Yazar Mümtaz'er Türköne, askeri
darbeler tarihinin 2007 yılında 47 yıllık süresini doldurarak sona erdiğini söyledi.
Büro Memur Sendikası
Kütahya Şubesi tarafından 'Türkiye'nin Demokratikleşmesi' adlı konferans düzenlendi. Belediye
Kültür Sarayı
Sinema Salonu'ndaki konferansta Kütahyalılarla bir araya gelen
Zaman Gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne, 28
Şubat dönemine dair düşüncelerini paylaştı.
Türköne, "
Bakanlar Kurulu, 27
Nisan 2007'de
internet sitesine verilen e-muhtırayı, (Bunu yapmayın, bu gayrimeşrudur) diyerek sahiplerine iade etti. Askeri darbeler tarihi 2007 yılında 47 yıllık süreyi tamamladı ve sona erdi. Ondan sonra da
Ergenekon ve
Balyoz ile bunun arkası çorap söküğü gibi geliyor. Bu irade gösterildikten sonra patır patır dökülüyor bunun sonuçları.
27 Nisan 2007'de askeri darbeler öldü, cenaze tabuta konuldu. Ergenekon, Balyoz,
Kafes davalarında tutuklamalar oluyor, şunlar oluyor, bunlar oluyor diye gündeme geldikçe çivisini çakıyoruz tabutun. Mezarını da kazdık, derince bir
mezar kazdık Allah'a
şükür.
Cenazeyi de yerleştirdikten sonra üzerini örteceğiz, dümdüz edeceğiz. Bunu da yeni bir anayasa yaparak gerçekleştireceğiz." dedi.
Askeri darbelerle başlayan, 27
Mayıs 1960'tan sonra kurulan düzenin tamamen sona erdiğini ifade eden Türköne, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak yeni bir düzen kurmadık. Yenisini kurmadığımızdan eski düzenin bir gün gelip bizi yine eski günlere götürmesinden endişe ediyoruz, korkuyoruz. Bir hayal, bir heyyula, bir zombinin tekrar ortaya çıkıp dolaşmaya başlaması gibi bir şey. Türkiye'de bundan sonra darbe olmaz. Niye olmaz? Bunu aslında biz yapıyoruz. Biz bu konuda hata yapmayız. Halk olarak biz bu konuda boşluk bırakmayız."
Türköne, 28 Şubat 1997'de internet sitesi üzerinden yayınlanan e-muhtıranın sonuçları nedeniyle bir numaralı mağduriyetin Necmettin
Erbakan'a ait olduğunu söyledi.
Türköne şöyle konuştu: "28 Şubat'ın bir numaralı mağduru, Necmettin Erbakan'dır. Aslında onun hayatı, onun yaptıkları, onun karşılaştıkları, bizim askeri darbeler karşısında yaşadıklarımızın da bir suretidir. Erbakan, 1966 yılında
Odalar Birliği
Sanayi İdaresi Başkanı iken bir beyanat veriyor, (Bankalardaki mevduatın yüzde 80'i İstanbul'daki büyük
sermaye ve yabancıların elinde) diyor. Bunun üzerine Odalar Birliği üyeleri onu Odalar Birliği Genel Sekreteri olarak seçiyor. Erbakan bunun ardından Odalar Birliği Başkanlığına
aday oluyor. 1969 seçimlerinden önce Adalet Partisi'nden milletvekili olmak için müracaat ediyor. Bu
adaylık müracaatı veto ediliyor ve Odalar Birliği Başkanlığı da engelleniyor. Bu, güç ve
iktidar sahiplerinin tasallutunun, saltanatının bir özeti."