Zehra Aydın - Küçük yaşlarda izlediği, ''Kara Murat'' benzeri filmlerden etkilenerek okçuluğa merak salan
Tokat Devlet Hastanesi Başhekimi
Yaşar Metin Aksoy, oluşturduğu atölyede yıllardır geleneksel Türk yayı ve oku yaparak bu sporu yaşatmaya çalışıyor.
Aynı zamanda
Türkiye Okçuluk Federasyonu Tokat İl Temsilcisi de olan Yaşar Metin Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukluk yıllarında okçuluğa merak duymaya başladığını söyledi.
Aksoy, 1970'li yıllarda Cüneyt Arkın'ın başrolünde yer aldığı tarihi filmlerle büyüdüğünü dile getirerek, ''O dönemi yaşayan hemen her erkek çocuğunun eğer kırsal kesimde yaşıyorsa mutlaka ok ve yayı bulunurdu. Tabi her erkek çocuk o bölgenin şartlarına uygun oklar, yaylar yapardı'' dedi.
Niksarlı olduğunu, evlerinin Niksar Kalesi'nin içerisinde bulunduğunu anlatan Aksoy, ''Mekanım çok uygundu. Niksar'da süpürge bitkisi ekerler, süpürge yaptıktan sonra süpürge kamışlarının fazlalarını Niksar Deresi'ne dökerlerdi. Bu kamıştan çok güzel ok yapılırdı. Malzeme boldu. Kalenin içinde bulunan
incir ağaçlarından da bir dal keserek hemen iki ucuna ip bağlayıp yay yapardık ve böylece Cüneyt Arkın'ı
taklit ederdik. Yani okçuluğa olan merakım çocukluktan gelme'' diye konuştu.
Çocukken yaptığı yayların kuruyunca esnekliğinin gittiğini, kırıldığını ve buna bir çözüm aramaya karar verdiğini belirten, Aksoy, şunları söyledi:
''Gerçek yayların nasıl yapıldığını merak etmiştim ama o zamanlar bilgiye ulaşmak çok zordu. O dönemde bir ansiklopedide Türk yayı yapımına baktım ve 'Türk yayı
hayvan siniri,
balık tutkalı, manda boynuzu ve akça ağaçtan yapılır' ifadesini görünce kitabı kapatıp 'bu iş beni aşar' demiştim. Çocukluk döneminden sonra da zaman zaman yay yapmayı denedim. 2005'te İstanbul'da askeri bir müzeyi gezerken tekrar yay yapımını denemeye karar verdim. O sıralarda benim dışımda Türkiye'de bu yayı yapan kimse yoktu. Türkiye'de kaynak bulamadık ama internet üzerinden birçok kaynağa ulaşmak mümkün oldu. 2005 yılında ilk yayımı yaptım. Ama yaptığım yayların hepsini kullanmak mümkün değil, çünkü o yayı kullanmak için eğitime çok
genç yaşta başlamak lazım. Onun için daha rahat kullanabileceğim yaylar yaptım, mesela Hun,
Kırım, Tatar, Peçenek gibi
Osmanlı öncesi kullanılan yayları yaptım.''
-YAY YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELER-
Evinin altında oluşturduğu atölyede yay ve ok yapan Aksoy, ''Yay yaparken Hindistan'dan gelen manda boynuzu, Bulgaristan'dan gelen moreton balığının içinde bulunan hava kabarcıklarından elde edilen tutkal, köylülerin kestiği akça ağaçlardan yalvar yakar aldığımız parçalar ve hayvan arka ayağının sinirini kullanıyoruz. Bunların hepsi çeşitli işlemlerden geçerek bir yayı oluşturuyor'' dedi.
Aksoy, bir yayı yapmanın iki ay sürdüğünü, ancak kullanılabilir hale gelmesinin 1.5 seneyi bulduğunu ifade ederek, ''Bu yayları yapmak aslında çok pahalı ve yayları kullanmak mümkün değil. Ama biz yay yapımı unutulmasın, elimizde geleceğe yapılmış bir yatırım olsun diye yapıyoruz. Ok yapımında ise en uygun malzeme olarak çam ağacını kullanıyoruz'' diye konuştu.
-ULUSLARARASI YARIŞMALARA KATILIYOR-
Yurt dışında 3 kez yarışmalara katıldığını da belirten Aksoy, şunları kaydetti:
''
Kore'de bir kez, Macaristan'da ise iki kez yarışmaya katıldık. Yurt içinde ise Sivas'ta bir yarışma yapılmıştı, bir de bu sene Gümüşhacıköy'deki yarışmaya katıldık. Tokat'tan bu sene Kore'de, Kore Okçuluk Federasyonun da desteklediği resmi bir organizasyon olan 'Dünya Geleneksel Okçuluk Festivali' yarışmasına 5 kişi katılacağız. Türkiye'den de 10 kişilik bir liste verdik ama onlar hala kesinleşmedi. Kore halkı geleneklerine çok değer verir. Tokat'tan yarışmaya benimle birlikte Salim Söyler, Özlem Uçan, Nadir Oflaz ve eşim Saliha Aksoy katılacak.
Yarışmaya iki sene önce de yay yapımcısı olarak davet etmişlerdi, fakat gittiğimde yarışma listesinde adımı gördüm, 'hadi gelmişken yarışayım' dedim. Ama tabi bir varlık gösteremedim. Yarışmada 20 metrede
geyik hedefine atılıyor, 40 metrede Macar hedefi var, hareketli bir nesneye atış yapıyorsunuz, 60 metrede bir daireye atış yapıyorsunuz ve bunun dışında 80 ve 100 metrelerde atış yapıyoruz. Bunlardan yola çıkarak biz de burada hedefler belirledik ve her hafta çalışıyoruz. Yarışmadaki ilk hedefimiz Türklerin tarihte okçuluk sahnesine tekrar çıktığını göstermek. İkinci hedefimiz ise üst sıralara, yani ilk yirmiye okçularımızın girmesini sağlamak. Biz oraya gittiğimiz zaman ciddi rakiplerimiz olacak. Çok çalışmamıza rağmen genç okçular yetiştirmemiz lazım ve üst sıralarda yani ilk 20'de okçularımızın olması için çabalıyoruz.''
(ZHR-EKT-DOĞ-İSA-MUR)24.08.2011 11:42:51