Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet
Mete Işıkara, geçmişte yaşanan afetlerden ve yapılan hatalardan
ders alınmadığını belirterek, bürokratlara büyük görev düştüğünü söyledi.
Kızılay'ın 'Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma
Projesi
Afet Zararlarını Azaltma Programı' kapsamında Samsun'a gelen Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet
Mete Işıkara, hazırladığı proje sunumunu bürokratlara izletirken, duygulanarak göz yaşlarına hakim olamadı.
Prof. Dr.
Ahmet Mete Işıkara,
İl Özel İdaresi toplantı salonunda toplanan bürokratlara projeyle ilgili sunum yaptı. Işıkara,
Türkiye'nin deprem gerçeği üzerinde deprem, sel,
toprak kayması ve çığ düşmesi gibi afetlerin ağır bedeller ödetmesinin nedenlerini sıraladı. Afetler konusunda yapılabilecek çok çalışma olduğunu vurgulayan Prof. Işıkara, şunları ifade etti:
"Bu afetler konusunda yapılabilecek çok şey var. Ama önce neler olabilir baktığımız zaman,
depremin yanı sıra sellerden, toprak kaymalarından, çığ düşmelerinden ve maalesef sırf yerleşim yerleri açmak, imarlaşmak açısından da orman yangınlarından ve tehlikeli çevre kirliliğinden büyük zarar görüyoruz. Neden çok zarar görüyoruz, işsizlik, tehlikeli bölgelerde hızlı ve denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme, hızlı
nüfus artışı, artan konut ihtiyacının kalitesiz yapılaşma ile sağlanması, bilgisizlik ve eğitimsizlik yüzünden. Bunların artık bizim kaderimiz olmaması gerekiyor. Bilgili ve eğitimli bir
toplum olursak, afetlerden korunma konusunda o denli faydalı ve etkili olabiliriz. Bunun için de bilimsellik önplanda olmalı, teknoloji kullanılmalı, afet kültürü oluşturulmalı, afet eğitimi gözardı edilmemeli ve hatalardan ders alınmalıdır."
Türkiye genelinde, her yıl bir kere aletsel büyüklüğü 6.3 veya daha büyük bir depremin meydana gelme olasılığının yüzde 63 olduğunu söyleyen Prof. Işıkara, "Bu çok büyük olasılıktır. Yani bu ne demektir. Yarın bu, ülkenin bir yerinde büyük bir deprem olabilir anlamına geliyor.
Deprem riski açısından yılda ortalama bir kere milli bütçemizin 10 binde 4'ünü (104 milyarı) bunlar eski rakamlardır ve 10 yılda bir kere de yüzde 3'ünü 45 milyarı sadece deprem sonrası konut yapımı için ayırma ihtimali de yüzde 63'tür. Niye bu kadar büyük bedel ödeyelim. Afet için ayrılacak bu kaynağı çekip de
ulaşım, şehirleşme okullaşma ve hastaneler için harcamayalım."
Sunumunu yaparken, davetlilere 1999
Marmara Depremi'nde yaşananlardan kısa bir bölüm izletirken duygulanan Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, göz yaşlarını tutamadı. Konuşmakta zorlanan Prof. Işıkara, "Kaç kişi hatırlıyor bu acıları. O günleri hatırlayalım. Ben bizzat bunların içinde yaşadım, etkileniyorum, çok özür dilerim. Bağışlayın beni. Buralardaki çocuklara hep iyi öğütler veriyorum. Verdiğim öğüt de şu. Geçmişin deprem göçükleri üzerine sürekli göçük adayları kuran bir toplum. Biz siz olmayın diyorum. Çünkü biz yaşadığımız depremlerden ders almadık. 1939
Erzincan Depremi, Türkiye'nin en büyük depremiydi. 40 bin vatandaşımızı kaybettik. Ama bu Erzincan, o depremden ders almadı ve 13
Mart 1992'de bir daha yıkıldı. 1995
Afyon Dinar Depremi'ne, 1998
Adana Ceyhan Depremi'ne de yine uzaktan baktık. Ama 1999
Marmara Depremi tüm Türkiye'yi etkiledi. Malesef de ülkemizin deprem ülkesi olduğunu çok geç fark ettik. Deprem, ilk gün ilk sayfalarda yer aldı. İkinci gün iç sayfalara girdi üçüncü gün kayboldu. Afetler artık kaderimiz olmamalı." ifadelerini kullandı.