Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnanç: ''Türkiye'yi Daha Fazla Gerecek Ve Türkiye'de Çok Ciddi Bir Kesimi İlgilendi

Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnanç: ''Türkiye'yi Daha Fazla Gerecek Ve Türkiye'de Çok Ciddi Bir Kesimi İlgilendi

Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, ''Türkiye'yi daha fazla gerecek ve Türkiye'de çok ciddi bir kesimi ilgilendiren bir davanın taraflarını aday etmek demek hakikaten hukuka ve halka meydan okumak demektir'' dedi. Rektör Prof. Dr. İnanç, eğitim kurumunda yapılan çalışmalarla ilgili bilgi vermek üzere düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin ülke gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İnanç, bir gazetecinin ''Ergenekon Davası''nda yargılanan kişilerin milletvekili seçilmesine ilişkin bir sorusunu şöyle yanıtladı: ''Siyasi partilerin milletvekili adayları çok ciddi ithamlarla tutuklu olan kişiler mi olmalı? Böyle bir ihtiyaçları mı var? Birçok insan var, her taraftan aday gösterebilirsiniz. Hiçbir siyasi partinin göstermiş olduğu bu adaylarla artı bir oy kazandıklarına inanmıyorum. Tam tersine kaybettiklerine inanıyorum. Türkiye'nin bu gerginleşme ortamına imkan vermeden bütün siyasi partiler ülkenin kendini bulma sürecine katkı sağlayabilirlerdi. Türkiye'yi daha fazla gerecek ve Türkiye'de çok ciddi bir kesimi ilgilendiren bir davanın taraflarını aday etmek demek hakikaten hukuka ve halka meydan okumak demektir. Halk bu anlamda ciddi bir rahatsızlık ve beklenti içerisindedir. Bu darbe teşebbüsünden yargılanan adayları getirdik ve size meydan okuyoruz anlamına geliyor.'' Nazlı Ilıcak ve Merve Kavakçı'yı örnek göstererek geçmişte yaşanan hukuki süreçle ilgili değerlendirmede bulunan İnanç, şunları kaydetti: ''Geriye doğru gittiğimiz zaman Nazlı Ilıcak'ın ne suçu vardı ki kendisine siyaset yasağı getirildi. Ilıcak, insanları mı öldürmüştü? Bu ülkeye ne yapmıştı. Merve Kavakçı cezalı mıydı? Hükümlü veya tutuklu muydu? Herhangi bir terör örgütüne üye miydi? Hakkında açılan küçük veya büyük herhangi bir dava mı vardı? Tabii ki yoktu. Peki Merve Kavakçı'yı seçen halk değil miydi? Oradaki irade halkın iradesiydi. Merve Kavakçı'ya vatandaşlığı bile çok görüp ikinci gün vatandaşlıktan attılar. Vatandaşlıktan atanlar ise çifte vatandaş olanlardı. Kavakçı'nın çocuklarını okulda çocuklara yuhalattılar. O çocukların hangi psikolojiyle büyüdüklerini bir düşünün. Kavakçı ve ailesi, ülkelerinde yaşamaları çok görülerek sürgüne gönderildi. Bu hukuk o zaman da hukuktu, şimdi de hukuk. Aslında o zamanki hukuka bakıyorsunuz, hakikaten darbeci bir mantıktı. Şimdiki hukuk ise darbeyi engelleyen ve yok eden bir mantık.'' İnanç, darbe suçunun bireysel suçlardan daha ağır olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Bireysel suçlardan dolayı şuan sadece zanlı olan ve kamuoyunun vicdanını rahatsız eden bazı isimler var. Örnek olarak Kayseri'de bayram günü üç çocuğa tecavüz edip öldüren bir isim, zanlı olarak şuan yargılanıyor. Münevver Karabulut'u, boynunu keserek öldüren Cem Garipoğlu var. Bunlarda pekala aday gösterilip milletvekili olabilirler. Bunlarla onlar arasında fark yok. Tam tersine sadece statü olarak fark var. Hepsi de tutuklu, hiçbirisi hükümlü değil. Arada da çok bariz farklar var. Bahsettiğimiz kamuoyunun vicdanını rahatsız eden bu suçlar tamamen bireysel suçlardır. Ama diğerleri topluma karşı suç işlemiş, tüm topluma karşı darbe girişiminde bulunmuşlardır. Dolayısıyla bu suçun niteliği çok farklıdır. Bizim hukukumuzda da darbenin karşılığı çok farklıdır. Eğer aday gösterilecekse sanki diğerleri daha çok hak ediyor gibime geliyor. Çünkü onların suçları bireysel suçlar.'' Türkiye'nin günümüz itibariyle her alanda büyük mesafeler kat ettiğini bildiren İnanç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye büyük mesafeler katetti. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini hepimiz biliyoruz. Rahmetli Ecevit'e Taksim'de suikast girişiminde bulunanların yakalanıp da bırakıldığını ve kimsenin neden bırakıldığından bilgisi olmadığını biliyoruz. Ecevit'in Başbakanken ödeneğine imza attığı ama bu kurum nedir, kimdir ve 'Bilmiyorum' dediğini de biliyoruz. Bunlar İtalya'daki Gladio ile başlayıp Türkiye'deki Özel Harp Dairesi ile gelişen, JİTEM ile büyüyen ve Ergenekon ile kol saçan bir yapılanmadır. İşin aslı budur. Dolayısıyla bu sürecin sonlandırılması noktasında gerek siyasi, gerek bürokratik gerekse de halkın hiçbir psikolojik baskıya, hiçbir yanılmaya ve hiçbir tehdide kulak vermeden sonuna kadar gitmesi gerekiyor.'' Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnanç, yargı kurumlarıyla ilgili bir dönem tartışmanın olduğunu dile getirerek, ''Geçmişte en temel insan hakları konusu tartışılırken, 'Anayasa Mahkemesinin iştihadı var' deniyordu. Şimdi ise 'Anayasa Mahkemesi Başkanı istifa etmeli', 'Danıştay Başkanı, Yargıtay Başkanı' şöyle oldu ifadeleri kullanılıyor. Aslında doğrudur öyle oldu. Bu kurumlar artık darbeci kurumlar olmaktan çıktı. Bu kurumlar artık halkın çocukları ve halkın sahipleri tarafından yönetilmeye başlandı'' diye konuştu. (SY-CD-MİS-NÖZ)01.07.2011 11:34:10
<< Önceki Haber Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnanç:... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER