Hakkâri'nin
Yüksekova ilçesinde, 1995 yılında
faili meçhul cinayetler döneminde, kaçırılan babalarından bugüne kadar haber alamayan Keremoğlu
ailesi,
Ergenekon davasına,
mağdur sıfatı ile müdahil olmak istiyor.
Bahattin Keremoğlu, babası
Kadir Keremoğlu'nun 14
Nisan 1995'te gündüz vakti
iş yerinin önünden kaçırıldığını belirterek, "750 bin mark fidye istediler.
Fidye pazarlığı, dönemin Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar'ın emri ile gizlice kayda alındı. İki fidyecinin fotoğrafları çekilerek kimlikleri tespit edildi. Kimliği belirlenenler Nazif Karacan ve Murat Akdemir'di. Murat Akdemir'in, daha sonra
intihar ettiğini duyduk. Karacan ise DGM'ye yapılan suç duyurusuna rağmen yakalanmadı. Ağar'a, babamın akıbetini sormak için müdahil olmak istiyorum." dedi.
Bahattin Keremoğlu, babasının kaçırılmasını şöyle anlattı: "14 Nisan 1995 tarihinde ben babamı bizim pasaja getirmiştim. O dönemde pasajımızda iş yeri kiralayan Şehmus T. adında biri vardı,
kaset dükkânı açmıştı. O zaman da PKK'dan kaçıp itirafçı olmuştu,
JİTEM adına çalışıyordu. O zamanın İl
Alay Komutanı Nevraz Yarbay'ın elemanıydı. Şehmus, her gün çete ile irtibata geçiyordu, beni, kardeşlerimden birini veya babamı fidye için
kaçırma planları vardı. Akşam saatlerinde babam kaçırıldı, biz de hemen orada Şehmus'u deşifre ettik."
Polisin ,Şehmus adındaki kişiyi yakaladıktan sonra serbest bıraktığını belirten Keremoğlu, "Olaydan birkaç gün sonra Ankara'dan
telefon geldi, 'babanız elimizde, onu almak istiyorsanız 1 milyon mark fidye getirin biz de babanızı serbest bırakalım' diye. Biz de kalkıp Ankara'ya gittik, dönemin Hakkâri milletvekili olan Mustafa Zeydan aracılığı ile Mehmet Ağar ile görüştük. Görüşmeden sonrasında fidyecilerle görüşmeye gittik. Mehmet Ağar, bize
ekip verdi ve yakamıza cihazlar taktırdı, fidyecilerle görüşmemizi istedi, 'siz gidin biz de kayda alalım,fidyecileri yakalayalım' dedi." diye konuştu.
Babası kaçıranlarla görüşmeye gittiklerinde, fidyeci olarak gelen iki kişiden birinin Nafiz Karacan olduğunu anlatan Keremoğlu, şöyle devam etti: "Onunla pazarlık yaptık, 1 milyon markı 750 bin
marka düşürdük, yaptığımız bu görüşmelerin hepsi kayda alındı, polis ekipleri uzaktan da şahısların fotoğraflarını çekti ve şu an kayıtların nerede olduğunu Mehmet Ağar biliyor. Yalnız biz onlarla pazarlık yaptığımızda, bir şartımız vardı, biz parayı bırakmadan önce babamızla telefonla bir kez konuşacaktık. Yüksekova'ya döndüğümüzde bir telefon geldi siz yanlış yere gittiniz, bize kimse karışamaz, babanız öldü şeklinde tehditler geldi. Öncelikl
e devlet büyüklerimizden,
adalet bakanımızdan, savcılarımızdan şunu istiyorum, beni Ergenekon davasına müdahil etsinler. Mehmet Ağar'a, babamın kemiklerinin nerede olduğunu, en azından mezarının nerede olduğunu soracağım, tek isteğimiz babamızın mezarı başında bir Fatiha okumaktır."