Rüya Görmek Hayati Önem Taşıyor

Rüya Görmek Hayati Önem Taşıyor

Uykunun rüya görülen en önemli bölümü olan ''REM'' uykusunun yeterince uyunmamasının kişide bağışıklık sisteminin çökmesine ve ölümcül sonuçlara neden olduğu bildirildi. Uyku bozukluğuna bağlı 85 hastalık arasında hastayı uyku laboratuvarına en çok getiren neden olarak bilinen uyku apne sendromunun (uykuda nefes duraklaması) yol açtığı uyku bölünmesi kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü gibi hayati risk de taşıyor. Uykunun en önemli kısmının, rüyaların görüldüğü ''REM uykusu'' adı verilen bölümü olduğunu, uyku apnesinin yol açtığı uyku bölünmesi nedeniyle bu uykuyu alamayan kişilerin uykusuz kaldığına dikkat çeken uzmanlar tüm uykunun dörtte birinin REM uykusu olması gerektiği yönünde uyarıyor. Dicle Üniversitesi (D.Ü) Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Gökhan Kırbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uyku sorunu yaşayan kişilerin yüzde 95'inde uyku esnasında nefes kesilmeleri anlamına gelen uyku apnesi bulunduğunu, bunun gündüz yorgunluk ve uyku hali, otururken uyuklama veya uykuya dalma hali, sabah baş ağrısı, cinsel isteksizlik, huzursuzluk gibi şikayetlerle kendisini belli eden ciddi bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Uyku apne sendromu olanların solunum yetersizliği nedeniyle rüya görülen derin uykuda solunumları kesildiği için farkında olmadan uyanıp nefes aldığını, bu nedenle uykularının kesintiye uğradığını belirten Kırbaş, bu kişilerin gecede 12 ile 15 saat uyumalarına rağmen kendisini uykusuz hissettiğini ifade etti. Kırbaş, şöyle dedi: ''Bu nedenle gündüzleri her fırsatta uyukluyorlar. Uyku apnesinin en önemli belirtisi horlamadır. Bu konuda en çok şikayet eşlerden gelir. Bir diğer belirti 'tanıklı apne' dediğimiz kişinin uyku sırasındaki uyku duraklamasına eşinin tanıklık etmesidir. Kişi bu duraklamayı kendisi farketmez ancak bazı kadınlar eşinin nefesinin durduğunu görünce öldüğünü sanırlar. Diğer bir belirtisi de gündüz aşırı uykululuk halidir. Uyku apne sendromu diyabet ve astım hastalığından daha fazla görülen bir hastalık. Bu hastalığın bir ayağı genetik olarak ortaya çıkıyor. Kafa ve çene yapısı son derece etkili. Çenesi küçük ve geride olan kişilerde bu hastalık daha çok görülüyor. Batıdan doğuya doğru gittikçe bu hastalığın görülme sıklığı artıyor. Bu kişilerde üst solunum yolu biraz daha dar oluyor. İkinci ayağı, kilo almak. Kilo alındığında boyunda yağ kesecikleri oluşur. Kilo artışı ile bu yastıkçıkların hacimleri büyür. Hacminin büyümesi demek içerideki diğer organları sıkıştırması ve üst solunum yolunu da baskı altına alması demektir. Her kilolu kişi uyku apnesi değildir. Ancak kilolu insanların yüzde 60-70'inde bu hastalık görülür. Üçüncü etki ise üst solunum yolundaki burun kemiği eğriliği, et, geniz eti ve bademcik gibi patolojiler. Uyku apnesi yaşayan kişilerde saatte 120-130 kez nefesi duran ağır vakalar sözkonusu. Nefes duraklamaları sırasında kişi 10 saniye ile 2 dakika arasında nefes alamıyor. Dünyada 4 dakika süren apneler de tespit edilmiştir. Apneden çıkamayan hasta yaşamını kaybediyor.'' -ÇOCUKLARDA GELİŞİM BOZUKLUĞU- Doç. Dr. Kırbaş, çocuklarda bademcik şişmesi nedeniyle nefes alacak yerin kalmadığını, bu nedenle çocukların sırt üstü yattıklarında tıkandıklarını belirtti. Bu çocuklarda tek tedavinin cerrahi müdahale ile bademciğin alınması olduğunu vurgulayan Kırbaş, uyku apnesinden çocukların yetişkinlere göre daha çok zarar gördüğünü söyledi. Kırbaş, büyüme hormonunun uykudayken salındığına dikkati çekerek, ''Bu çocukların apne nedeni ile uykusunun bölünmesi gelişimini de olumsuz etkiliyor. Çocuklar yeterli uykuyu kaliteli bir şekilde alamadığı için hem zeka geriliğine hem de fiziksel gelişim bozukluğuna maruz kalıyor. Uyku apneli çocuk yaşıtlarına göre daha çelimsiz ve zayıf olur. Bu hasar kalıcı etki gösterir. Çünkü geriye dönük telafisi mümkün değildir. Bir yıl bile fark edilmediğinde o yıl boyunca çocuğun beyin ve iskelet gelişimi gerçekleşmez. Çocuk uykusunda horluyorsa uyku apnesi akla gelmeli ve tedavisi biran önce yapılmalıdır. Çünkü çocukta ömür boyu düzeltilmesi mümkün olmayan kalıcı hasar bırakıyor'' dedi. -ÖLÜMCÜL SONUÇLARI- Kırbaş, uykunun 2 bölümü olduğunu, bunlardan birinin rüya gördüğümüz tüm vücudunun hareketsiz olduğu, kas aktivitelerinin olmadığı REM bölümü, diğerinin ise uykuda hareket ettiğimiz NonREM bölümü olduğunu söyledi. REM uykusunun olmazsa olmaz derecede hayati önemi bulunan bir uyku olduğunu, bir kişinin yaşamından REM uykusunun çıkarılması halinde o kişinin öldüğünü belirten Kırbaş, bunun canlılar üzerinde denendiğini anlattı. Kırbaş, şöyle devam etti: ''Hayvanlar üzerinde yapılan bir araştırmada hayvanın öncelikle REM uykusu uyumasına müsaade ediliyor. NonREM uykusuna geçtiğinde uyandırılıyor. Bu, hayvanlarda olumsuz bir etki yaratmıyor. Tam tersi uyurken REM uykusuna geçtiğinde uyandırıldığında ve bu tekrarlandığında hayvan bir süre sonra ölüyor. Daha sonra bu deney gönüllü bir nörologda deneniyor. Kişi 11 gün dayanabiliyor. 11. gün tamamen gerçeklikten kopuyor, halüsülasyon görüyor. Olmayan kişilerle konuşur hale geliyor. Daha sonra 48 saat uyuyor. Bu uykunun yüzde 99'unun ise REM uykusu olduğu tespit ediliyor. REM uykusu insan yaşamı için olmazsa olmaz bir uyku. Bir kişinin hayatından REM uykusu çıkarıldığında o kişi ölür. Bu ölümlere de çoğunlukla REM uykusunun eksikliğinden kaynaklanan bağışıklık sisteminin çökmesi neden olur. REM uykusu bağışıklık sistemini yeniliyor. Tüm bu risklere de uyku apnesi neden oluyor. Bu ölümler halk arasında bebeklerde 'beşik ölümleri' yetişkinlerde ise 'yatak ölümleri' olarak ifade ediliyor. Bebekler bu konuda çok daha hassas. Bu nedenle belirtileri gösteren bebeklere hemen müdahalede bulunulmalı. 5 saniye bile nefes almamak bebekler için büyük tehlike yaratıyor.'' -TRAFİK KAZALARINA ETKİSİ- Kırbaş, araştırmalarda trafik kazalarının yüzde 25'inin uyku apneli hastaların yaptığının belirlendiğini de söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü ile gerçekleştirdikleri bir görüşmede Türkiye'deki kazaların yüzde 90'ında fren izi olmadığını öğrendiklerini ifade eden Kırbaş, uyku apnesinin dikkat dağınıklığına yol açarak kazalara davetiye çıkardığını belirtti. Kırbaş, uyku apnesinin uykusuzluk, kalp rahatsızlığı ve yüksek tansiyonunun yanı sıra dikkatsizlik, unutkanlık, sakarlık ve konsantrasyon eksikliğine de neden olduğuna dikkati çeken Kırbaş, ''Bu hastaların dikkat isteyen işlerde çalışması sakıncalı. Bu kişiler gece sağlıklı bir uyku uyumadıkları için araç kullanırken uyukluyorlar. Uyukladıkları için kazalara neden oluyorlar. ABD'de sürücü belgesi almak isteyen kişi uyku apne sendromu kontrolünden geçmek zorunda. Türkiye'de de sürücü belgesi almak isteyenlere uyku apne kontrolünden geçme zorunluluğu getirilmelidir'' dedi. -CİNSEL İSTEKSİZLİK- Kırbaş, uyku apnesinin erkeklerde cinsel arzuda azalma ve iktidarsızlığa neden olduğunu da belirtti. Uyku apnesi nedeniyle erkeklik hormonunun salgılanmadığını ifade eden Kırbaş, bu nedenle hastanın cinsel yaşamında sıkıntı yaşadığını vurguladı. Kırbaş, horlayan orta yaşlı erkeklerde cinsel açıdan karşı cinse ilginin azaldığını anlatarak, uykuda nefes duraklama hastalığını yaşayan kişilerde testestron denilen erkeklik hormonunun ileri düzeyde azaldığını, buna bağlı cinsel açından iktidarsızlık meydana geldiğini anlatarak, hastanın 1-2 ay süren bir tedavinin ardından eski sağılığına kavuştuğunu belirtti. -TEDAVİSİ - Kırbaş, kişinin yaşam kalitesini düşüren, hayati risk taşıyan bu hastalığın tedavisinin de son derece basit olduğunu belirterek, uyku bozukluğu merkezinde bir gece konuk ettikleri hastaları vücutlarının 25 noktasına bağladıkları elektrotlarla takibe aldıklarını ve uyku apnesi olup olmadığını, eğer varsa düzeyini belirlediklerini söyledi. Hastaların şikayetlerinin nedenini araştırırken doktorların yönlendirmesi ile bu merkezlere talebin arttığını anlatan Kırbaş şöyle konuştu: ''Toplumda çok bilinmemekle birlikte uyku bozukluğunun bir rahatsızlık olduğu konusunda bir bilinç oluşmaya başladı. Yoğun talep var. Doktorların yönlendirmesi ile merkezimize ayda 80 hasta başvuruyor. Haftanın 6 günü merkezimize hasta kabulü yapılıyor. Yoğun talep nedeniyle aylar sonrasına randevu veriyoruz. Hastaların tedavisinde 3 yöntem uygulanıyor. Birincisi cerrahi müdahale gerektiren durumlarında tedavi kulak burun boğaz uzmanlarınca yapılıyor. İkincisi, 'ağız içi araç' denilen tedavi yöntemi. Bu kapsamda diş hekimlerince nefes almayı kolaylaştırmak için ağız içine damak takılıyor. Asıl yöntem ise 'altın tedavi' olarak tabir ettiğimiz CPAP (burun maskesi) yöntemi. Burada hastaya burun maskesi öneriyoruz. Bu maske odanın havasını alıyor, belli bir basınçla hastaya burun maskesi üzerinden üflüyor. Bu en etkili yöntem. Hastalar çoğu zaman burun maskesiyle uyumaya alışmakta zorlansa da ağır hastalar maskeyi kullandıklarında etkisini gördükten sonra artık bırakmıyorlar. Hasta böylece eski sağlığına ve yaşam kalitesine kavuşuyor. Uyurken de nefes duraklamalarına bağlı hayati tehlikeyi önlemiş oluyor.'' (SMA-EK-ÜNS)25.07.2011 11:16:26
<< Önceki Haber Rüya Görmek Hayati Önem Taşıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER