Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç,
genç nüfusa sahip
Türkiye'de aldıkları
ekonomik tedbirler ve çalışma hayatında yaptıkları reformlar sayesinde ortalama insan ömrünün uzamaya başladığını belirterek, ''Ancak hayat standartlarının gelişmesine rağmen maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken
tehlike budur, insan ömrünün uzaması değil, doğurganlık oranının azalmasıdır'' dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde,
Bursa Valiliği ile Türkiye Yaşlı
Bilimleri ve Teknolojileri Vakfı (TÜYEV) iş birliğiyle düzenlenen ''Uluslararası Yaşlanma ve
Yaşlılık Kongresi'',
Atatürk Kongre ve
Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle başladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, törende yaptığı konuşmada, yaşlanma ve
yaşlılık konusunun tartışılacağı, bilimsel analizlerin yapılacağı çok önemli bir kongrenin açılışını yaptıklarını söyledi.
Arınç, kendisinden önce konuşan
Endonezya Sosyal İşler Bakanı Salim Segaf Al-Jufri'nin, kapsamlı ve önemli sözlerinin maalesef zaman zaman yaşanan tercüme eksikliği nedeniyle takip edilemediğini ifade ederek, konuşmanın yazılı metninin çoğaltılarak katılımcılara dağıtılmasını rica etti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahin'in de çok önemli ve acil bir konu sebebiyle kongreye katılamadığını belirterek, bir konuda da sitemini dile getirmek istediğini söyledi.
-''BEN SEKİZİNCİ KONUŞMACIYIM''-
Arınç, Bursa'nın artık bir kongreler şehri olduğunu, bununla iftihar ettiklerini vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Türkiye'de böyle kongre merkezlerine sahip illerimizin sayısı da fazla değil. Bursa'nın tarihi, coğrafi özelikleri,
halkının çok özel duygulara sahip olması, Türkiye için ifade ettiği anlam hepimizin malumudur. Dün de yine bu salonlarda
doğumunu 400. yıl dönümü dolayısıyla seyyah-ı alem Evliya Çelebi'yle ilgili önemli bir çalışma vardı. Bugün bu var, mutlaka bunlar devam edecek. Biz hem kendi bakanlığımızın görev alanı içerisinde hem de Türkiye'yi ve dünyayı ilgilendiren önemli konularda Bursa'yı sahip olduğu zenginliklerle herkesin beğeni kazanacağı bir şehir olarak görüyor ve ondan yararlanmak istiyoruz. Fakat bu kongrelerde dikkatimi çeken ve belki düzeltilmesi gereken bir husus var. Dikkat ettiniz mi? Ben sekizinci konuşmacıyım. Bundan yüksünmüyorum. Ben ev sahibiyim, Bursa'nın milletvekiliyim ve bu toplantı için özelikle bu toplantı için geldim. Ama sekiz konuşmacıyı dinlemek hem zaman alıyor hem de belki arkadaşlarımızın dikkatini dağıtabiliyor. Bence açılışlar bir seremoni olmalı. Birkaç konuşmanı dışında, görsel birtakım sunumlar yapılmalı ve onunla toplantıların asıl gündemi başlamalı. Ben inanıyorum ki çok değerli bilim adamları,
oturumlarda oturum başkanı veya konuşmacı olarak bu düşüncelerini daha rahatlıkla ifade edebilirler. Yoksa hepiniz şüphesiz sayın konuk bakanın konuşmasını dinlemek istiyorsunuz ama biz 1,5 sat sonra ancak toplantının sonuna gelebiliyoruz. Belki sizin yaptığınız doğrudur ama ben gönlüm den geçeni ifade etmek istedim. Hepinizden özür diliyorum.''
-''BİR İNSAN SİZE İLTİFAT ETSE...''
Herkesin bildiği temel bir doğrunu olduğunu, bütün canlıların ve bunların içinde de insanın doğduğunu, büyüdüğünü, yaşlandığını, günü ve saati geldiğinde de ebediyete göç ettiğini anlatan Arınç, nasıl ki doğum, çocukluk ve
gençlik kaçınılmaz bir kader ise yaşlanma ve yaşlılığın da bizim için mukadderat olduğunu belirtti.
Arınç, herkesi bekleyen bir son olmasına rağmen yaşlanma ve yaşlılıktan bahsetmekten hiç kimsenin hoşlanmadığını dile getirerek, şöyle dedi:
''Siz farkında mısınız?
Sabah sizinle karşı karşıya gelen bir insan size iltifat etse, 'Bugün ne kadar canlı görünüyorsunuz, dinamik görünüyorsunuz, sizi çok iyi gördüm, maşallah çok beğendim' dese hoşunuza gitmiyor mu? Benim şahsen gidiyor. Bu kadar yorgunluğun, sıkıntının, stresin içinde ve her gün aynaya baktığınızda simsiyah saçlarınızın bembeyaza döndüğünü görerek, göz altlarının biraz dolu olmuş, belki rengimizin kaçmış, belki birtakım hastalıklarla boğuşan insanların, karşısındaki tarafından 'Bugün çok kötüsün kardeşim sende de hiç mecal kalmamış' yerine 'ne kadar iyisin, canlısın, sevimlisin' demesi hoşunuza gitmiyor mu
Allah aşkına?...''
Yaşlılığı hoşça karşılamak, mukadder bir akıbet olarak görmek gerektiğini ifade eden Arınç, her gün ölümden bahsetmek yerine hayatın, güzel, keyif alınacak yönlerini konuşmak gerektiğini vurguladı.
Arınç, bununla ilgili eski bir halk
şairinin bir şiirinin olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Okumayacağım, çünkü bazılarının dertleneceğini biliyorum. 45-50'sinden sonra insan vücudundaki, anatomisindeki değişiklikleri, şair çok güzel anlatıyor da vicdanım söylemeye el vermiyor. Ben biraz da basitleştireyim; 'Sırma saçlar ağarmış, bastığı yeri titreten ayaklarını gücü kalmamış, tuttuğunu koparan eller titremeye başlamış, dünyayı taşıyan beli bükülmüş, şahin bakışların feri, yani ışığı, parlaklığı sönmeye başlamış'. Her mevsimin olduğu gibi bunun da güzelliğini bir başka bereketini görmek mümkün.''
-''MAALESEF DOĞURGANLIK AZALIYOR''-
Hem dünyada hem de ülkemizde yaşlılık konusunda yapılan tıbbi ve sosyolojik tanımlara girmeyeceğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
''Gelişmiş
batı ülkelerinde genç nüfus azalıyor. Buna mukabil yaşlı nüfusta ciddi bir artış gözleniyor. İktisatçılar bu durumu sağlıklı
toplumlar için endişe verici bir durum olarak görüyorlar. Çünkü onlara göre
yaşlı nüfus, ekonomik dengeler içinde önemlidir. Üretme kabiliyetini yitirmiş ama toplumsal refahtan pay alan bir anlamda iktisadi dengeleri bozan bir gösterge olarak görülüyor. Bizim demografik, yani nüfus yapımız çok
şükür sağlıklı ve dengeli. Hem üreten genç bir nüfusumuz var hem de aldığımız ekonomik tedbirler, çalışma hayatında yapmış olduğumuz reformlar sayesinde ülkemizdeki ortalama insan ömrü uzamaya başladı. Bundan 10 yıl önce 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 6,8 iken, bugün bu oran yüzde 7'ye yaklaşmıştır. Yaşam standartlarındaki gelişmeler sayesinde bugün bütün dünyada insanlar, daha uzun yaşıyor. Ancak hayat standartlarının gelişmesine rağmen maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur, insan ömrünün uzaması değil, doğurganlık oranının azalmasıdır. Maalesef göstergeler ülkemizde yakın bir gelecekte bizi bu tehlikenin beklediğini gösteriyor. Sayın Başbakanımızın tavsiyesinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. BM araştırmasına göre, 2050 yılında 60 yaş üzerindeki nüfusumuzun genç nüfusa oranı yüzde 17 artış göstererek, yüzde 26 olacak. Yani 2050 yılında Türkiye'de yaşayan her 4 kişiden biri 60 yaşın üzerinde olacak. Yaşlı nüfusun artmasından korkmuyoruz.
İnsan ömrünü uzaması ve konforlu bir
yaşam öncelikli hedeflerimizden birisidir. Ancak bu bilgilerden hareketle ülkemizin yaşlı nüfusunun ihtiyaçlarını, beklentilerini en iyi şekilde yerine getirecek
hazırlıklar yapmalıyız. Çünkü toplumda genç ve yaşlı nüfus oranındaki sağlıklı bir denge sağlanamazsa, bundan toplum olumsuz olarak etkilenecek.''
(HLK-SA)30.09.2011 13:49:35