELİ
Makul sürede yargılamaların gerçekleşebilmesi için yargıda yapısal değişikliklere gidilmesi gerektiğinin altını çizen Kardaş, "Zihniyet değişikliği gerekiyor.
Hâkimlerimizi, savcılarımızın, polisimizin de zihniyeti değişmeli." dedi.
Ceza yargılamasının amacının; hakikate ulaşmak, adaleti sağlamak olduğunu belirten Kardaş, "Burada 2 yanlış var; bir
sanık var
şüpheli sanık olmuş, Sanığı koruyacaksınız, adli yanlış yapmayacaksınız. Ama diğer tarafta da
mağdur var. Öyle bir yargılama yapacaksınız ki hem sanığın haklarını ihlal etmeyeceksiniz, hem de mağduru yargılama süreci ve sonucu itibariyle tatmin edeceksiniz.
Problem burada, bu dengeyi bulmaktadır." ifadelerini kullandı.
Adli polis ve bölgesel adli tıp kurumlarının oluşturulmasının yargılamaya son derece faydalı olacağını dile getiren Kardaş, "
Savcı delil toplayacak, onun emrindeki 'adli polis' delil toplayacak. Biz de adli polis yok. Yetişmiş, eğitimli adli polis. Bölgesel olarak
Adli Tıp Kurumları olmalı. Soruşturma yapma konusunda uzman kişiler olmalı. Böyle bir yapılanma olursa savcı da olaya direkt müdahale ederse deliller çabuk toplanır, gerçek delillere ulaşılır. Tabii
avukat da bu aşamada delil toplamaya girer ve mahkeme önüne gidildiğinde taraflar bütün delillerini
soruşturma dosyasına koymuş olurlar." diye konuştu.