Taksim'de düzenlenen yeni anayasa panelinde konuşan eski DEP
Milletvekili
Leyla Zana, tek devletli çok uluslu bir
Türkiye düşlediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın yeni anayasa ile başkanlığını ilan edeceğine dair tartışmalarla anayasanın yeniden yazılmasının engellenmek istendiğine dikkat çeken araştırmacı-yazar Tarhan
Erdem, "Bu anayasa ile devam etmeyi istemek savaş istemektir." dedi.
Taksim Hill Otel'de düzenlenen 'Herkesin anayasasını hepimiz yapmak için buluşuyoruz' başlıklı panele eski DEP
Milletvekili Leyla Zana, Araştırmacı-
Yazar Tarhan Erdem, BDP Eş Başkanı
Gülten Kışanak, BDP Milletvekili Sebahat
Tuncel, DİSK Başkanı
Süleyman Çelebi, Yazar
Murat Belge gibi birçok yazar ve aydın katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Leyla Zana, yeni anayasanın farklı kesimlerin yasal haklarını garantilemesi gerektiğini söyledi.
Kürtlerin artık bir arada yaşamak istediğini vurgulayan Zana, "Türkiye 30 yıldır anayasasız bir
ülke olmasına rağmen tekliği esas ve referans alan
darbe belgesi ile yönetiliyor. Oysa ki ben anayasa derken toplumsal mutabakat metninden bahsetmek istiyorum.
Kürtler kolektif haklarının
gasp edilmesinden kaynaklanan genelde Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar özelde cunta rejiminden beslenen travma nedeniyle anayasanın en büyük sorunsallığını oluşturuyor." diye konuştu.
Türkiye'nin böyle bir anayasa ile 30 yıldır yönetilmesinin nedenini özünde Kürtlere özel bir statü tanımama çabası olarak tanımlayan Zana, "Yeni bir anayasa yapım sürecinde şimdi Kürtlere nasıl bir statüye kavuşacaklarına dair şansa dönüşebilir mi?
Anayasanın yapımına ilişkin kurucu meclis gibi pek çok seçenek tartışılıyor. Parlamentoda temsilleri olmasına rağmen Kürtlerin iradeleri
baskı altında tutuluyor. Ya istekleri olduğu gibi yansıtılmıyor. Ya da temsilcileri
iktidar tarafından
hedef haline dönüştürülüyor. Mevcut koşullarda
seçim barajı da düşürülmediği için kurucu meclis önerisi de demokratik anayasa için sağlıklı bir formül değil. Yöntem ne olursa olsun katılımcı şeffaf ve demokratik olması gerektiği gibi Kürtlerin
halk olmaktan kaynaklı
doğal haklarının güvence altına alınması gerekir. Kürtler artık bir arada yaşamak istiyorlar ama kendilerini yönetme biçimine dair söz ve karar sahibi olmak istediklerini vurguluyorlar. Anayasa'nın 66. maddesi herkesi Türk olarak tanımlıyor; yalnızca bu tanımın değişmesi Kürt sorununu çözecek midir? Bizim anayasamız toplumsal sözleşmenin yanı sıra ortak hukukumuzu da gerektiriyor. Ben tek devletli çok uluslu Türkiye düşlüyorum. Bunun da mümkün olduğunu düşlüyorum." ifadelerini kullandı.
"BU ANAYASA İLE DEVAM ETMEYİ İSTEMEK SAVAŞ İSTEMEKTİR"
Araştırmacı-Yazar Tarhan Erdem ise, konuşmasında yeni anayasanın gerekliliğine vurgu yaptı. Mevcut anayasa ile devam etmeyi istemenin savaş istemek anlamına geldiğini ifade eden Erdem, "Artık herkes anayasanın yeniden yazılmasını ister görünmektedir. Fakat anayasanın yeniden yazılmasını istemeyenlerin sayısı bana göre sanıldığından çok daha fazladır. Anayasanın eskisi gibi kapalı insan haklarının kısıtlanabileceği gibi devletin devamını isteyenler asıl amaçlarını söyleyerek değil başka engellerin olduğunu öne sürerek karşı çıkmaktadırlar." diye konuştu.
Yeni anayasanın yazılmasını engellemek için çeşitli bahaneler öne sürüldüğüne dikkat çeken Erdem, Erdoğan'ın
başkanlık istediğine dönük tartışmaların da bu engellemelerden biri olduğuna işaret etti. Seçimden sonra da bu tür engellemeler ile karşılaşılabileceğini dile getiren Erdem, "Zamanın uygun olmadığı devletin çözmesi gereken pek çok işi olduğu partilerin uzlaşmasında zorluk çıktığı yakın zamanda seçimlerin yapılması gerekeceği Erdoğan'ın anayasayı değiştirmekle başkan olmak isteği benzer bahanelerle anayasanın yeniden yazılmasının konuşulması engellenmek istenmektedir. Bu seçimden sonra da bu ertelemeleri devam ettirmek isteyenler bulunacaktır. Bence bu toplantıların görevi bunu engellemektir. Yani ertelemeyi başka sebepler söyleyerek sağlamak isteyenlerin halk üzerindeki etkilerini azaltmak için şimdi de herkesin kararlılığını yüksek sesle hiçbir tereddüde meydan vermeden söylemesi gerektiğini sanıyorum. Önümüzdeki seçimlerde hangi partinin ne istediğinin bilinerek oy verilmesinin yeni anayasanın
vakit kaybedilmeden yapılmasına çok büyük etkendir." ifadelerini kullandı.
'SEÇİM GÜNÜNE KADAR SİYASİ PARTİLER DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKLAMALI'
Siyasi parti yöneticilerinin seçim gününe kadar yeni anayasa ile ilgili düşüncelerini açıklaması gerektiğini ifade eden Erdem, "Bu nedenle anayasanın çabuk hazırlanmasına katkıda bulunmak için
oy verme gününe kadar herkes ne biliyorsa yeni anayasanın hangi yöntemlerle hazırlanmasını uygun gördüğünü söylemelidir. Anayasaya hangi ilkelerin yazılması gerektiğini hangi ilkelerin yazılmaması gerektiğini anayasa yapımının yöntemi ve içeriği ile ilgili isteklerini ilan etmeleri hayati önem taşımaktadır. Yeni anayasayı önümüzdeki seçimlerde oluşacak Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin yapması ve yürürlüğe koyması ilkesi üzerinde herhangi bir kuşku yaratılmamalıdır. Yeni anayasayı engellemek için bu kuşkuyu yaratmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Bu anayasa ile devam etmeyi istemek savaş istemektir. Bundan hepimiz sakınmalıyız bu oyunlara gelmemeliyiz. Anayasa kısa özlü bir anayasa olmalı. Kurumları ve ilişkilerini tanımlamalı. Ayrıntılara yer vermekten kaçınmalı." şeklinde konuştu.
KIŞANAK'TAN, ERDOĞAN'IN 'İKİ PARTİLİ SİSTEM İSTİYORUM' SÖZLERİNE TEPKİ
Panele ara verildiği sırada basın mensuplarının başkanlık
sistemi tartışmaları ve Başbakan Erdoğan'ın "Mecliste iki partili sistem istiyorum" sözlerine ilişkin düşünceleri sorulan BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak, "Demokrasinin şekillenme sürecine baktığınızda başkanlık ve yarı
başkanlık sistemin Türkiye'ye yarar getireceğini düşünmüyoruz. Milli iradenin tecellisinin parlamenter sistemde daha uygun gerçekleştiğini görüyoruz. Başbakan'ın böyle bir şey istemesi demokrasiden hiçbir şey anlamadığını gösterir. Böyle bir şey olabilir mi? 'Ben iki partili sistem istiyorum' sen kimsin, neyin adına istiyorsun? Halk hangi partiye istiyorsa ona oy verecektir. Buna bir partinin başkanı ya da Başbakan karar verebilir mi?" şeklinde
cevap verdi.