Eğitim-Sen
Antalya Şubesi Başkanı Nurettin Sönmez, eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunların, 2010–2011 eğitim-
öğretim yılında artarak devam ettiğini, sona eren eğitim öğretim yılı içinde, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, eğitimin çözüm bekleyen en temel sorunlarını çözme noktasında yeterince adım atılmadığı gibi, var olan sorunların artarak devam ettiğini bildirdi.
Nurettin Sönmez yaptığı yazılı açıklamada, eğitim sisteminde yaşanan sorunların, yıllardır sürdürülen serbest piyasacı, diğer kamu hizmetleri gibi eğitimi ticarileştirmeyi ve
özelleştirmeyi hedefleyen bilinçli politikaların bir birikimi olarak bugünlere geldiğini ifade etti.
AK Parti iktidarının, bu olumsuz birikimi daha da arttırmak için elinden geleni yaptığını savunan Sönmez, geçen yıllar içinde kamu hizmetlerinde yaşanan yaygın ticarileştirme ve özelleştirme uygulamalarının, bir bütün olarak eğitim sistemini ve eğitimin bileşenlerini de doğrudan olumsuz etkilediğini dile getirdi.
Nurettin Sönmez şu görüşleri kaydetti:
''Eğitimin ve eğitim emekçisinin bir türlü çözüme kavuşturulmayan sorunları artarak devam etmektedir.
Kamusal eğitimin zayıflatılması, eğitimin tamamen paralı hale getirilmek istenmesi,
ilköğretim ve ortaöğretimde
dershanelerin tarihte hiç olmadığı kadar öne çıkması,
cinsiyet, etnik kimlik ve mezhep ayrımcılığına ilişkin uygulamalar, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu, ücretli-
vekil öğretmenlik uygulamalarının devam etmesi, yaşanan yoğun siyasi kadrolaşma uygulamaları, öğretmenlerin
ek ders ücretlerinde yaşanan sorunlar, hizmetli, memur ve
teknik personelin sorunları, üniversitelerde yaşanan akademik ve idari sorunlar vb gibi pek çok sorunun çözümü için adım atılmadığı gibi, geçtiğimiz dönemde bu sorunlara yeni sorunlar da eklenmiştir.
2010-2011 eğitim öğretim yılında derslik, okul, öğretmen, memur ve hizmetli açıklarına da çözüm üretilmemiş, okulların
araç gereç ve fiziki altyapı ihtiyaçları giderilmemiş, eğitim emekçilerinin
ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında kayıplar yaşanmış, üniversite kapılarındaki yığılmayı önlemek için gerekli adımlar atılmamıştır. Kısacası her yıl yaşanan sorunlar geçtiğimiz yıl içinde daha da artarak devam etmiştir.''
Türkiye'de pek çok alanda olduğu gibi, eğitim sisteminde de yıllardır birikerek büyüyen ve artık yapısal hale gelmiş, acil çözüm bekleyen sorunlar bulunduğuna işaret eden Nurettin Sönmez, bu sorunları şöyle sıraladı:
''Türkiye'de okullaşma sorunu hala tam anlamıyla çözülememiştir.
Okulöncesinde okullaşma oranı ortalama yüzde 37, ilköğretimde yüzde 98, ortaöğretimde yüzde 69 seviyesindedir. Okula gitmeyenlerin önemli bir bölümünü kız çocukları oluşturmaktadır.
TUİK verilerine göre Türkiye'de 6 yaş üstü okuryazar olmayan 4.672.257 kişinin 3.757.203'ü kadındır. Okumaz-yazmazlık oranı kadınlarda yüzde 12,3, erkeklerde ise yüzde 3,1'dir.
2010 – 2011 eğitim ve öğretim yılında eğitim kamusal hak olmaktan çıkarma ve paralı hale getirme girişimleri bütün hızıyla sürmüştür. 2010–2011 eğitim öğretim yılı itibariyle 1.054 özel anaokulu, 898 özel ilköğretim okulu, 798 özel lise bulunmaktadır. 1930 yılında, çoğu yabancılara ait
azınlık okulu olmak üzere, 300 kadar özel okul varken, 2011 yılında bu sayı 2.750'ye ulaşmıştır. 1930 yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 30 bin civarındayken, bugün özel okullarda okuyan öğrencilerin sayısı 498 bine ulaşmıştır.
Türkiye'de okul ve derslik sayısı öğrenci sayısına paralel olarak ve ihtiyaca
yanıt veren düzeyde değildir.
Türkiye'de halen okulların üçte ikisinde ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş sınıflarda eğitim ve
taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir.
Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir.''
Öğretmenlerin yarısını kadınlar oluşturmasına karşın okul yöneticilerinin büyük bölümü erkeklerden oluştuğundan da yakınan Nurettin Sönmez, öğretmen açıklarının da giderilmediğini, sayıları 400 bini bulan işsiz öğretmenlerin atamaları yapılmadığı gibi, mevcut öğretmen açıklarının, sayıları yüz bini aşaan ücretli ve vekil öğretmenler aracılığıyla kapatılmaya çalışıldığını vurguladı.
Nurettin Sönmez, açıklamasına şöyle devam etti:
''AKP Hükümeti her
bütçe döneminde 'eğitime en çok payı biz ayırdık' iddiasında bulunsa da, 34 milyar 112 milyon TL'lik 2011 MEB bütçesinin yüzde 72'sinin personel giderlerine, yüzde 11'i sosyal güvenlik devlet primi giderlerine ayrılmıştır. Eğitime ayrılan bütçenin beşte dördü zorunlu harcamalara gitmektedir.
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 17,18'i yatırımlara ayrılırken, o günden günümüze kadar sürede bu pay sürekli olarak azaltılmış ve 2011 yılında yüzde 5,85'e kadar düşürülmüştür. 2002–2011 yılları arasında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın trajik düşüşüne bakıldığında, AKP eliyle eğitim yatırımlarının nasıl bitirilme noktasına getirildiğini bütün açıklığıyla gözlemlemek mümkündür.
Geçtiğimiz eğitim öğretim yılının kuşkusuz en önemli olaylarından birisi YGS'de yaşanan şifre skandalı ve sonrasında yaşananlar olmuştur. ÖSYM'nin şifre skandalı nedeniyle 1 milyon 700 bin öğrenci ve aileleri büyük bir travma yaşamış, ancak şifre skandalına neden olanlar hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmamıştır.
2010-2011 eğitim ve öğretim yılında eğitimde dinsel muhafazakarlaşmanın geldiği boyutları gösteren çok sayıda örnek olay yaşanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin birbirine 45 cm'den fazla yaklaşmaması, karma okullarda kız erkek öğrencilerin yemekhanelerinin ayrılması gibi uygulamaların yanı sıra, özellikle 18. Milli Eğitim şurasında dile getirilen kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrılması konusu eğitim sisteminin nasıl bir kuşatma altında olduğunun önemli örneklerinden birisidir.
Eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında kayda değer bir iyileştirme yapılmamıştır.
Sendikal örgütlenme önündeki yasal ve fiili engeller kaldırılmamış; ILO sözleşmelerine aykırı bir şekilde grevli-toplu
sözleşmeli sendika hakkı yönünde herhangi bir adım atılmamıştır.
Eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliğin en önemli göstergelerinden birisi olarak bölgeler ve iller arası gelir dağılımındaki eşitsizlik devam etmektedir. Ekonomik imkânların kısıtlılığı, çocuk ve gençlerimizin okula devamını engelleyen en önemli faktör olmayı sürdürmektedir.
Eğitim sisteminde yaşanan ve burada ancak bir bölümüne değindiğimiz sorunlar, yıllardır ısrarla sürdürülen serbest piyasacı, diğer kamu hizmetleri gibi eğitimi ticarileştirmeyi ve özelleştirmeyi hedefleyen bilinçli politikaların bir birikimi olarak karşımıza çıkmaktadır.''
(YES-BNY)17.06.2011 12:56:13