Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski
Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, ''Korkuyla umut arasında bir yerde olalım. Çünkü
ekonomik hadiseler çok hızlı gelişiyor ve şartlar çok hızlı değişiyor. Eğer hergün
kriz kriz derseniz olmayan krizi yaratabilirsiniz'' dedi.
Kocaeli Sanayi Odası
Ağustos ayı
Meclis Toplantısında konuşan Yılmaz, bugün itibariyle bir durum tespiti yapıldığı taktirde
büyüme, istihdam, enflasyon ve finansal istikrar gibi makro değişkenlerde, giderek artan olumsuz gelişmelere
tanık olunacağını kaydetti.
Uluslararası Para Fonu'nun 1
7 Haziran 2011 tarihli dünya ekonomik görünümünü güncellemesine göre global ekonominin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,3 büyüdüğünü vurgulayan Yılmaz, ancak
Japonya depreminin ortaya çıkardığı sorunlar, ABD'de ve Avro bölgesindeki kamu maliyesiyle ilgili sorunların aşağı yönlü riskleri arttırdığına dikkati çekti.
''Önümüzdeki dönemde kısa dönemli dalgalanmalar olacak. Gün gelecek piyasalar yükselecek, gün gelecek piyasalar daralacak'' diyen Yılmaz, şöyle devam etti:
''Geçmiş 3 haftada olduğu gibi. Ancak nereden bakarsak bakalım önümüzdeki orta vade aşağı yukarı 6 aylık ve 1 yıllık vade olarak söylüyorum, sanayi
üretim endeksleri, kapasite kullanım oranları gibi öncü göstergeler özellikle büyümedeki zayıflığa bugün itibariyle dikkati çekmektedir ve çekmeye devam edecektir. Dünya ekonomisi bugünden itibaren daralmaya başlamıştır ama henüz çok ciddi bir eksi bir büyümeye gelmiş değiliz. Büyümedeki yavaşlamanın önümüzdeki dönemde de enflasyona olumlu katkı yapması beklenmektedir.
Büyümeyi olumsuz yönde etkileyen faktörlerin
emek piyasalarında da etkili olmaya başlayan ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanmaya başlayan istihdam 2011 yılının mayıs ayından itibaren duraksamaya başladı. Yavaşlayan ekonomik faaliyetlerin ABD'nin ve Avro bölgesinin karşı karşıya kaldığı kamu maliyesi sorunları, not düşürülmesi ve bu sorunların çözülmesine yönelik belirsizlikler, artan risk primlerinin yanı sıra genişleyen sipretler ile
Ortadoğu ve
Kuzey Afrika'da meydana gelen jeopolitik gelişmeler risk iştahında bozulmalara neden olmuştur. Finansal istikrarla ilgili kaygıları arttırmıştır. Ancak çok büyük belirsizlikler olduğunu unutmayalım ve durumun ciddi olduğunu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmayalım.''
2001 krizinde
Türkiye'nin likidite vermeyerek 30'dan fazla bankanın sistemden çıkmasını sağladığını gündeme getirenlerin olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
''Bu kesimler, 'Elin devleti ulusal çıkarlarını nasıl koruyor, hiçbir bankasının batmasına izin vermedi. Biz ise 30'dan fazla bankamızı kapatarak ülkemize yazık ettik' diyor. Eğer ABD'nin yaptığı gibi açıktan para basıp bütün bankaları kurtarsaydık, ekonomimiz şimdi olduğu gibi güçlü mü olurduk yoksa o günkü hastalıkları bugüne taşıyıp kamu maliyesini daha da bozar mıydık? Bu hususu takdirlerinize sunuyorum.''
-DÜNYADAKİ EKONOMİK KRİZ-
2009 yılında yaşanan ekonomik küçülmenin, ABD'nin ve
İngiltere ekonomisinin karşılaştığı problemlerin sonucu ortaya çıktığını vurgulayan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''O dönemde henüz
Avrupa ekonomisinin,
ABD ekonomisi gibi derin sorunları su yüzüne çıkmamıştı. Avrupa'da sorunlar 2010 yılı
Mayıs ayında ortaya bankacılık sorunuyla belirginleşti. Bugün hem ABD, hem de Avrupa bankalarının bilançoları
tamir edilmiş değil. Bu bankaların yeterli
sermaye seviyesine ulaşması yıllar alacak. Dolayısıyla ikinci dalga ekonomik daralamanın birincisine göre daha derin olacağı beklenebilir. Ancak ortada edinilmiş bir tecrübe birikiminin de olduğunu unutmayalım. Zamanında alınacak etkin kararla krizin şiddetini azaltabilir. Krizler genellikle 4 evreden geçer. İnkar etme, hayal kırıklığı, panik ve umut evresidir. Avrupa bölgesindeki
borç krizi bence ilk üç evreyi geride bırakarak son evre olan umut evresine girmiştir.
Umut tatminkar çözümle sonuçlanır mı pek belli değil. Ama son zamanlarda konuya daha ciddi yaklaşıldığı görülmektedir. Ancak unutmayalım
borç sorunu ABD ve Avrupa'da ekonomik olduğu kadar siyasidir.''
-TÜRKİYE EKONOMİSİNE YANSIMASI-
Gelişmeleri Türkiye ekonomisi açısından da değerlendiren Yılmaz, şunları kaydetti:
''Her şeyden önce 2008 ve 2009 krizi ve eğer olur ise son kriz bizim krizimiz değildir. Yani biz bunu kendi iç dinamiklerimizle yaratmadık. Kriz ekonomimizin kendi iç dinamikleri sonucu olmamıştır ve olmayacaktır. Bilinen otoritelerce yakından takip edilen cari açıkla ilgili kırılganlığımız hariç Türkiye'de krizin maddi koşulları yoktur. Ekonomimizin sağlam makro temeller üzerine oturduğunu biliyoruz.
Kamu maliyesi göreceli olarak güçlü.
Borç dinamikleri sürdürülebilir, bankacılık sistemi sağlam,
kredi piyasası işlevsel ve aktarım mekanizmaları çalışan bir sitemimiz var.''
-ÜLKEMİZ KRİZLERDEN DENEYİM ALDI-
Dünyadaki ekonomik daralma göz önüne alındığında ve 2009 tecrübesi de hesaba katıldığında Türkiye'de enflasyon üzerinde çok fazla bir
baskı olacağını düşünmediğini belirten Yılmaz, ''Zaten
Merkez Bankası da
faiz indirimini bu bilgi çerçevesinde yaptı. Krizin şiddetine ve derinliğine bağlı olarak 2009 yılında olduğu gibi sıkıntıları kısa süreli de olsa tekrar yaşayabiliriz. O nedenle tedbiri ve ihtiyatı elden bırakmayalım'' dedi.
Durmuş Yılmaz, ''Türkiye'nin, 2001, 2008 ve 2009 yılı krizinden sonra kazancı ne olmuştur ve bu kazançlar nedir?'' diye bakıldığında görülen şeyleri şöyle sıraladı:
''İki yakası bir araya gelen güçlü ve sağlam kamu maliyesinin yanı sıra düşük tek haneli enflasyon ve buna bağlı olarak düşük nominal faiz. Son yıllarda yakaladığımız ekonomimizin potansiyel büyüme sevisiyle uyumlu sürdürülebilir büyüme performansı bu üç kazanım sayesinde olmuştur. Bu kazanımlardan asla taviz verilmemelidir.
12 Haziran genel seçimlerinden sonra verilen demeçlerin yanı sıra söylenenler ortamı bozdu. Önümüzdeki dönemde biraz ihtiyatlı ve mütevazi olmakta fayda var. Bugün ekonomimizin geldiği nokta itibariyle gururlanmamız, onurlanmamız doğru bir şeydir. Biz ekonomik başarıyla gururlanmayı hak ediyoruz. Korkuyla umut arasında bir yerde olalım. Çünkü ekonomik hadiseler çok hızlı gelişiyor ve şartlar çok hızlı değişiyor. Eğer her gün kriz kriz derseniz olmayan krizi yaratabilirsiniz. Dolayısıyla gerçekçi olalım, doğruları söyleyelim. Ancak doğruların söylenmesinin de bir usulü adabı var. Aynı doğruyu farklı kelimelerle söylerseniz başka etki yaratırsınız. Aynı doğruyu başka kelimeler ve cümlelerle söylerseniz farklı etki yaratırsınız. Ben gerçekçi olacağım derseniz ve de kriz var geliyor hazırlıklı olalım derseniz var olan veya olma ihtimali olanı güçlendirebilir ve derinleştirebilirsiniz. Bunun için seçimden sonra verilen bazı demeçler hoş değildi.''
(FER-FTH-ECN)25.08.2011 20:20:00