''Şark Çıbanı'' Timi Suriye'deki Olaylar Nedeniyle Çalışamıyor

''Şark Çıbanı'' Timi Suriye'deki Olaylar Nedeniyle Çalışamıyor

Dilek Akın - Çukurova Üniversitesi bünyesindeki Tropikal Hastalıklar Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde, Suriye'nin ''şark çıbanı'' hastalığıyla mücadelesine katkı sağlamak ve hastalığın Türkiye'ye geçişini önlemek amacıyla yapılan çalışmaların, bu ülkedeki olaylar nedeniyle askıya alındığı bildirildi. ÇÜ Tropikal Hastalıklar Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fatih Köksal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şark çıbanının bir tür parazit hastalığı olduğunu ve halk arasında ''tatarcık'' ya da 'yakağan' adı verilen sineklerle taşındığını, bulaşıcı özelliği nedeniyle de özellikle kırsal kesimlerde halen yaygın görüldüğünü belirtti. Köksal, Güney ve güneydoğu illerinde önemli bir halk sağlığı sorunu olan ''şark çıbanı'' hastalığı ile lokal mücadelenin mümkün olmadığını, sınır komşusu Suriye'den Türkiye'ye geçişin olduğunu savunarak, bu nedenle iki yıl önce Suriye hükümeti ile yapılan anlaşma kapsamında ortak çalışma başlattıklarını, merkezleri bünyesinde 'Şark Çıbanı Timi' oluşturduklarını'' bildirdi. Suriye'nin şark çıbanıyla mücadelesine katkı sağlamak ve hastalığın Türkiye'ye geçişini önlemek amacıyla yapılan çalışmaların bu ülkedeki olaylar nedeniyle askıya alındığını ifade eden Köksal, şunları söyledi: ''Ortak çalışma talebinin altında, 'bizden size sizden bize geçiyor mu?' sorusuna cevap bulma amacı da var. Çünkü, biz, hastalığın daha çok Suriye'den geçtiğini söylesek de onlar tersini savunuyor. Ama her iki ülkede de bu hastalığa karşı etkin mücadele yapılıyor. Yaptığımız çalışma da bu mücadelenin boşa çıkmaması açısından çok önemli. Bizim laboratuvar imkanlarımız çok fazla. Bu hastalığa yol açan mikropları gözlemleyip sınıflandırabilecek bir alt yapıya sahibiz. Suriye'de böyle bir imkan yok. Onların tanı koyabilmesi için hastayı mutlak görmeleri gerekiyor. Biz ise numunelerle çalışabiliyoruz.'' Köksal, Türkiye'de, tropikal hastalıklar konusunda araştırma yapan başka bir merkezin de bulunmadığını, merkezde bu hastalıklarla mücadelede en iyi imkanlara sahip olduklarını ifade etti. Son iki yıldır sürdürdükleri ortak çalışmada, Suriye'den gelen görevli doktorlarla sahaya çıkıp çalışma yaptıklarını, ÇÜ'den giden ekibin de Suriye'de saha çalışmalarında bulunduğunu anlatan Köksal, ''Bu hastalıkla lokal mücadele ederek başarı sağlamak mümkün değil. Bu nedenle komşu ülkeye bilimsel ve tıbbi alanda büyük destek sağlıyoruz. Ekibimizi taşıyan tam donanımlı bir de aracımız var. Bu aracımızda yer alan ve günün son teknolojisine uygun laboratuvar ortamında alınan numuneleri muhafaza etmek mümkün oluyor'' dedi. Köksal, şark çıbanının iki tip olduğuna da dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Bu hastalık deride ya da iç organlarda oluşuyor. Deride gelişenler gözle görülebiliyor. İç organlarda oluşanlar ise geç teşhis ediliyor. Her iki türün de etkenleri farklı. Bizim çalışmalarımız ikisinin etkileşim içinde olabildiğini gösteriyor. Yani iç organda şark çıbanına neden olabilen bir şey, aynı zamanda derideki şark çıbanına da yol açabiliyor. Deride bu hastalığı yaşayanlar o bölgeyi kaşıyarak, kanatarak iç organlara da bu rahatsızlığın sıçramasına sebep olabiliyorlar. Bu durumda da ölümcül sonuçlarla karşılaşılabiliyor.'' -BELİRTİLER- Köksal, iç organlarda gelişen hastalığın, kansızlık, iç organlarda büyüme, kemik iliği tutulumu ve solunum yetmezliği gibi belirtileri bulunduğunu belirterek, ''Şark çıbanının bazı türleri basit bir sinek ısırığı şeklinde deride görünüp, tedaviye kısa sürede cevap verebilirken, öyle vakalar var ki tüm vücuda yayılıyor. Hastayı bu hastalığın pençesinden kurtarmak da mümkün olmayabiliyor'' dedi. Merkezin çalışmalarının sadece şark çıbanı hastalığı vakalarıyla mücadele değil, halkı bilgilendirme yönünde de olduğunu ifade eden Köksal, şöyle devam etti: ''Halk geçmişe oranla bu hastalık konusunda bilinçli olsa da bunu yeterli görmüyoruz. Sağlık Müdürlüğü ile işbirliğinde yaptığımız çalışmalarla özellikle göçer tarım işçilerinin bulunduğu yerlerde eğitim çalışması yapıyoruz. Halk da 'yakağan' diye bilinen sinekler yoluyla bu hastalığın taşındığının farkında. Bir derinin herhangi bir yerini kaşıdıktan sonra başka bir yeri kaşırken tırnağın içindeki mikrop o bölgeye de bulaşabiliyor ve hastalık iyice tetikleniyor. Bu hastalığın tüberkülozla karıştırıldığı durumlar da var.'' Prof. Dr. Köksal, ÇÜ bünyesindeki merkezlerine gönderilen numunelerden haftada 25 yeni şark çıbanı vakasına rastladıklarını belirterek, ''Hastalık özellikle göçer tarım işçiliğinin yapıldığı yörelerde oldukça sık görülüyor. Bu yörelere çoğunlukla kırsal kesimlerden tarım işçileri geliyor. 'Urfa çıbanı' olarak da bilinen şark çıbanı tarım işçilerinin yoğun olduğu Adana ve çevresinde de oldukça fazla'' dedi. Köksal, merkezlerine 2010'un Ocak ayından itibaren 3 bine yakın vaka geldiğini ifade ederek, ''Ancak, tarama çalışmalarına çıktığımız takdirde 3 bin değil, bu sayının 25 bin vakaya ulaşacağını düşüyoruz. Çünkü, bu hastalık konusunda her ne kadar geçmişe oranla bilgilendirme daha iyi durumdaysa da halen çadırlarda yaşayan ve hastalığın farkında olmayan insan sayısı az değil'' diye konuştu. Köksal, Suriye'deki olaylar yatışıtığında ''şark çıbanı timinin'' Suriye'ye giderek saha çalışmalarını sürdüreceğini sözlerine ekledi. (DLK-OSM)16.07.2011 11:10:42

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER