Ergenekon davasının
tutuklu sanığı
emekli Albay Mustafa Levent Göktaş,
Savcı Zekeriya Öz'e, "İlk 2 Ergenekon iddianamesini değerlendirdiğimde Ergenekon'un korkunç bir
örgüt olduğunu fark ettim. Belki biz de farkında olmadan işin içinde olup olmadığımızı bilmiyorum." şeklinde başlayan 9 sayfalık ek ifadesindeki ıslak
imzaların kendisine ait olduğunu söyledi. Göktaş'ın buna rağmen cümlelerin ve birçok detayın kendisine ait olmadığını iddia etmesi üzerine Mahkeme Başkanı
Şengün, "Islak imzalı
belgede nasıl değişiklik yapılır?" şeklinde tepki gösterdi.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
ikinci Ergenekon davasının 119.
duruşmasında gazeteciler
Tuncay Özkan ve Mustafa
Balbay ile eski
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun da aralarında bulunduğu tutuklu 19 tutuklu
sanık hazır bulundu. Eski
Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet
Haberal ve emekli
Tuğgeneral Levent Ersöz ile
Mustafa Dönmez, Ersin Gönenci ve İbrahim
Şahin ise duruşmaya gelmedi. Tutuksuz sanık
Yalçın Küçük ise Oda TV soruşturmasının ardından tutuklandığı için duruşmada tutuklu sanıklar arasında yer aldı. Ayrıca tutuksuz sanıklardan
Emin Şirin, Mahir Akkar, Emcet Olcayto ve Adnan Bulut da duruşma da hazır bulundu.
Tutuklu sanık Hilmioğlu söz alarak geniz kanseri nedeniyle
tahliye edilen sanıklardan
avukat Yusuf Erikel'in durumu hakkında konuştu. Bir hekim olarak ettiği hipokrat yemini nedeniyle konuştuğunu belirten Hilmioğlu, tümörün çapının 6-7 santim olduğunu, Erikel'in 1 yıl boyunca şikayetleri olmasına rağmen
Silivri Devlet Hastanesi'nden daha büyük bir yere nakledilmediğini söyledi. Hilmoğlu, sanıklardan
Mehmet Haberal'ın da ventriküler taşikardisi nedeniyle doğrudan
ölüm riski altında bulunduğunu sözlerine ekledi.
Sanık Hilmioğlu'nun bu açıklamalarından sonra Başkan Şengün, tutuklu sanıklardan Levent Göktaş'ın çapraz sorgusuna devam edileceğini açıkladı.
Danıştay olayında
Bulgaristan konusunun geçtiğini belirten Savcı
Mehmet Ali Pekgüzel, "Bir mektubunuzda Bulgaristan pasaportundan söz ediliyor. Bir
Türk vatandaşı olarak Bulgaristan pasaportunu ne yapacaktınız?" diye sordu. Mektubu yazdığı kişinin Bulgaristan göçmeni olduğunu söyleyen Göktaş, "Bana komutanım 'sizinle ilgilenen kimse yok mu?' diye sorardı. Ben d
e devlete bu kadar
hizmet etmiş insanlarız. Devletin bize layık gördüğü bu işte diye kinaye ederek laf olsun diye 'al bir Bulgaristan pasaportu da gidelim.' dedim." şeklinde
cevap verdi.
Başka bir mektubunda, "PKK'ya af çıksa biz de çıkarız." dediği hatırlatılan Göktaş, bunun demokratik görüş olduğunu, af çıkması durumunda kendilerinin de kurtulabilecekleri şeklinde görüş bildirdiğini söyledi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine tutuklu sanık Mustafa Levent Göktaş, avukatı Abdullah Kaya ile birlikte
Cumhuriyet Savcısı
Zekeriya Öz'e verdiği ek ifade konusunu açıkladı.
Savcı Pekgüzel, ek ifade tutanağında Göktaş'ın, "Birinci ve ikinci iddianamelerde geçen konuların tamamını cezaevinde
okuma ve düşünme fırsatı buldum. Bu belgeleri değerlendirdiğimde Ergenekon'un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim. Belki biz de farkında olmadan işin içinde olup olmadığımızı bilmiyorum, Ancak bana sorulacak her konuda yardımcı olmak için kendi rızamla geldim." şeklindeki sözlerinin yer aldığını hatırlattı.
Dava sanıklarından Fikret Emek'in evinde yapılan aramalarda 'Gayri Nizamı
Harp Kursu' konusunda belgeler bulunduğunu belirten Göktaş, "Avukatım Abdullah Kaya, Savcı Zekeriya Öz ile görüşüyormuş. Savcı da bu konu ile 51 nolu DVD konusunda bazı kuşkuları olduğunu belirterek benim ek ifade vermemi istemiş. Ben de bu konuları açıklamak için tabii ki gidebileceğimi söyledim. Savcının odasına girdiğimde bana 'anlat bakalım' dedi ve ben anlatmaya başladım. İlk 5-6 sayfası bu anlatımlarıma dayalı bilgilerdir. Bu bölüm bir soru cevap olmadan yazıldı. İfademde geçen cümlelerin kes-yapıştır yöntemiyle değiştirildiğini düşünüyorum." iddiasında bulundu.
Savcı Pekgüzel, ifade tutanağının altında 4 savcının imzası bulunduğunu söyleyince sanık Göktaş, ifadeyi bir savcının aldığını belirterek, "Bir savcının aldığı ifade tutanağında 4 savcının imzasının bulunması ne kadar doğru olabilir?" diye sordu. Bunun üzerine Pekgüzel, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'e "Bizim elimizde bu
tutanak dijital ortamda mevcut ama teyit almak için dava dosyasından siz orijinalini sanığa gösterebilirsiniz." dedi.
Başkan Şengün de dava dosyası içerisinde yer alan 9 sayfalık ek ifade tutanağını sanık Göktaş'a göstererek her sayfanın altında yer alan imzaların kendisine ait olup olmadığını sordu. Sanık Göktaş önce son sayfadaki imza konusunda tereddüte düşse de sonuçta 9 sayfadaki 9 paraf şeklindeki ıslak imzanın da kendisine ait olduğunu söyledi. Göktaş, imzaların kendisine ait olduğunu söylemesine rağmen kes-kopyala-yapıştır yöntemi ile ifadesinin değiştirildiği iddiasında bulundu. Başkan Şengün'ün, "
Dijital olsa neyse de ıslak imzalı belge bu. Nasıl değiştirilebilir? Böyle bir şey mümkün mü?" diye sordu. Göktaş ise grafologlara sorulursa bunun mümkün olabileceğini öne sürdü.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanık
Alparslan Arslan'ın Danıştay binasında
keşif yaptığı 16
Mayıs 2006 ve
baskın yaptığı 17 Mayıs 2006 tarihlerinde bozulan güvenlik
kamera kayıtlarından sorumlu
OYAK Güvenlik'in yöneticilerine ilişkin sorular da yöneltti. Pekgüzel, OYAK Güvenlik'in yöneticisi Orhan Çoban ile ilişkilerini sorması üzerine Göktaş, OYAK Güvenlik'in Özel Kuvvetler'den emekli olan ve daha sonra da MİT'te çalışan askerler tarafından kurulup yönetildiğini anlattı. Göktaş, OYAK Güvenlik'in Genel Müdürü Orhan Çoban'ı bir ödeme meselesi nedeniyle aradığını söyledi.