'Ekmeğini Taştan Çıkarmak' deyimi, en zor işleri bile yapıp, geçimini sağlayacak beceriklikte olanlar için kullanılır.
Anadolu'da yaygın olarak başvurulan bu deyimi en iyi anlatan meslek ise taş ustalığı. Sayıları her geçen gün azalan bu meslek erbapları, bazen bir cami minaresinde, bazen bir hanın çatısında, bazen de ellerinde balyozlarla koca kayaları şekillendirirken görülür.
İnsanoğlu var olduğu günden beri taşlarla hep iç içe olmuş. Bazen bir kesici, bazen savaş silahı bazen de bir sığınak. Tarihin her döneminde usta ellerde nakış nakış işlenerek yüzlerce şah eserler meydana getirilmiş taşlardan. Dayanıklılığı, taşıyıcı gücü ve Anadolu'da bol miktarda bulunması taşın her türlü yapılarda sıkça kullanılmasını sağlamış. Yazın serin, kışın sıcak tutan taş, Anadolu coğrafyasının mimarisinde hep en çok
tercih edilen yapı malzemesi olmuş. Günümüzde yok denecek kadar az kullanılsa da meydana getirdiği yapılar hemen dikkat çekiyor. Bununla birlikte, asırlara meydan okuyan eserleri yapan ustaların sayısı da her geçen gün azalıyor. Kimi zaman bir cami minaresinde, kimi zaman bir hanın çatısında bazen de ellerinde balyozlarla koca koca kayaları şekillendirirken karşılaşıyoruz. Onlar, büyük usta Mimar Sinan'ın izinden giden taş ustaları.
Ecdadın, asırlar önce yaptığı şaheserleri yeniden ayağa kaldırmak için mücadele eden, sayıları bir elin parmağını geçmeyen ustalar. Kimi 15 yıldır, kimi 20 yıldır hem tarihi eserlere, hem taşlara hayat veriyor. En büyük şikâyetleri ise geriden yetişen çıkar olmayışı. Beden gücü gerektirmesi,
sabır isteyen bir meslek olması ve maddi getirisinin azlığı nedeniyle
genç neslin tercih listesinde yer bulamayan mesleklerden biri taş ustalığı. Bir elin parmaklarını geçmeyen kişinin yaptığı meslekte, 15-20 yılı geride bırakanlar ise mutlu. Çünkü onlar zor bir mesleği başarıyla sürdürüyor olmanın yanı sıra
restore ettikleri asırlık eserleri gördükçe orgunluğu unutuyorlar.
Daha çocuk denilecek yaşlarda taş ustalarının yanında çırak olarak işe başlayan
İzzet Güzel, geride bıraktığı 20 yılda onlarca tarihi eserin ayağa kaldırılmasında pay sahibi. Mimar Sinan'ın imzası bulunan eserlerin restoresini yaptığı için kendisini şanslı sayan İzzet usta, "Büyük usta Mimar Sinan'ın imzası bulunan tarihi şaheserleri restore etmek herkese nasip olmaz. Büyük ustaların asırlar önce yaptığı tarihi yapıları onarıyoruz.
Konya,
Kayseri,
Aksaray,
İstanbul gibi birçok ilde han, hamam, cami, medrese gibi eserlerin onarımını yapıyoruz. Zor bir meslek, sabır istiyor. Kazancı az. Bu yüzden çırak bulamıyoruz. Başlayanlar ise kısa bir süre sonra bırakıp gidiyor. Yanımızda 3-5 yıl önce işe başlayanlar ise ya akrabamız ya da babası usta, onun izinden giden kişiler." diye konuşuyor.
İsmail Türkan ise 5 yıldır çırak olarak çalışıyor. Mesleğin zor olduğunu dile getiriyor. Ustalarıyla birlikte tarihi eserleri ayağa kaldırmanın mutluluğunu yaşadığının altını çizen Türkan, "Restore ettiğim eserlerin yanından geçerken kendimle gurur duyuyorum. 'Bu eserin restoresinde ben de pay sahibiyim' diyebilmenin zevki beni daha çok mesleğe bağlıyor. Ustalarımın yanında her gün yeni şeyler öğreniyorum" diye konuştu.
Metrelerce yükseklikteki tarihi binalara kurulan
iskelelerde yılları deviren taş ustası Adem Koyun ise her şeyin para olmadığının altını çiziyor. Yeni taş ustalarının yetişmesinin zor olduğunun altını çizen Koyun, şöyle dedi: "Bu, zor bir meslek. Kimi zaman, metrelerce yükseklikte bir iskele üzerinde işinizi yapmak durumundasınız. Yazı, kışı yok bu mesleğin. İnsanı yıpratan bir meslek. Bu iş para kazanmak için yapılmaz. Her şeyden önce tarihi sevmek lazım. Sabretmeyi bilmeyen şimdiki gençler bir iki gün çalışıyor bırakıp gidiyor. Artık herkes
masa başı iş arıyor."