Mazlumder
Gaziantep Şube Başkanı Abdurrahim Çelik, uluslar arası örgütlerin raporlarına göre dünya çapında 57 gazetecinin öldürüldüğünü, 5 gazetecinin kayıp olduğunu ve yüzlerce gazetecinin de tutuklandığını söyledi.
Çelik, '10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü' nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de
Ergenekon ve
Balyoz gibi
dava ve soruşturmalarla ilgili haberlere ilişkin 5 bin dava açıldığını vurguladı. Çelik, gazetecilerin
baskı ve tehdit altında görevlerini sürdürdüğüne dikkat çekti. Gazetecilerin araştırma ve haber verme özgürlüğünü kısıtlayan çok sayıda yasanın da hala yürürlükte olduğunu hatırlatan Mazlumder Gaziantep Şube Başkanı Abdurrahim Çelik,
basın özgürlüğünü tehdit eden yasal ve yapısal engellerin ortadan kaldırılmasını istedi.
Çelik, açıklamasında Güney
doğu ve Doğu
Anadolu bölgesinde yayın yapan gazetelerin de
kapatma, toplama ve
sansür politikalarıyla kafese alınmaya çalışıldığını öne sürdü.
Balyoz
darbe Planı'nda tutuklanacak gazetecilerin listesinin medyaya yansıdığını hatırlatan Çelik, şunları dile getirdi: "
Karanlık odalarda yazılan planlarda bile gazetecilerin
hedef alındığını görüyoruz. Hazırlanan darbe planlarında tutuklanacak 36 gazetecinin ismi bile belirlenirken, 'Ergenekon', 'Balyoz', 'ıslak
imza', '
Poyrazköy' davaları ve soruşturmaları gibi kamuoyunun merakla izlediği konularda haber yapan çok sayıda gazeteci
mahkeme önünde sindirilmeye çalışılıyor. Haklarında birçok tazminat ve ceza davası açılan gazeteciler, '
terörle mücadele eden kişileri terör örgütüne hedef göstermek' suçlamasıyla ağır ceza mahkemelerinde hakim karşısına çıkarılıyor. Yazılan haberlerin basın savcılığı yerine özel yetkili savcılıklar tarafından soruşturulması ve ağır ceza mahkemelerinde görülmesi basına yönelik baskının boyutlarını ortaya koyuyor."
Aynı şekilde özellikle
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde ayakta durmaya çalışan bölge gazeteleri ve gazetecileri de baskı altında olduğunu savunan Çelik, "Bölgede yayın yapan gazeteler sürekli kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya iken, yayın durdurma cezaları ile kafese alınmış durumdalar. Kapatma, toplatma ya da sansür gibi baskı politikalarına derhal son verilmelidir. Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Milletin gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır." şeklinde konuştu.
"BAZI MEDYA PATRONLARI ÇALIŞANLARI SÖMÜRÜYOR"
Basın özgürlüğü üzerindeki engeller ve gazetecilere yönelik artan davaların kaygı verici bir hal aldığını vurgulayan Çelik, "
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Türkiye'de basın özgürlüğü açısından durum kötüleştiğini belirtirken örgütün yayınladığı ve 175 ülkenin değerlendirildiği Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye'nin, 102'inci sıradan 122'inci sıraya düştüğü görülüyor. Yine basın emekçilerinin üzerindeki baskı ve sömürünün bazı medya patronları eliyle sürdürüldüğü de biliniyor. Basın çalışanlarının haklarının değişik metotlarla ellerinden çalındığı da acı bir gerçektir. Bu kapsamda halen çifte bordo uygulaması da devam etmektedir. Düşük
ücret üzerinden
sigorta primi ödenmesi de buna en büyük delildir. Diğer taraftan muhabirlere kendi çalıştığı yerde uygulanan sansürler de engellenememektedir." şeklinde sözlerini tamamladı.