İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (
MAZLUMDER) üyesi bir grup, 2
Şubat 1982 yılında
Hama kentinde gerçekleşen
katliamı
protesto etti.
Suriye'nin
İstanbul Baş
konsolosluk binası önünde toplanan grup,
Tunus ve Mısır'da yaşanan olayları hatırlatarak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Asad'tan
insan hakları önündeki engellerin kaldırılmasını istedi. Eylem sonunda grubun Beşar Esad'a hitaben yazdıkları mektubu konsolosluk yetkilileri teslim almadı.
MAZLUMDER öncülüğünde yaklaşık 50 kişilik grup, 2 Şubat 1982 yılında gerçekleşen ve çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği Hama katliamını protesto etmek için Teşvikiye Maçka Caddesi üzerinde bulunan Suriye'nin İstanbul
Başkonsolosluk binası karşısında toplandı. Ellerinde; üzerinde '20.000 kayıp mezarlar bulunsun' , 'Hama'daki saldırılarda 38 cami ve 2 kilise yıkıldı' , 'Suriye
Müslüman kardeşlerle barışma zamanı' , '2 milyon Suriyeli ülkesine dönemiyor' , 'Hama'da toplu mezarlar açılsın' , 'Hama'yı unutmadık unutturmayacağız' yazılı dövizler taşıyan grup, 'Suriye halkı yalnız değildir' , 'Hama'nın hesabı sorulacak' şeklinde sloganlar attı.
Çeşitli
sivil toplum örgütleri yetkililerinin konuşmasının ardından Suriye Devlet Başkanı Beşşar Asad'a iletilmek üzere hazırlanan 'Suriye'de Yaşanan İnsan Hakları
İhlalleri ve
Türkiye Sivil Toplumunun Suriye Yönetiminden Beklentileri Üzerine' başlıklı metni MAZLUMDER Yönetim Kurulu Üyesi
Ramazan Bayhan okudu.
MAZLUMDER'in 2 Şubat Hama katliamının yıl dönümü münasebetiyle Suriye'de bugüne kadar yaşanmış ve halen yaşanmakta olan insan hakları ihlalleriyle ilgili ve bu ihlallerin son bulmasına dönük atılacak adımlara ilişkin önerilerini, bir kez daha paylaşmak istediklerini belirten Bayhan, "2 Şubat 1982'de Hama'da gerçekleşen katliam yakın tarihimizin
bölgemizde yaşanmış en acı olaylarından biridir. 2 Şubat 1982 günü Hama'da başlayan
bombardıman 21 gün ve gece boyunca sürmüş bu süre zarfında yaklaşık 40 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Saldırılardan sonra başlayan
operasyonlarda 13-70 yaş arası erkekler şehirde tutuklanmış birçoğundan bir daha haber alınamamıştır. O günlerde
gözaltına alındıktan sonra kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan insan sayısı 20 binden fazladır. Operasyon sadece Hama'da değil, Suriye'nin tüm şehirlerinde gerçekleşmiş ve tüm ülkede büyük trajedilerin yaşanmasına sebep olmuştur. Olayların yaşandığı günler ve takip eden günler boyunca tüm ülkede ölen insan sayısının ise 70 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir." dedi.
Katliam sonrasında 800 bin kişinin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını ve o gün ülkesini terk eden insanların bugünkü nüfuslarının yaklaşık 2 milyona ulaştığını hatırlatan Bayhan sözlerini şöyle sürdürdü: "Halen diasporada yaşayan bu insanlar ülkelerine dönememektedirler. Hama olaylarının yaşandığı esnada henüz hayatta olmayan Hamalı ailelerin çocukları ve torunları bile ülkelerine dönememektedirler. Suriye
yönetiminin uluslararası topluma bu kişilerin ülkelerine dönebilecekleri yönündeki açıklamaları uygulamada yerini bulmamış ve bugüne kadar geri dönen insanlardan yaklaşık 1000 kişi tutuklanmış ve bu kişiler halen hapiste bulunmaktadır."
Suriye'de yaşanan insan hakları ihlallerinden bahseden Beyhan, insan hakları alanında yaşanan sıkıntıların en önemli kaynağının ise ülkede uygulanmakta olduğunu belirttiği
olağanüstü hal yönetimi olduğunu söyledi.
Bayhan mektubun devamında şunları söyledi: "Suriye'de yaşanan hukuksuzluklar; haksız tutuklama, keyfi gözaltı, adil
yargılanma hakkının ihlal edilmesi, işkence, cebri kayıplar, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün engellenmesi, güvenlik güçlerinin keyfi uygulamaları, insan hakları savunucularına yönelik baskılar, özgür ve serbest
seçim yapılmayarak halkın yönetime katılmasının engellenmesi şeklinde tezahür etmektedir. Bu yönde yapılacak olan reformların ve atılacak adımların sadece sözde değil gerçekçi ve inandırıcı olması gerekmektedir. İnsan hakları alanında gerekli düzenlemeleri yaparak kendi iç unsurlarıyla barışan Suriye'nin, aynı zamanda bölge ve Dünya barışına da olumlu katkı sağlayacağı bir gerçektir."
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a ve Suriyeli yetkililere seslenen Beyhan, mektubun sonunda insan hakları örgütleri olarak taleplerini sıraladı.
Mektubun okunmasının ardından grup temsilcileri konsolosluğun bulunduğu bina girişine geldi. Konsolosluk yetkililerinin kabul etmemesi üzerine
mektup konsolosluk yetkililerine teslim etmesi için
apartman görevlisine teslim ederek olaysız dağıldı.