Meteksan Müdürü Bilal Altın, YGS'de şifreleme iddiaları ile ilgili, beş maddelik formüllerden bahsedildiğine dikkat çekti. Altın, "Bir şifreleme varsa, 40 sorunun tamamında bir algoritmayı uyguladığınızda tüm seçenekleri bulmanız lazım. Bulamıyorsanız, böyle bir şeyi söylemenin anlamı yok." dedi.
YGS
soru kitapçıklarının basıldığı Meteksan'ın Müdürü Bilal Altın, soru kitapçıklarının hangi
adaya gideceği, hangi adayın hangi sırada soruları göreceği ve
cevap anahtarının ne olacağının; sınav bitip, kapalı dönemde çalışanlar dışarı çıkıncaya kadar hiç kimsenin bilmediğinin
altını çizdi. Altın, "İddialarda sözü geçen şifreleme işleminin yapılıp dışarı dağıtılması, daha önceden bunun hazırlanması mümkün değil." dedi.
Altın, basına verilen kopyada, neden böyle bir durumun oluştuğunu ise şöyle anlattı: "Her bir adaya ayrı bir soru kitapçığı üretilmiştir ve bunun için her bir adayın bir
cevap anahtarı vardır. Fakat görme
özürlü bin civarındaki aday için
kanun gereği 14 punto özel soru kitapçıkları hazırlanmıştır. Bu 14 punto soru kitapçıkları
ÖSYM'nin getirdiği soru metni üzerinden büyütülerek yapılmış ve sorular karıştırılmamıştır. Dolayısı ile bin civarındaki görme özürlü aday için
tek tip soru kitapçığı kullanılmıştır. Bu master denilen soru kitapçığı.
Basın için hazırlanan kopyada ise
görme engelliler ile basın, verilen kopyanın aynı olmaması için biz soruların yerini aynı bırakıp, sadece cevap seçeneklerinin yerlerini değiştirerek, başka bir mester yarattık. Özellikle yapılmış herhangi bir şey yoktur. Bunun altında başka bir şey aramak da çok anlamlı değildir. Çünkü böyle bir şey yoktur."
Bu sorular hazırlanırken, hangi adaya hangi soru kitapçığının gideceği, hangi cevap anahtarının kullanılacağını, kapalı dönemdekiler dışında kimsenin bilmediğinin altını çizen Altın, "Dolayısı ile belli bir
senaryo üretmek de çok anlamlı değildir." ifadesini kullandı.
Altın, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Basına verilen master kitapçığın basım tarihi nedir?" şeklindeki soru üzerine Altın, "Kapalı dönem içinde basıldı. 27
Mart'ta sınav olduğuna göre, 26 Mart günü hazırlanmıştır." dedi.
"ŞİFRELEMEYİ 160 SORUDAN 26 SORUDA YAPALIM, GERİ KALANINI BİR ŞEY YAPMAYALIM DEMEK ÇOK ANLAMLI DEĞİL"
Şifreleme iddialarının tesadüf olup olmadığı konusunda Altın, "Soru kitapçıklarının dijital olarak her bir adaya özgü, rastgele sıralardan oluşması ve cevap anahtarının rastgele oluşturulması belli bir algoritma ve prosedür içeriyor. Biz bu prosedürü yaklaşık 4 aydır ÖSYM ile beraber çalışıyoruz.
Şifreleme ya da sizin söylediğiniz gibi bir şey yapılabilmesi için sadece 26 soru veya 40 soru değil, geri kalan bütün sorularda da aynı mantığın yapılması gerekir. Yoksa, '160 sorudan sadece matematikteki 26 veya 29 soruyla bunu yapalım. Geri kalanını bir şey yapmayalım' demek çok anlamlı değil." şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, "ÖSYM Başkanı'nın sözellerde de bu gibi
sıralama yapılabileceğini söylemişti." şeklindeki sözleri üzerine Altın, "Bulunabilir çünkü, geçmiş yıllarda soru kitapçıkları 10 tür yapılıyordu. Ancak hiçbir sorunun seçenekleri değiştirilmiyordu. Yani her testte, sorunun A, B, C, D, E şıkları aynı oluyordu. Şimdi, siz herhangi bir şekilde veya rastgele seçenekleri ve sırasını değiştirirseniz, sayfalarca sürecek bir algoritmayla bütün seçeneklerin doğru cevaplarını bulabilirsiniz.
Matematik'te bu daha kolay, çünkü rakamlarla yapılıyor. Türkçe'de daha zor, çünkü bir sürü ifadeler var. Dolayısı ile soru kitapçıklarının üzerinde veya cevap şıklarında bir şifreleme aramak bence çok anlamsız bir şey. Bunu herkes yapabilir." diye ifade etti.
"BİR ŞİFRELEME VARSA 40 SORUNUN TAMANINDA UYGULANMALI. BULAMIYORSANIZ, BÖYLE ŞEYLER KONUŞMANIN ANLAMI YOK"
Gazetelerde, 5 maddelik, 'şöyle ise doğru cevap budur, bu değilse şöyle yapılır; doğru cevap budur, bu da değilse şöyle yapılır doğru cevap budur, bu da değilse şöyle yapılır doğru cevap budur' şeklinde formüller verildiğini hatırlatan Altın, şöyle dedi: "Böyle demenin çok bir mantığı yok. Eğer bir şifreleme varsa, 40 sorunun tamamında bir algoritmayı uyguladığınızda tüm seçenekleri bulmanız lazım. Eğer bulamıyorsanız, böyle bir şeyi söylemenin çok bir anlamı yoktur."
Adaya hangi kitapçığın verileceğinin nasıl belirlendiğinin sorulması üzerine Altın, "Bunu bilgisayar yapıyor. Rastgele dağıtıyor." cevabın verdi. Altın, bütün dağılımlar yapılıp, sıralar oluşturulduktan sonra rastgele adaylar ile soru kitapçıklarının birbiri ile eşleştirildiğini aktardı. Altın, "Buna kimsenin karar vermesi gibi bir şey söz konusu değil." dedi.
Altın, cevap anahtarını basmadıklarını, sadece değerlendirme için hazırlayıp ÖSYM'ye verdiklerini kaydetti.
"1 milyon 700 bin aday varsa, 1milyon 700 bin cevap anahtarı da var mı?" şeklindeki soru üzerine Altın, "Evet, vardır." yanıtını verdi. Bir gazetecinin 'ÖSYM başkanı yok, dedi." şeklindeki sözleri üzerine Altın, "Hepsinin farklı olup olmadığı konusunda… Rastgele dağıtıyorsunuz. 1 milyon 700 bin farklı soru kitapçığı var mıdır, derken; biz rastgele bunu dağıtıyoruz. Sonuçta, iki tanesi eşit çıkarsa bu 1 milyon 700 bin kişiye farklı soru kitapçığı üretilmemiş mi olacak?" diye sordu.
Altın, "Milli Piyango'da aynı numaraya arka arkaya iki çekilişte büyük
ikramiye çıkma ihtimali nedir? O kadar ihtimal var." dedi.
Bir gazetecinin, "ÖSYM Başkanı, ayrı iki kişide aynı kitapçığın olmadığını söyledi." şeklindeki sözleri üzerine Altın, "Biz bunu iddia ediyoruz, bu doğrudur. Ama bunun aykırı olduğunu düşünen varsa, ispat etmek için, ÖSYM izin verirse 1 milyon 700 bin kitapçığın hepsine bakabilir." şeklinde konuştu.
Altın başka bir soru üzerine, kapalı dönemde yaklaşık 100 kişinin çalıştığını dile getirdi, yapılan sınavlarda aynı algoritmanın uygulandığını aktardı.
Basına verilen soru kitapçığının, hiçbir adayda kullanılmadığının altını çizen Altın, şöyle dedi: "Basına verilen soru kitapçığı, görme özürlülerin soru kitapçığından farklılaştırmak için sadece seçenekler üzerinde
manipülasyon yapılmıştır. Aynı soru kitapçığı olmasın diye. Çünkü biz master soru kitpaçığının hiçbir yerde kullanılmadığını söylüyorsak, görme özürlü adaylar için kullandığımız bir kitapçığı da master olarak veremezdik. Dolayısı ile seçeneklerde oynadık. Ama oynarken, özellikle matematik sorularında seçenekleri kaydırarak belli bir yere getirmek mümkündür. Bunun teorisini oturup oluşturabilirsiniz."
"UYGULAMA DEĞİL, BU SONUÇLARI ÇIKARMAK KAFA KARIŞTIRIYOR"
Bir gazetecinin, "Bu
uygulamanın kafa karıştırdığını düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Altın, "Kafa karıştırdığını düşünmüyorum ama bu sonuçları çıkarmanın kafa karıştırdığını düşünüyorum. Bu sonuçları çıkarmanın hiçbir bilimsel geçerliliği yok. Bütün bu iddiaları bilimsel olarak açıklasın, desin ki birisi bu yöntem yanlıştır, bu yöntemi şöyle uygulamak gerekir ya da bunu hiç uygulamamak gerekir, desin. ÖSYM de buna karar versin. Biz yapmayız. ÖSYM bizden ne talep ederse, onu yapmaya çalışıyoruz." şeklinde konuştu.
Böyle bir kitap oluşturulup basına verilmesi konusunda önceden bir hazırlıkları olmadığını anlatan Altın, "Sonradan böyle bir talep gelince, biz bunu böyle yapmayı düşündük, böyle uygun gördük. Ama böyle bir sonuç doğuracağını hiç düşünmedik." dedi. Altın, basın kitapçığının sınavdan bir gün önce hazırlandığını yineledi.
"CEVAP ANAHTARINI DEĞİŞTİRMEDEN, SEÇENEKLERİN YERİNİ DEĞİŞTİRMEK BİZİM TAKDİRİMİZDİ"
"Basına verilen kitapçıkta, cevap anahtarı değişmesin ama seçeneklerin yeri değişsin, önerisi ÖSYM'den mi geldi?" sorusuna karşılık Altın, "
Hayır, ÖSYM'den gelmedi. O bizim takdirimiz, biz öyle yaptık. Yani bunun arkasında illa bir suçlu aranıyorsa, onu biz yaptık." ifadesini kullandı. Gerekçenin ne olduğunun sorulması üzerine Altın, "Gerekçe yok, gerekçesi son derece basit ve belli kuralları uygulamak için yapılmış bir gerekçe. Şifre oluşsun, ortalığı gerelim, insanları huzursuz edelim, diye bir amacımız yoktu." dedi.
Matbaada yapılan incelemenin boyutunun ne olduğunun sorulması üzerine Altın, "Bize belli sorular soruldu, onlara cevap verdik. Basına dağıtılan soru kitapçığının pdf formatındaki dosyasını
elektronik ortamda verdik." şeklinde konuştu.