Baş
bakan Yardımcısı
Bülent Arınç, ''Biz
demokrasi ve
özgürlüklerden bir milim sapmadan ve tereddüt etmeden, bir taraftan da asrın gerektirdiği
terörle mücadele yöntemlerini hiç
ihmal etmeden yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki bir gün hedefi kim olursa olsun, amacı ne olursa olsun terörün elbette üstesinden geleceğiz'' dedi.
Arınç,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) tarafından medya kuruluşlarının temsilcileri,
yabancı misyonların ve kamu kurumlarının basın görevlileri ile basın mensuplarına verilen iftara katıldı.
Ramazanın barış ayı olduğuna işaret eden Arınç, ramazan ayının
kavga, çatışma ve nefretten uzak, insanların kucaklaştığı aylar olduğunu ifade etti.
''Ne yazık ki bu ayların içinde acı olayları yaşıyoruz'' diyen Arınç,
Libya ve
Suriye'de yaşananlara değindi.
Libya ile ilgili ''İsteriz ki orada halkın kendi
yönetimi barışçı yöntemlerle kurulabilsin, çatışma olmasın, insan hayatı tehlikeye girmesin, ölümler olmasın, o
ülkenin tabii kaynakları, zenginlikleri hem birilerinin eline geçmesin hem de perişan edilmesin'' diyen Arınç, ''Ama maalesef çok ciddi çatışmalar var. Bir devrin bitmekte olduğunu, yeni bir dönemin başlamakta olduğunu hemen hemen görebiliyoruz. Keşke kan dökülmeden, barışçı yöntemlerle olsaydı. Keşke halkın taleplerine bu kadar
silah, bu kadar yabancı dış güçler karışmadan, ülkenin kendi içindeki dönüşümü gerçekleşebilseydi. Dileriz ki Libya bundan sonraki dönemde huzur ve güvenlik içinde, tabii servetlerini çalıştıran, ekonomisi gelişmiş, milyonlarca insanın huzurla yaşadığı bir ülke olabilsin'' diye konuştu.
Suriye ile
Türkiye arasındaki akrabalık bağlarına işaret eden Arınç, ''Suriye'de elbette huzur ve güvenlik olmalı,
toprak bütünlüğü devam etmeli. Ancak reformlar halkın talepleri ve istekleri demokratik yollarla karşılanmalı. Silah, şiddet ve öldürme, insan hayatına kıyma hiç bir zaman olmamalı. Bunlar basit ve kuru temenniler değil. O ülkelerin yöneticilerine anlayacakları dille yapmaları gereken usul ve yöntemlerle emin olun ki
Başbakanımız da Cumhurbaşkanımız da hükümetimiz de her zaman söyledi. Söylemeye devam ediyoruz'' dedi.
''Bir ramazan ayında şehirlerin tanklarla kuşatılması, hatta Lazkiye'nin denizden bombalanıyor olması yüreğimizi parçalamıştır. Hiçbir sebep bunları haklı ve meşru gösteremez'' diyen Arınç, Suriye halkının taleplerinin, demokrasiyi genişleterek, özgürlükleri büyüterek karşılanmasının mümkün olduğunu ifade etti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bizim inancımızda güzel bir söz var; Küfür devam eder zulüm devam etmez. Küfür dediğimiz
hakaret anlamında değildir, bir sistemi,
inanç, rejim olarak,
evet o sistemin yaşama imkanı vardır ama zulüm devam etmez. Dolayısıyla hiç birimiz zulmetmemeliyiz,
adaletten şaşmamalıyız.
Türkiye, bölgemizin barış ve huzur içinde olmasını ister, bunun şartlarını da iyi bilir ve bunları da
teklif ve
tavsiye eder. Keşke dinleyebilseler, keşke Türkiye örneğinden yola çıkarak Türkiye'nin hem kendi bölgemizdeki, hem
Avrupa Birliği'ndeki hem de ABD nezdindeki bugün kavuştuğu itibarın dinamiklerini bir araştırabilseler.''
-TERÖRLE MÜCADELE-
Terörle mücadeleye değinen Arınç, terör ve teröristle mücadelenin kendi yöntemleri bulunduğunu belirterek, ''Bu yöntemleri çok radikal aynı zamanda da verimli kullanmaya mecburuz, kullanıyoruz, kullanacağız. Çünkü dünyada terörün silahı, amacı, yapmak istediği bellidir ve bu her ülkenin kendi başına yapacağı bir mücadele de değildir. Terörle mücadele ortak bir platformu, ortak bir inancı mutlaka gerektiriyor'' dedi.
Türkiye'nin 30 yıldan bu yana
terörle mücadele ettiğini belirten Arınç, şunları söyledi:
''Hem maddi kayıplarımızın hem de onlarla ölçülemeyecek kadar insan unsurumuzun terör içerisinde zarar gördüğüne inanıyoruz. Bu ülkenin çok büyük zenginlikleri var. Bu ülkede demokrasi, özgürlükler var.
Herkes düşüncesini her zaman, her yerde hatta biraz da fazlasıyla ifade edebiliyor. Ağzına geleni söyleyebiliyor. Ağzına gelen hakaret olursa yutkunmadan onu da söyleyebiliyor. Her şeye müsamaha edilen ama zamanı geldiğinde de yasaların açıkça suç saydığı fiiller karşısında 'dur bakalım' denilebilen bir demokratik ülkeyiz. Kimse kendi kimliğini ifade etmekte zorlanmıyor, kimse kendi kimliğinin dilini konuşmaktan, kültürünü yaşamaktan men edilmiyor ama buna rağmen bir ayrılıkçı
terör örgütü Türkiye'de sebepsiz kan dökmeye devam ediyor. Terörle mücadelemiz sürecek ama Milli Birlik ve Kardeşlik
Projemiz de aynı şekilde devam edecek. Çünkü bu proje Türkiye'de yaşayan herkesin birbirini sevdiği farklılıkların zenginlikler olarak kabul edildiği, farklılıklardan dolayı kimsenin hiç bir zaman ayrımcılığa tabi tutulmadığı, herkesin etnik kökeni, inancı ne kadar farklı olursa olsun saygı gördüğü bir
toplum olacağız. Yaptıklarımız devam ediyor yapacaklarımız da var.
Herkes fikrini rahatlıkla söylemeli ve elbette siyasetin de demokrasinin de kalbi TBMM'dir.
Millet iradesinin yansıdığı tek mekan olan Meclisimizde seçilmiş milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığından da istifade etmek suretiyle bize ne kadar garip, yanlış nefret ettiren düşünceleri bile olsa herkesin rahatlıkla fikrini söyleyebileceği bir özgürlük platformunun iyi bir şekilde kullanılması gerekir. Biz demokrasi ve özgürlüklerden bir milim sapmadan ve tereddüt etmeden, bir taraftan da asrın gerektirdiği terörle mücadele yöntemlerini hiç ihmal etmeden yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki bir gün hedefi kim olursa olsun, amacı ne olursa olsun terörün elbette üstesinden geleceğiz. Hiçbir zaman onu meşru ve makul görmeyeceğiz.''
-İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ-
İfade özgürlüğünün bütün özgürlüklerin bileşkesi olduğunu ve bundan vazgeçilemeyeceğini ifade eden Arınç, zaman zaman basının özgür olmadığı yönünde tartışmalar yapıldığını belirtti.
Gazetecilerin, mesleklerini yaparken hiçbir baskıyla karşılaşmamasını dilediklerini vurgulayan Arınç, ''Bunun tedbirlerini alırız. Ama gazeteci sıfatıyla Türkiye'de yasaların suç saydığı fiillerin işlenmesi karşısında karşılaşacakları muamelenin de ne olacağı
kanunlarda yazılıdır. Sadece birkaç örneği göstererek sanki bütün basına
sansür getirilmiş gibi, sanki bütün gazeteciler cezaevinde veya girmek üzere gibi bir hava verilmesi doğru değildir'' dedi.
Bugün cezaevinde bulunan gazeteci sıfatını da kullanan pek çok kişinin
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında cezalandırıldıklarını belirten Arınç, şunları kaydetti:
''O zaman dürüst olmamız açısından şunların da gazetelerde yazılması gerekir. 'Bunlar bir terör örgütünün propagandasını yapmaktan, bir terör örgütünün eylemlerine katılmaktan, teröre
lojistik destek sağlamak gibi 4-5-6 ve 7. maddeler kapsamında mahkum olmuşlardır. Biz bu maddelerin kaldırılmasını istiyoruz. Bu terörle mücadele kanununu istemiyoruz. Terörle mücadele olmazsa da olmayı versin' deniyorsa, hiç saklamaya gizlemeye gerek yok. Bunu yazarsınız, biz buna saygı duyarız. Olur veya olmaz ama hem 'gazeteciler içeride' şikayetini yapacağız, hem de Terörle Mücadele Kanunu'nun ne yapılması gerektiği konusunda iki satırlık laf söylemeyeceğiz. Bugün TCK'nın 3 maddesinden dolayı haklarında
dava açılmış kişiler vardır. Ama içeride olanlar onlar değil. Bugün tutukluluklarına hepimizin üzüldüğü birkaç arkadaşımız var. İnşallah en kısa zamanda
tahliye edilirler. İnşallah en kısa zamanda mahkemeleri görülür. Çünkü işin garibi iki tanesi hakkında henüz
iddianame bile tanzim edilmedi.
Ancak Türk
Ceza Kanunu'nun o katalog suçları içerisinde sayılan hususlarda mahkemelerin böyle bir yetkisi de var. Ben sadece şunu samimi olarak rica ediyorum, benim karşıma gelen bütün basın örgütlerine de söyledim, dürüst olalım, 'Terörle Mücadele Kanunu canımızı acıtıyor. Bu kanun kalksın'. Peki kalksın. Terörle mücadeleyi nasıl yapalım o zaman? Bunun hiçbir faydası yok mu? 'Yok' derseniz, ona da saygı duyarım. Yok hem terörle mücadele edelim hem de örgütün propagandası yapılsın hem de herkes her şeyi konuşabilsin, bu nasıl olacak? Bunu partiler de söylemeli, gazeteciler de yazmalı, biz bu konulardan istifade etmeliyiz. Bugün Adalet Bakanlığının açıklamasına bakarak bu konuları bir kez daha düşünmenizi tavsiye ediyorum. Ben bu işten sorumlu bir bakan olarak TCK'nın, özel hayatın gizliliğini ihlal, bir taraftan adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, soruşturmanın gizliliğini ihlal gibi 3 veya 4 maddedeki cezaların kısaltılması, azaltılması konusunda tasarımı hazırladım, Adalet Komisyonundan geçirdim ama feryat figan eden gazeteci arkadaşlarımın hiçbirisi o konularda bana 'iyi yapıyorsun, buna da ihtiyacımız vardı' demedi. Bugün koparılan bütün feryatların temelinde 'Terörle Mücadele Kanunu kalsın mı, kalmasın mı' gibi zihinlerdeki bir sorudur. O zaman açıkça
bildiri yayınlayanların ah, vah edenlerin altına şunu ilave etmelerini samimiyet açısından rica ediyorum. 'Terörle Mücadele Kanunu kaldırılsın, herkes ağzına geleni söylesin. İşine geleni yazsın. Örgütle de içli dışlı olsun'. Diyebilsinler ki, biz de ne yapacağımıza karar verelim. Ama bunu yazmadıkça ve söylemedikçe sadece topu taca atmanın hiç kimseye bir faydası yok.''
-DİĞER KONUŞMALAR-
İftarda konuşan Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya da ramazan ayının kardeşlik duygularını yücelten, insanları birbirine yakınlaştıran bir ay olduğunu ifade etti.
Kurumun görev alanındaki diğer kurumlarla iş birliği içinde çalıştığını da anlatan Karakaya, bazı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Karakaya, davete katılanlara teşekkür etti.
Somali'nin
Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Nur Şeyh Hamid Mürsel de ülkesinde uzun yıllardır yaşanan
iç savaş ve kıtlığı anımsattı. Ülkenin uzun zamandır yağış almadığını da belirten Mürsel, yaşananlardan olumsuz etkilenen halkın Başkente,
Etiyopya ve
Kenya sınırına göç ettiğini, göç sırasında da ölümler yaşandığını anlattı. Mürsel,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türk halkından çok büyük
yardım gördüklerini belirterek, gösterilen kardeşliğe halkı adına teşekkür etti.
Başbakan Yardımcısı Arınç, BYEGM çalışanlarının topladığı yardımı da Somali Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Mürsel'e verdi.
İftara, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal
Öztürk, TRT Genel Müdürü İbrahim
Şahin,
AK Parti Çorum Milletvekili Salim
Uslu da katıldı.
(Bitti)
(FT-SA)26.08.2011 09:29:06