Psikolog
İzzet Güllü, televizyonlarda uygun olmayan görüntülerin çocuklara izlettirilmesinin istismar olduğunu, sihirli, büyülü ve cinsel içerikli dizilerin çocukları olumsuz etkilediğini söyledi. Güllü, "Birkaç televizyon sahibinin ticari kazancı uğruna koca bir ulusun
gençliği, değerleri, geleceği feda ediliyor." uyarısında bulundu.
Malatya Devlet Hastanesi'nde görevli Psikolog İzzet Güllü, insan kişiliğinin çevresel uyarıcılarla şekillendiğini, günümüzde en yoğun iletişimin sağlandığı çevresel uyarıcının televizyon olduğunu söyledi.
Televizyon ile (sırf ticari
kazanç hırsıyla) sosyal asimilasyon yapıldığını iddia eden Güllü, kültürel varlığın, toplumsal
inanç kodlarının, örf ve ananelerin yok edilmeye çalışıldığını ifade etti. Çocuğa iyi birer rol
model olunması için anne babanın kendisinin de saatlerce hiç bir şey yapmadan televizyon
izlemekten kaçınması gerektiğini bildiren Güllü, somut düşünce sistemleri gelişmediği için çocukların izlediği birçok şeyi gerçek olarak algıladıklarını söyledi.
Sınırsız
özgürlük anlayışı yayılarak 'modernite ile televizyon ekranından görsel
psikolojik zehir saçıldığını savunan Güllü şöyle devam etti: "Televizyon dizilerinden saçılan görsel ve işitsel nitelikli psikolojik zehire özgürlüğü sınırsızlık sanan ham algılar ve çağın tabusu olan 'modernite' olgusu nedeniyle yeterince karşı çıkılamıyor. Ancak bu mesele sanıldığından çok, çok daha büyük ve vahim bir boyut almış durumda. Televizyondan saçılan zehir zannedildiği üzere birkaç dakikalık
tecavüz yahut sevişme sahnesiyle sınırlı değil. Keşke öyle olsa. Hepimiz iki dakika yumuverirdik gözümüzü. Bütün filmlerde bu sahnelerden daha tehlikeli olarak kabalık, zorbalık, şiddet, ukalalık, sertlik, hırçınlık, hoyratlık, yozluk, kabalık gibi insana dair sevgi,
şefkat, hoş görü anlayışını ve insani değerler ile erdem duygusunu yıkan, bunu
teşvik eden bir dil ve içerik sunuluyor. Bu özellikler empoze ediliyor. Gençlere örnek olarak, rol model olarak sunuluyor, bunların içselleştirilmesi sağlanıyor."
Ticari kazanç hırsı nedeniyle genç ve çocukların sağlıksız bir psikolojik
gelişim sürecine itildiğini vurgulayan Güllü, "Televizyon kanalları ise kendilerini piyasadaki arz– talep döngüsüyle ve bu işin sonuçta ticari bir iş olduğu savıyla savunuyorlar. Yani birkaç televizyon sahibinin ticari kazancı uğruna koca bir ulusun gençliği, değerleri, geleceği feda ediliyor. Bu kanalların reklam gelirlerini biz karşılayalım. Çocuklarımızı bize bıraksınlar." dedi.
Güllü, çocuğun
televizyon izleme saatleri ve izleyeceği programın anne ve babalar tarafından belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Ailenin mutlaka bir filtreleme görevi yapması gerektiğini ifade eden Güllü, "Cinsel kimliğinin gelişimi açısından uygun olan zamanda uygun bilgileri uygun olan kişiden alması gerekiyor. Ama çok
küçük yaştaki bir çocuğun uygun olmayan görüntüleri izlemesi veya izlettirilmesi aslında çocuğun istismar edilmesi anlamına geliyor. Aile, mutlaka çocuğun hangi programı ne kadar izleyeceğine çocukla beraber karar vermesi gerekiyor."