Türkiye ve
Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Anwar Alam, Türkiye'nin
modernite ve
İslam'ı çok iyi bir şekilde harmanlamasından dolayı Ortadoğu ve
Kuzey Afrika ülkelerine
model olduğunu söyledi. İsyanların yaşandığı ülkelerde rejimlerin ana karakterinin uzun yıllardan beri 'İslam' yerine 'milliyetçilik'e kaydığını aktaran Agha,
isyanın sona ermesi için
halkın özgür iradesinin demokratik parlamentoya yansıması gerektiğini, Türkiye'nin de halk hareketini başlatanlara bu yönleriyle örnek olduğunu vurguladı.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen "Ortadoğu'daki Son Gelişmeler ve
Fethullah Gülen'in
İslam Dünyası Üzerine Düşünceleri" konulu panele Türkiye ve Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr. Anwar Alam ve akademisyen ve serbest gazeteci Dr. Kamar Agha katıldı.
Panelde konuşan Kamar Agha, Ortadoğu ve
Kuzey Afrika'da yaşananların tamamen
özgürlük hareketi olduğunu söyledi. Bu özgürlük hareketine
yönetim tarzları dini ya da seküler olan baskıcı rejimlerin sebep olduğunu vurgulayan Agha, isyan hareketini başlatan kesimin uzun süredir aynı sorunları yaşayanlar olduğunu söyledi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan isyanın hiçbir sınır tanımadan tüm coğrafyaya yayılacağını söyledi.
Mısır ve Tunusu'ta isyanın geldiği noktanın aslında özgürlükçüler adına istenen noktaya ulaşmadığını vurgulayan Agha, değişenin sadece yönetimler olduğunu, rejimlerin hala yerinde durduğunu ifade etti. İsyanların yaşandığı ülkelerde rejimlerin ana karakterinin uzun yıllardan beri 'İslam' yerine 'milliyetçilik'e kaydığını aktaran Agha, rejime tepkinin en büyük sebebinin de halkın bu değişimi istememesi olarak gösterdi.
Yaşanan isyanın sona ermesi için halkın özgür iradesinin demokratik parlamentoya yansıması gerektiğini vurgulayan Agha, Türkiye'nin de halk hareketini başlatanlara bu yönleriyle örnek olduğunu vurguladı. Agha, Türkiye'nin modernite ve İslam'ı çok iyi bir şekilde harmanlaması ve
AK Parti Hükümeti'nin demokrasiyle kendi değerlerini tam anlamıyla harmanlamasından dolayı iyi bir model ve etkin bir güç olduğunu belirtti.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan halk hareketleri sonrası Gülen Hareketi'nin bölgede önemli bir rol oynayacağını söyleyen Agha, Gülen Hareketi'nin 21. Yüzyıl hareketi olmasından dolayı farklı bir etkisi olduğunu ifade etti. Hareketin kökleri eskiden gelen değil, kendi devrinden çıkmış olduğuna işaret eden Agha, "Hareket demokrasiyi ve modern değerleri sonuna kadar savunuyor. Modern bir eğitim, çağın gerekliliği olarak alıyor ve bu yüzden başarılı. Diğer hareketler tepki hareketiyken Gülen Hareketi'nin bu devrin şartlarından oluşan, tepkiden ve eskiye dönüşü arzulayan değil, bizzat devrin şartları içinde oluşmuş ve bu devre hitap eden bir hareket." diye konuştu.
Gülen Hareketi'nin ruhani ve sosyal anlamda iki yönü bulunduğunu Agha, ruhani yönün hareketi
militan bir biçime dönüşmekten net bir şekilde ayırdığını dile getirdi. Konuşmasında Afganistan'daki
Taliban örneğini veren Agha, Taliban'da işin ruhanilik yönünün bulunmamasından dolayı hareketin militan ve siyasi bir çerçeveye dönüştüğünü belirtti. Gülen hareketinin taşıdığı ruhaniliğin temellerinin bölgede uzun yıllardır var olduğunu anlatan Agha,
Anadolu İslam'ının uzun süredir bölgede olduğunu ve bu gün de etkili olmasının bu açıdan son derece normal olduğunu ifade etti.
'ARAP VE BATI DÜNYASI EĞİTİM ANLAYIŞINI GÖZDEN GEÇİRMELİ'
Prof. Dr. Anwar Alam ise, Gülen Hareketi'nin en büyük özelliğinin devlet destekli değil spontane gelişmesi olduğuna vurgu yaptı. Hareketin devlet desteği almadan toplumun kendi içinden çıkan nadir hareketlerden birisi olduğunu vurgulayan Alam, dünyada İslam toplumu ile
İsrail arasında yaşanan
Filistin probleminin dahi devlet desteği ile yürüdüğünü kaydetti.
Gülen Hareketi'nin eğitim ve
diyalog yönünün önemine işaret eden Alam, hareketin eğitim açısından gelecekte önemli bir rol oynayacağını belirtti. Gülen Hareketi'nin eğitim anlayışının geleceğin Ortadoğu yapılanması ve Ortadoğu'nun yeniden inşası için çok önemli olduğunu kaydeden Alam, "Şu anda İslam toplumlarının büyük çoğunluğundaki eğitim anlayışı
batı merkezli. Bu durum hem Arap hem de
Müslüman dünyası için büyük bir handikap. Gülen'in eğitime bakış açısıyla hem Arap dünyasını hem de batı dünyasının eğitim anlayışını tekrar gözden geçirmesi gerekiyor." diye konuştu.
Diyalog faaliyetlerine de değinen Alam, diyalog faaliyetlerinden şimdiye kadar hep Müslümanların diğer tek tanrılı dinlerle yaptığı diyalogları anlaşıldığını belirterek, "Ama aslında hareketin Müslümanlar arasındaki bir diyaloga da önem vermesi lazım. Arap dünyasındaki Müslümanlarla buradaki Müslümanlara hitap edecek bir diyaloğa ihtiyaç var." dedi.