Merkez Bankası Başkanı
Erdem Başçı, ''ABD, Avro bölgesinde ve
İngiltere'de işsizlik
kriz sonrası ulaştığı düzeylerden geriye çok fazla düşmedi. Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde ise işsizlik ve
emek piyasası ile ilgili daha olumlu gelişmeler var'' dedi.
Başçı,
Edirne Ticaret Borsası ve Dünya Gazetesi'nin ETB toplantı salonunda düzenlediği ''Para politikaları'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, 2009 yılında küresel bir krizin tüm dünyada yaşandığını anımsattı.
Krizin, istisnasız pek çok ülkede
büyümeleri yavaşlattığını ifade eden
Merkez Bankası Başkanı Başçı, şunları kaydetti:
''
Küresel büyümeye baktığımızda, biliyorsunuz çok derin bir kriz yaşandı 2009 yılında. Dünyada istisnasız bütün ülkelerde büyüme yavaşladı. Gelişmiş ülkelerde büyüme eksi seviyelere düştü. Gelişmekte olan ülkelerde de yavaşlama gözlendi. Bunun iş gücü, emek piyasası anlamında da yansımaları olumsuz oldu. Artan
işsizlik oranları arttığı düzeylerde büyük oranda kaldı. Özellikle, ABD,
avro bölgesinde ve İngiltere'de işsizlik kriz sonrası ulaştığı düzeylerden geriye çok fazla düşmedi. Ülkemizinde içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde ise işsizlik ve emek piyasası ile ilgili daha olumlu gelişmeler var. Krizden sonraki toparlanma bir anlamda iş gücü talebini de beraberinde getirdi. Bu ülkelerde işsizlik oranlarında düşüşler gözlendi.
Fakat yakın zamanda bir tedirginlik var, gelişmiş ülkelerden gelen veriler kendi otoriteleri tarafından 'hayal kırıklığı' olarak ifade ediliyor. Büyüme oranları beklenenden biraz daha zayıf geldi, ikinci çeyrekte böyle, üçüncü çeyrekte de böyle olması bekleniyor. İlave olarak kamu borcu problemleri tartışılmaya başlandı. Bu aslında oldukça önemli bir sorun. Bunun büyümeye ilave olumsuz etki yapma potansiyeli var. O yüzden bugünlerde yoğun çaba var. Herhangi bir ülkeyle ilgili (kamu borcunu öder mi ödeyemez mi?) soru işareti kaygılarını gidermek üzere, hem sistemin tamamında, hem de söz konusu ülkenin mali dengelerini tesis etmek açısından çabaya girdiklerini görüyoruz. Buradan da büyüme üzerine zayıflatıcı ilave bir etki gelebilir. Büyüme tahminleri aşağı gidiyor. Özellikle Avro Bölgesinde.
Kamu borçları problemlerinin büyüme üzerinde olumsuz bir etkisi olması bekleniyor.''
-DÜNYA MERKEZ BANKALARININ ALDIĞI TEDBİRLER
Merkez Bankası Başkanı Başçı, dünya merkez bankalarının genellikle parasal genişleme yönünde
tedbirler aldığının görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:
''Parasal genişlemeyi varlık alım programlarıyla yapan ülkeler var. (ABD ve İngiltere merkez bankaları gibi)
Programlı olmayan geniş kapsamlı varlık alım programları yapan merkez bankaları var. Bunlar
Avrupa merkez bankası,
Japonya merkez bankası,
İsviçre merkez bankası.... İsviçre ve Japonya merkez bankaları döviz alarak bunu yapıyorlar. Avrupa merkez bankası ise
İtalya ve
İspanyol hükümetinin tahvillerini satın alarak bu işe başladı. Bunu istemeyerek yaptı, çünkü bir merkez bankasının Avro bölgesinde bir devleti
kurtarması kuruluş kanununa ve merkez bankacılığı prensiplerine aykırı. Bunu ancak mecbur kaldıklarında, geçici olarak yapmaları finansal istikrar açısından yapmaları gerekebilir. Aksi halde kısa vadeli faizlerden
ekonomik aktivitelere olan link kopuyor. Ekonomiyi canlandıramıyorlar.
Parasal genişlemenin sonucunda, küresel bir parasal genişlemeye dönüştüğünden enflasyon hafif hafif yükseldi, deflasyon riski önlendi. Bunu başarı hanesine yazmak gerekirse yazabiliriz. Dünyada parasal genişleme sayesinde deflasyon riski 2009 yılında gözlenen bu risk giderilmiş oldu. Şu anda aşağı yönlü talep dalgası gelir mi net değil. Birinci talep çöküşüne karşı alınan tedbir bu yönde başarılı oldu ancak istihdam açısından arzu edilen kadar başarılı olmadı. Emtia fiyatlarında da yansımaları oldu.
Enerji, tarım, endüstriyel metallerin fiyatları yükseldi, yakın zamanlara kadar yükselmekteydi. Ancak takip edilen problemlerden dolayı geri dönüş gözleniyor.''
-BORÇLU ÜLKELERİN DURUMU
Borçlu ülkelerin durumuyla ilgili tespitlerini Merkez Bankası Başkanı
Erdem Başçı, şu şekilde aktardı:
''Ülkelerin borçlanma faizleriyle ilgili ise,
Yunanistan
piyasaları borçlanma yeteneğine sahip değil. 21 Temmuz'da liderler zirvesinde alınan kararlar
Yunanistan'ı resmi destekle kurtarma amaçlı alınan kararlardı. Bu kararların hayata geçmesi için çaba var. Avrupa Finansal İstikrar Fonu merkez bankasının yerini alarak, devreye girmek üzere tasarlandı. Bu doğru bir
tercih. Dolayısıyla Avrupa Finansal İstikrar Fonu'unun imkanlarının artırılması konusunda paketler parlamentolardan geçmeye başladı.
Finlandiya konusunda bir soru işareti vardı, Finlandiya Yunanistan'a borç verirken teminat isteyeceğini belirtmişti, ancak bu isteğinden vazgeçti.
Fransa ve Almanya'da da bu geçti. Yavaş yavaş 21 Temmuz'la ilgili kaygılar giderilmeye başladı ancak tüm ülkelerden bu geçmediği için Avrupa Finansal İstikrar Fonu henüz işlevsel hale gelemedi. Zaten Yunanistan'ın
Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Komisyonu'yla yürüttüğü program var, bu çerçevede
kredi dilimi serbest bırakılacak. Yunanistan'ın yaklaşan borçları IMF ve Avrupa Komisyonu desteğiyle ödenecek. Tek problem Yunan hükümetinin şartları yerine getirmesi, Yunan hükümeti de gerekli tedbirleri alacağını da açıkladı. Herkes ümitle orada yeterince tedbirler alınması ve Yunanistan vadesi gelen borçlarını ödemesini bekliyor. Herkesin beklediği, süreç bu.
İspanya, İtalya gibi borcu çok olan ülkeler içinde Avrupa Finansal İstikrar Fonu imkanları yetmeyebilir gibi tartışmalar var, bu tartışmalara mahal vermeden İspanya ve İtalya'nın kemer sıkıp, tekrar tedbirlerini alıp, kendiliğinden devreden çıkması bekleniyor.''
(BAR-TNÇ)30.09.2011 13:05:49