Türk 
Sanayicileri ve İşadamları Derneği  (
TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit 
Boyner, ''Ülkemizde 
yükseköğretim  kurumlarının vizyon ve misyonlarını gerçekleştirebilmeleri ve küresel 
rekabete  katılabilmeleri için 
Avrupa'da ve dünyada rekabet ettikleri üniversitelerde  mevcut olan özerklik düzeyine ulaşmaları önem taşımaktadır'' dedi.
         
Türkiye Bilimsel ve 
Teknolojik 
Araştırma Kurumu (
TÜBİTAK), Türkiye  Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve TÜSİAD 
işbirliği ile düzenlenen Teknoloji  Ödülleri 2011 yılı başvuruları bugün başladı.
         TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı 
Ümit Boyner, Teknoloji Ödülleri basın  toplantısında, önümüzdeki sene onuncusunu düzenleyecekleri etkinliğin, özel  
sektör içerisinde heyecan verici bir 
yarış olduğunu, 
ödülün sahip olduğu değer ve  gördüğü ilgiyle gurur duyduklarını belirtti.
         Bir 
ülke için rekabetçiliğin yolunun inovasyon ve teknolojik açıdan  yetkin bir sanayiye sahip olmaktan geçtiğine işaret eden Boyner, bilgi  ekonomisine dönüşümde geri kalmanın, ülkenin karşı karşıya olduğu riskleri  derinleştireceğini vurguladı.
         Türkiye'nin, ihracata dayalı bir 
üretim modelini hedefl
erken, toplam  ihracat içerisindeki orta ve ileri teknolojili 
ürünlerin payını da muhakkak  artırması gerektiğini ifade eden Boyner, şunları kaydetti:
         ''ARGE'ye ayrılan kaynakların artışı bakımından ülkemizde son yıllarda  olumlu gelişmeler yaşandığını biliyoruz. Ancak ARGE'nin ticari getirisi yani bir  anlamda inovasyon bakımından hala gelişmiş ülkeler arasında maalesef arzu  ettiğimiz seviyede değiliz. Geçtiğimiz günlerde açıklanan, Dünya Ekonomik  Forumu'nun hazırladığı 
Küresel Rekabet Raporu'ndaki verilerden bahsetmek  istiyorum. Bu rapora göre Türkiye 
pazar büyüklüğü açısından 142 ülke içerisinde  17. sırada yer alırken, rekabetçilik açısından 59. sırada yer almıştır. İnovasyon  açısından rekabetçiliğe bakıldığında ise ancak 69. sırada kendine yer  bulabilmiştir. Bu saydığım sıralamalar, ülkemiz ekonomisinin büyüklüğü ve  inovasyon kapasitesi arasında maalesef bir uyumsuzluk olduğunu bir kere daha  gösteriyor.''
         Patent istatistiklerinde de ekonominin büyüklüğüne oranla Türkiye'nin  yenilikçi ürün, 
hizmet ve süreç geliştirmekte oldukça geride olduğunu söyleyen  Boyner, ''Bunun önemli bir sebebi araştırma kurumlarında gerçekleşen ARGE  faaliyetleri ile 
özel sektörün ihtiyaçlarının tam olarak örtüşmesi açısından  birtakım sıkıntıların olmasıdır'' dedi.
         
         -DÖNER SERMAYE-
         
         Yıllardır üniversite-sanayi işbirliğini konuşup tartıştıklarını ancak  hala üniversitelerin 
döner sermaye işleyişi dolayısıyla yaşanan sıkıntıların tam  olarak giderilebilmiş olmadığını belirten Boyner, özel sektör ve üniversitelerin  daha yaygın ortak ARGE projeleri yürütebilmeleri için hem mali süreci  yönetebilecek hem de aradaki iletişimi kolaylaştıracak arayüzlere ihtiyaç  olduğunu vurguladı.
         Boyner, şöyle devam etti:
         ''Bununla beraber üniversitelerin mali ve idari özerkliğe sahip olması,  yaratıcılık ve yenilikçiliğin gelişebilmesinin ön koşulu olarak önem  taşımaktadır. Yapılan araştırmalar, küresel liglerde başarılı olan  üniversitelerin, özerklik açısından en iyi konumda olan üniversiteler olduğunu  göstermektedir. Ülkemizde yükseköğretim kurumlarının vizyon ve misyonlarını  gerçekleştirebilmeleri ve küresel rekabete katılabilmeleri için Avrupa'da ve  dünyada rekabet ettikleri üniversitelerde mevcut olan özerklik düzeyine  ulaşmaları önem taşımaktadır.''
         ''Açık inovasyon'' kavramını daha etkili bir şekilde kullanmak  gerektiğini ifade eden Boyner, AB ülkelerinin rekabet gücünü kaybetmemek için  birlikte hareket ederek çerçeve programları başta olmak üzere çeşitli ortak  araştırma 
politikaları ve bu doğrultuda ortak teknoloji üretim platformları  oluşturduğunu ve bu faaliyetler için ortak fon kaynakları yarattıklarını,  Türkiye'nin bu ortaklıklarda daha aktif bir şekilde yer almasının çok önemli bir  bilgi ve risk paylaşımı fırsatını sağlayacağını dile getirdi.
         Ümit Boyner, ''Ülkemizde teknoloji ve inovasyon ortamının geliştirilmesi  yolunda, rekabet öncesi işbirliklerinin artırılması, teknoloji geliştirme  bölgelerinin hem akademiyle hem de 
firmalar arasında işbirliğini etkinleştirmesi,  Ar-ge 
teşvik mekanizmalarının daha verimli nasıl kullanılabileceği gibi konuların  da geniş katılımlı bir ortamda değerlendirilmesi gerekiyor. ARGE yatırım oranını  hızla artırırken diğer yandan 
teknik altyapıdan hukuki altyapıya kadar geniş bir  alanda kamu özel sektör işbirliği çerçevesinde yenilikçi adımlar atabilmeliyiz''  dedi.
         Bugün dünyanın önde gelen teknoloji firmalarına bakıldığında, çoğunun 20  seneden kısa bir süredir faaliyette olduğunu ifade eden Boyner, özellikle ''
tohum  ya da çekirdek sermaye'', ''mikro sermaye'' ve ''iş melekleri'' gibi  enstrümanların yeterli hale getirilmesinin teknoloji ağırlıklı erken aşama  girişimciler için büyük önem taşıdığını vurguladı.
         Rekabetin giderek zorlaştığı bir ortamda, ödüle başvurup başarılarını  geniş bir kitleyle paylaşabilmenin firmalar için önemli bir fırsat olduğuna  işaret eden Boyner, firmaları bu fırsattan yararlanmaya davet etti.
         
         -ARGE HARCAMALARINDA ARTIŞ-
         
         TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. 
Yücel Altunbaşak da Türkiye'de özellikle de  özel sektör tarafından gerçekleştirilen ARGE harcamalarında son yıllarda önemli  artışlar gerçekleştiğini, 2002 yılında özel sektör tarafından gerçekleştirilen  ARGE harcaması 832 milyon lira iken 2009 yılında bu rakamın 4 katına çıkarak 3,4  milyar liraya ulaştığını belirtti.
         Geçen yıl 9'uncusu düzenlenen Teknoloji Ödülleri'ne oldukça yoğun ilgi  olduğunu, ön başvuru aşamasında toplam 221 projenin başvuruda bulunduğunu  hatırlatan Altunbaşak, ilk 8 programda toplam 261 başvuru yapıldığı göz önüne  alındığında, bu artışın Türkiye'nin ARGE bilincinin arttığının bir kanıtı  olduğunu kaydetti.
         TTGV Genel Sekreteri 
Mete Çakmakcı ise bugün Batı Avrupa ve 
Kuzey  Amerika'nın derin bir 
ekonomik kriz döneminin içerisinden geçtiğini, Türkiye'nin  ise özgün dinamikleri ve yapısal disiplini ile bu krizden bugüne kadar  etkilenmemeyi başardığını söyledi.
         Çakmakcı, ''Ancak Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da popüler medyadaki  yansımaları ile finansman kurumlarına odaklanan krizden çıkış tedbirlerinin  gerisinde, yeniden büyümeye odaklı kalıcı politika arayışlarının yenilik ve  bilgiye dayalı yüksek katma değerli üretimin teşvik edilmesine yoğunlaştığını göz  ardı etmemeliyiz. Bu tehditlerin bertaraf edilmesinde gelecekte de yaşanması  olası ekonomik krizlerden bağımsız olarak ortak sorunlara dair sürdürülebilir  çözümlerde teknoloji ve yenilik tüm dünya için en önemli ve öncelikli gerçek  
gündem olmayı sürdürecektir'' dedi.
         ARGE'ye dayalı kamu destekli tedarik programı ve politikalarının  oluşturulması gerektiğine işaret eden Çakmakcı, özellikle 
Türk malı ürün ve  hizmetleri daha yüksek segmentlerde algılanmasını sağlayacak çalışmaların  desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
         
         -ÖDÜLLERE BAŞVURU BAŞLADI-
         
         Teknoloji Ödülleri'nde başvurular ön başvuru ve son başvuru olmak üzere  iki aşamalı olarak alınacak. Başvurular 4 
Kasım 2011 tarihine kadar sürecek.
         Kuruluşlar, pazara sunulmuş ya da sunulmamış bir veya birden fazla  ürün/süreç geliştirme veya iyileştirme çalışmaları ile Teknoloji Ödülleri  programına başvurabiliyor.
         Teknoloji ödülleri değerlendirme sisteminde, farklı ölçekteki firmaları  en uygun şekilde karşılaştırmak amacıyla ''mikro'', ''
küçük'', ''orta'' ve  ''büyük/bağlı'' olmak üzere 4 ayrı firma ölçeğinin hem ''ürün'' hem de ''süreç''  başlıkları altında değerlendirilmesi ile 8 ödül ve firma ölçeğinde bağımsız  olarak bir adet ''Büyük Ödül'' verilmesi öngörülüyor.
         (FM-ALİ)13.09.2011 12:18:04