Kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından 4
Kasım 2009 tarihinde ıslak
imzalı
belge adıyla bilinen
eylem planı
soruşturmasını yürüten savcılığa
dava açılmadan 6 ay önce verilen bazı dilekçeler mahkemeye 15 ayda ulaştı. Savcılık, bu şikayet dilekçelerinin, iş yoğunluğu yüzünden yanlışlıkla başka bir soruşturma dosyası içerisine konulduğunu fark ederek bu dilekçeleri bir
tutanak ile mahkemeye gönderdi.
Dursun Çiçek, kızı ve
avukatı
İrem Çiçek kanalıyla DTP'lilerden müdahil taleplerini geri çekmelerini istedi.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen ıslak imzalı belge davasında
Ergenekon soruşturmasını yürüten
savcılık tarafından mahkemeye gönderilen bir yazı dikkat çekti. 29
Nisan 2010 tarihinde açılan davadan yaklaşık 6 ay önce soruşturma aşamasında suçtan zarar gördükleri iddiasıyla DTP'li yöneticiler tarafından savcılığa verilen dilekçeler, savcılık tarafından tutulan bir tutanak ile mahkemeye ulaştı. O dönmede DTP Genel Başkanı olan
Ahmet Türk ile eş genel başkan yardımcıları
Aysel Tuğluk ile Hasip
Kaplan tarafından verilen dilekçelerin, soruşturma dosyasının kapsamlı olması ve iş yoğunluğundan dolayı yanlışlıkla farklı bir soruşturma dosyası içerisine konulduğu belirtildi. Dilekçelerin verilmesinden 6 ay sonra iddianameyi hazırlarken dilekçelerin farklı bir dosyaya girdiğini fark edemedikleri için iddianameye dahil etmeyen savcılık makamı, toplam 1 yıl 3 ay 10 gün sonra yapılan yanlışlığı fark ederek 14
Şubat 2011 tarihinde bu yanlışlığa ilişkin tutanağı, DTP'li yöneticilerin dilekçeleri ile birlikte davanın görüldüğü İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Dilekçede
İrticayla mücadele eylem planı belgesi ile kamuoyuna yansıyan eki 'Bilgi
destek planı'nda DTP'yi açıkça
hedef alan ifade ve çalışmalar bulunduğu belirtiliyor. Aynı dava konusu belgelerin birinci bölümünde DTP'nin meclise girmesinin talihsizlik, demokratik düşüncelerini açıklamak değil devletle
kavga etmek istediği, ikinci bölümünde de DTP'nin kendi içinde fikir ayrılıkları bulunduğu iddia edildi. Dilekçede, "Yine aynı belgenin 3'üncü bölümünde AB'nin desteklerinin kesilmesi ve
ilerleme raporu öncesi
kriz ve gerginlik yaratmaya çalıştığı tespitlerinden yola çıkarak 9'uncu bölümde de kapsamlı olarak,
yasal bir partinin
terörist olarak gösterilmesi, sınır boylarında
bölge halkının
terörle mücadele adı altında rahatsız edilmesi, karışıklık çıkarılması,
propaganda ve
psikolojik savaş yanında şiddet kullanılması, sonuç olarak TSK'nın DTP üzerinde alenen
baskı kurmak için STK, medya ve diğer alanlarda faaliyet yürütmesi belirtilmektedir." ifadesi kullanıldı.
Ayrıca dilekçede, "TSK içinde 'İllegal' bazı birimlerin, ister hiyerarşik isterse hiyerarşi dışı yapılanmalara girmesi, bu çalışmalar esnasında mecliste olan bir siyasi parti mensupları ile çalışması, hukuk devletini ve temel kurumlarını olan meclisi iskata yönelik ağır bir suçtur." ifadesi kullanıldı.
Orijinal belgenin bir ihbar sonucu ele geçirildiği belirtilen dilekçede "
Adli Tıp tarafından imza tatbiki ile tespiti yönündeki raporlar, başlangıçta açılan soruşturmada şüpheliler tarafından suç delillerinin yok edilmesi, adaletin yanıltılması, şüphelilerin korunması, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi karşısında suç ortaklarının da ayrıca tespiti ve soruşturulmasını zorunlu kılmaktadır." denildi.
Ortaya çıkarılan belgelerde DTP'ye ve kişilerine yönelik 'Ergenekon
suç örgütü ile bağlantılı" yasa dışı faaliyetler bulunduğu, çalışmayı yapanların silahlı olduğu, Anayasal düzeni yıkmaya çalıştıklarının da anlaşıldığı belirtildi. Böylesi bir soruşturmanın mağduru ve direkt zarar göreni olarak DTP yöneticilerinin ileride (Dava açılmasından sonra) müdahil olacağı yargılama süreci de dikkate alınarak müşteki sıfatıyla başvuru zorunluluğunun doğduğu belirtildi.
Yine Sivas'ta yaşayan avukat Mustafa Coşkun'un da aralarında bulunduğu 26 avukat müşteki olarak 25
Aralık 2009 tarihinde savcılığa verdiği dilekçe de aynı kapsamda dosyaya gönderildi. Bu dilekçede de, düşünce yanlısı,
ülke sevdalısı vatandaşlar ve hukukçular olarak iddia edilen eylemlerin neticeye kavuşması halinde zarar görüleceğini belirterek, birey olarak da suçtan zarar görülebilecekleri kaydedildi.
Öte yandan
tutuklu sanıklardan Dursun Çiçek, aynı zamanda avukatı olan kızı İrem Çiçek vasıtasıyla bu konuya ilişkin davayı takip eden basın mensuplarına sözlü bir açıklama gönderdi. İrem Çiçek, babasının şimdiki adıyla BDP olan DTP yöneticileri için "Ya duruşmaya gelip burada gerçekleri izlesinler ve konu hakkında bilgi edinsinler ya da müdahil taleplerini geri çeksinler." ifadesini kullandığını söyledi.