Ergenekon ve
Balyoz davalarında verdikleri kararlar nedeniyle iki hakimi '
terör örgütlerine
hedef gösterdikleri' iddiasıyla yargılanan
Zaman Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Hayri Beşer ile muhabirler Metin
Arslan ve Hanım Büşra
Erdal'ın yargılanmasına devam edildi. Sanık Erdal, savcının ifadesini almadan
iddianame hazırladığını söyledi. Duruşmada savcının haberin yayın süreci ile ilgili soru sormasına
mahkeme başkanından uyarı geldi.
İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz
sanık Hanım
Büşra Erdal ve Hayri Beşer katıldı. Diğer sanık Metin Arslan'ın katılmadığı duruşmada, şikayetçi hakimlerden Yılmaz Alp'ın
avukatı hazır bulundu.
Duruşmayı,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel
Güneş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi,
Basın Konseyi Genel Sekreteri
Oktay Huduti,
Hukukçular Derneği Başkan Yardımcısı
Reşat Petek,
Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergüler, Zaman Gazetesi Genel Yayın Editörü
Ali Akkuş, Zaman Gazetesi Haber Müdürü Fatih Uğur,
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı
Bilal Çalışır, Yargıda
Reform Grubu Sözcüsü
Fikret Duran,
İzmir Gazeteciler Cemiyeti temsilcisi Aylin Süphandağlı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu üyeleri de sanıklara
destek amacıyla izledi.
Duruşmada
savunma yapan Hanım Büşra Erdal, 8 yıldır gazetecilik yaptığını ve aynı zamanda
Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu belirterek, ''
Gazetecilik görevimi yaparken azami ölçüde hukuka önem gösteririm.'' dedi.
Yazdığı haberin iddia edildiği gibi hakimleri hedef alan bir haber olmadığını ve haberinde hakimlerin verdiği
tahliye kararlarını irdelediğini belirten Erdal, aynı haber nedeniyle
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde de olmak üzere 5 ayrı dava açıldığını söyledi.
Savcının ifadesini almadığını kaydeden Erdal, "Uzak bir yerde değilim. Pencereden seslense duyardım. Ancak savcı ifademi almadı." diye konuştu.
Erdal, ''Dava konusu yazıda hakimleri hangi
terör örgütüne hedef gösterdiğim belli değildir. Savcının iddianamesinde terör örgütlerine veya 'toplumun bir kesimi' olarak belirtmiş. Toplumun bir kesimi diye bir terör örgütü yoktur. O nedenle hakimleri hangi terör örgütüne hedef gösterdiğim konusunun
Cumhuriyet Savcılığından sorulmasını istiyorum. Ayrıca
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (
AİHM) pek çok kararında bu tür yazıların suç unsuru olmadığı, fikir ve düşünce açıklama kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtildiği gibi, yine Yargıtay'ın pek çok kararında toplumca tanınan ve bilinen kişilerin isminin geçmesinin, onların terör örgütlerine hedef gösterildiği manasına gelmediği belirtilmiştir." şeklinde konuştu.
Hakimlerin vermiş olduğu tahliye kararlarının iddia edilen
Ergenekon Terör Örgütü lehine olduğunu ifade eden Erdal, hakimleri bu örgüte hedef göstermesinin söz konusu olamayacağını kaydetti.
Duruşmada savunması sorulan sanıklardan Hayri Beşer de haberlerde herhangi bir suç unsuru görmediği için yayınlanmasına izin verdiğini söyledi.
Müşteki hakim Yılmaz Alp'in avukatı Dilek Yazan ise, ''Savunmalara katılmıyorum. Sanıklar topluma haber verme amacını aşmıştır.'' dedi.
SAVCI İLİMOĞLU HABERİN YAYIN SÜRECİNİ SORDU
Sanıklara sorular soran
Cumhuriyet Savcısı Kasim İlimoğlu, ''Söz konusu
soruşturmalarla ilgili
gizlilik kararı var. Buna rağmen haber yapmanızı nasıl açıklarsınız?'' diye sordu. Sanık Büşra Erdal, ''Yazı, haber analizdi. Dosyayla ilgili herhangi bir
belge açıklaması yoktu. Tutuklama ve tahliye gibi gizliliği bozmayan bilgiler vardı. Basın özgürlüğü içinde yer alan
teknik bilgiler.'' karşılığını verdi.
Savcı İlimoğlu'nun ikinci sorusuna, ''Haberlerin yayın süreci nasıldır?'' diye başlaması üzerine, Mahkeme Başkanı
Şeref Akçay, müdahale ederek, ''Sorunun konuyla ilgisi yok" dedi. Savcı İlimoğlu da, sanıklardan birinin yazı işleri müdürü olduğunu belirterek, ''Yazdığınız yazı veya haberler, gazetede aynen yer alıyor mu, yoksa bir süreçten geçer mi?'' diye sordu. Erdal, ''Her yazdığım çıksa, gazetenin sahibi olurdum. Her gazetedeki gibi yazı aynen de çıkabilir, bazen değişiklik de yapılabilir.'' dedi.
İlimoğlu'nun, ''Bu yazınız, aynen mi çıktı?'' diye sorması üzerine Erdal, ''Hatırlamıyorum. Yazdığım yazı ile gazetede çıkan metni karşılaştırıp, bir dahaki duruşmaya getirebilirim.'' diye konuştu.
Savcı İlimoğlu, diğer sanık Hayri Beşer'e de, ''Yazı işleri müdürüsünüz. Bununla ilgili eğitiminiz var mı?'' diye sordu. Beşer,
iletişim fakültesi mezunu olduğunu ifade etti. İlimoğlu'nun, ''Dava konusu yazıyı denetlediniz mi?'' sorusuna Beşer, ''Her haber, denetlenir. İlgili birimin şefleri, yazıyı inceler ve yazı yayınlanır.'' şeklinde konuştu.
Bu arada söz alan sanıkların avukatı Hasan Günaydın, savcı İlimoğlu'nun sorularının dava konusu dışında olduğunu belirterek, "Savcının başka bir amacı varsa bunu açıklamasını istedi. Savcının varsa bir düşüncesi kendisi de soruşturma açabilir." dedi. Avukat Günaydın, savcının sorularının tutanağa geçirilmesini istedi.
Dava dosyasının esas hakkında görüşünü belirtmesi için Cumhuriyet Savcısına gönderilmesine karar veren
heyet duruşmayı erteledi.
Duruşmanın ardından duruşmayı izleyen grup ile sanıklar
adliye önünde
basın açıklaması yaptı. Gazetecilere Özgürlük Platformu adına konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, Türkiye'de 58 gazetecinin TCK ve TMK'dan dolayı cezaevinde bulunduğunu kaydetti. İpekçi, "2 binden fazla gazeteci hakkında da dava açılmış durumda. Bugün de onlardan birini izledik. Aynı yazıyla ilgili birden fazla açılmış dava var ama bugünkü dava insanı şaşırtacak şekilde terör mücadele kapsamında hedef gösterme suçlamasıyla açılmış bir dava." diye konuştu.
İddianamede savcının ileri sürdüğü suçlamaların yasal dayanağının olmadığını ve hakimlerin hangi terör örgütlerine hedef gösterildiği konusunun açık olmadığını vurguladığını anlatan sanık Büşra Erdal, "AB, 2010 ilerleme raporunda vurguladığı bu konuda hala yasal
düzenleme yapılmadı." dedi.
Hukukçular Derneği Başkan Yardımcısı Reşat Petek de "Terör suçlarına
bakan mahkemede yargılanması, sonucunda
beraat bile etse demokratik hukuk devletinin bir ayıbıdır. Zaten TCK'nın 188. maddesindeki adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ifadesinin yazılış biçimi, suçun unsurlarının açık bir şekilde ifade edilmemesi sebebiyle anayasaya da aykırı bir madde nedeniyle basın mensuplarına açılan davalar devam ederken , Türkiye bu ayıplardan kurtulması gerekirken, üstüne üstlük TMK kapsamında yazdıklarından dolayı yargılanması gerçekten demokratik hukuk devletinde olmaması gereken bir durumdur." dedi.