Nurhan
Çorlu - Diş ve
çene cerrahisi uzmanı doktor Nihat Tanfer,
kontrol altında tutulamayan
şeker hastalığının
ağızda iltihabi hastalıklara ve mantar
enfeksiyonları ile diş kayıplarına yol açabileceğini bildirdi.
Tanfer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ağız ve diş sağlığının her durumda önemli olduğunu söyledi.
Çocukluk,
gebelik, yaşlılık, hastalık gibi farklı evrelerin farklı gereksinimleri ve özellikleri olduğunu belirten Tanfer, bunlardan en büyük özeni isteyen durumların başında şeker hastalığının (diyabet) geldiğini ifade etti.
Tanfer, şeker hastalığında diş kayıpları ve ağız içi problemlerinin sıklıkla görüldüğünü dile getiren Tanfer, bu durumun
tedavisinin de oldukça zorlu bir süreç olduğunu kaydetti.
Şeker hastalarının enfeksiyon eğiliminin oldukça yüksek olduğunu, buna paralel
doku yıkımı sürecinin daha hızlı işlediğini ve iyileşme döneminin de daha geç olduğunu aktaran Tanfer, bu nedenle şeker hastalarında diş tedavilerinin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Tanfer, şeker hastalığıyla ilgili spesifik lezyon (doku veya
organ hasarı) bulunmamakla beraber kontrol edilemeyen şeker hastalıklarında damakta, yanak mukozasında ve dilde ilerlemiş doku kaybı sonucu ortaya çıkan bozuklukların görülebileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:
''Şeker hastalığı kontrol altında değilse ağızda iltihabi hastalıklar ve mantar enfeksiyonları ile diş kayıpları görülür. Diş etlerinde şişme ve temasta kanama olur. Dişler çabuk sallanır duruma gelir. Dişlerde her yönde görülen bu geniş hareketlerin sebebi çene kemiğinde meydana gelen erimelerdir. Özellikle dişlerin üst çenede sallanarak düşmelerini yaygın
kemik rezorbsiyonları takip eder. Bu durum da damağın düzleşmesine yol açar.''
Şeker hastalarının enfeksiyona eğilimli olduğunu belirten Tanfer, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Enfeksiyon varlığında iltihaba karşı vücudun
savunma mekanizması yavaş işlediğinden yaranın iyileşmesi gecikir. Böyle olunca da gerek ağız içinde, gerekse vücudun herhangi bir yerinde olsun mevcut bir hastalığın oluşması, ilerlemesi, tedavisi ve tedavi sonrası durumun idamesi güçleşir. Dişi çevreleyen ve destekleyen dokuların iltihabı anlamına gelen 'periodontitis' hastalığı diyabetik hastalarda sıklıkla rastlanan ağız içi bulgulardandır.''
-ŞEKER HASTALARININ DİŞ TEDAVİSİ-
Tanfer, rutin diş tedavileri ve lokal anesteziyle
küçük cerrahi müdahalelerin yapılabildiğini anlatarak, ''Cerrahi müdahalede önemli olan anestezinin
tipi, diyabetin derecesi, cerrahi müdahalenin süresi ve müdahalenin beslenmeyi engelleyip engellemeyeceğidir.
İnsülin kullanan diyabetik hastalar düzenli olarak kontrol ediliyorlarsa insülin rejimi değiştirilmeden lokal anestezi altında küçük müdahaleler yapılabilir. Zaman olarak kahvaltıdan sonra ve insülini de yapıldıktan sonra 2 saat içinde tedavi yapılabilir'' dedi.
Diyabetik hastalarda doku yıkımı sürecinin daha hızlı işlediğini ve iyileşmesinin de daha geç olduğunu ifade eden Tanfer, şunları kaydetti:
''Bu nedenle diyabetik hastalarda her türlü cerrahi operasyonda dikkatli olmak gerekir. Doktor kontrolü altındaki ve düzenli ilaç kullanan bir diyabet hastasına her türlü diş hekimliği uygulaması yapılabilir.
Randevu saatleri sabaha alınarak ve işlem süresi kısa tutularak hem stresten uzak durulup, hem de ilacın kanda maksimum olduğu zamanda çalışılabilir. Uzun ve komplike işlemlerde diyabetli hastaların
bağışıklık sistemi zayıf olduğu için antibiyotik koruyuculuğunda çalışılabilir. Bu durumların hepsi diş hekimi ve tıp doktoru arasında planlanmalıdır.''
Tanfer, şeker hastalarında
diş eti hastalığının
erken safhasında dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, oluşabilecek ağız içi değişimlerin hekime bildirilmesinin hastalığın seyrini yavaşlatacağını söyledi.
Diyabetin kontrol altında tutulmasının diş ve dişeti sağlığı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Tanfer, ''Diyabetin etkisiyle dişlerde ortaya çıkan sorunlar hastayı daha da olumsuz etkiler. Çünkü dişler hastanın hayatını idame ettirebilmesi için önemli unsurlardır. Bunların yanı sıra hastanın
estetik görüntüsüne de büyük katkısı var. Diş hekimlerin öncelikle diyabetik hastalara müdahale etmeden önce tedbirli davranıp sonrasında gerekli müdahaleyi yapması kaçınılmazdır. Yanlış bilgilendirme hastada zaten mevcut olan korku ve stresi artırarak telafi edilmez sonuçlar ortaya çıkmasına neden olur'' dedi.
(NAR-KÖS-ZG)02.09.2011 11:30:33