Fazilet Özer - Gıda,
Tarım ve
Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, son dönemde yaşanan,
sivil halka yönelen
terör saldırılarına ilişkin ''Bırakın başka bir ırktan, başka bir dinden insana tahammül etmeyi, kendi gibi
Kürt ve
Müslüman olana 'sen benim gibi düşünmüyorsun, benim politik kodlarımla düşünmüyorsun, ben seni öldüreceğim, sana hayat hakkı tanımıyorum' diyor. Bu hayat seven değil, ölü seven bir zihniyetin tezahürü'' değerlendirmesinde bulundu.
AA muhabirine evinin kapılarını açan Eker, gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Bakan Eker, son 20 yılında Diyarbakır'ı gerçekte bir mülteci kampına dönüştüren ve şehrin bütün güzelliklerini, bütün mücevherlerini örten, küller altına alan bir ortam, terör ortamı bulunduğunu anlattı. Eker, ''Bu, şehirden çok şey aldı, götürdü, şehrin dokusu değişti. Şehir mülteci kampına dönüştü'' dedi.
-''Diyarbakır'ın ruhu barıştır''-
Şehirlerin ruhu olduğuna inandığını ifade eden Eker, ''Diyarbakır'ın ruhunun barış olduğunu, Diyarbakır'ın surlarının yürek,
kalp şekline'' benzediğini, bazılarının ise kalkan balığına benzettiğini söyledi. Ancak kalbin daha çok yakıştığını kaydeden Eker, ''Çünkü barış ve barış dolu bir yürek. Barışla çarpan bir yürek. Neye istinaden söylüyorum? Son bin yılda Selçuklular, Osmanlılar, son yüzyılda cumhuriyet var. Ama ondan önce
Süryani,
Ermeni, Keldani, Türk, Kürt, Müslüman bunların hepsi o kalbin içinde bir arada yaşamış. O kalbin tüm çevresi 5 kilometre uzunluğunda. Bundan 50-60 sene öncesine kadar akşamları şehrin kapıları kilitlenir. Yani herkes o şehrin içinde yaşar. O kadar
küçük bir yer. O barış dolu kalbin içerisinde bütün bu insanlar, bütün bu farklılıklar bir arada yaşıyor'' diye konuştu.
Eker, son dönemde yaşanan, sivil halka da yönelen terör olaylarına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
''Bırakın başka bir ırktan, başka bir dinden insana tahammül etmeyi, kendi gibi Kürt ve Müslüman olana 'sen benim gibi düşünmüyorsun, benim politik kodlarımla düşünmüyorsun, ben seni öldüreceğim, sana hayat hakkı tanımıyorum' diyor. Bu hayat seven değil, ölü seven bir zihniyetin tezahürü. Bu Diyarbakır'ın ruhundaki barışı yansıtmıyor. Bundan nasibini almamış. Aslında bu Diyarbakır'ın özü değil. Diyarbakır'a bir yerden gelmiş, Diyarbakır'ı istila etmiş bir anlayıştır. Diyarbakır'ın varlığı değil, Diyarbakır'ın varlığında barış var, tahammül var, tolerans var. Senin gibi olmayana, senden farklı olana, senin gibi düşünmeyene, senin dininden, mezhebinden, ırkından olmayana, seninle aynı etnik yapıda olmayana, aynı dilden konuşmayana tahammül vardır. Diyarbakır'ın ruhundaki barış bu. Binlerce yıldır bu, bu şekilde geldi.
Şimdi birileri diyor ki 'sen benim gibi düşünmüyorsun, seni öldüreceğim. Ya benim gibi düşüneceksin ya da sana hayat hakkı tanımıyorum. Burada var olamazsın, seni taşlarım, seni yakarım, seni yıkarım, seni öldürürüm.' Böyle bir anlayış var. Bu Diyarbakır'ın kendi varlığı değil, otantik varlığı değil. Bu Diyarbakır'a sonradan gelen aslında bir manada bir istilanın zihniyetidir.''
Bu durumun Diyarbakır'ın ortamını, atmosferini, o şehrin ruhundaki barış duygusunu zehirlediğini kaydeden Eker, bunun Diyarbakır'ın binlerce yıldır biriktirerek getirdiği farklı medeniyetlerin birikimlerinin üstünü örttüğünü, o nedenle Diyarbakır'ın küller altında bir mücevher gibi durduğunu, onun güzellikleri, adeta gömülü olduğu noktalar bilinirse oraya dalıp bulunabildiğini kaydetti.
Eker, medyanın yansıttığı Diyarbakır'ın barikatlar,
taş atan çocuklar, ölümler, çığlıklar, panzerler olduğunu, onların onu gördüğünü söyledi.
-''Bir şuursuzluk hali''-
Kürt meselesinin çözülmesi gerektiğini, hükümet ve parti olarak bunu, barış içerisinde çözmeye çalıştıklarını kaydeden Eker, bu işi nasıl çözeceklerinin parti programında ve hükümet programında olduğunu anlattı.
Eker, ''En son geldiğimiz nokta şu. Yeni dönem parlamento, 24. dönem parlamento başladı. Bir yeni anayasayla barış içerisinde ve sivil bir zihnin, zihniyetin ürünü olarak bununla biz çözmeyi öneriyoruz'' dedi.
Bu konuda birçok adım attıklarını, geçmişle mukayese edildiğinde asla kıyas kabul etmeyecek büyük gelişmeler olduğunu kaydeden Eker, ''Fakat birileri sanki özel olarak bu gelişmenin farkında da onun barış içerisinde bu kadar kolay çözülmesini istemiyor. 'Olmaz' diyor. 'Ben daha çok kan dökeceğim' diyor. Bazıları bunu kendi hesaplarına yapıyor. Bazen belki de taşeronluk yapıyor, bilemiyoruz. Ama sonuçta daha çok kan dökülüyor, daha çok
gözyaşı var, daha çok yürek yanıyor'' diye konuştu.
Annesinin karnındaki 8 aylık, adı konmamış, annesinin umudu olan erkek bebeğin kurşunlara
hedef olduğunu, bunun ''aklın, izanın, şuurun kabul edebileceği bir şey değil olmadığını'' kaydeden Eker, bunun bir şuursuzluk hali olduğunu söyledi.
-''ölü sevicilik, ölümden, ölmekten, kandan medet ummak''-
Eker, ''Onu ben şöyle yorumluyorum. Bir şeye zarar vermek, birini
rakip, düşman görüp ona saldırmak anlaşılabilir bir şeydir. Buna çeşitli tanımlamalar getirebilirsiniz, barbarlık diyebilirsiniz. Ama bu karşı karşıya kaldığımız şey ondan, barbarlıktan öte birşey. Bu
vahşettir. Niye vahşet diyorum? Şundan dolayı, vahşi karşısındakine zarar vereceğim derken kendine de zarar verendir. Onun ayrımında değildir. Kime niye zarar verdiğini bilmiyor. Bu kadar bir şuursuzluk hali. Kendi kendine de zarar veriyor. Ölü sevicilik aslında budur. Ölümden, ölmekten, kandan, gözyaşından medet ummak aslında budur'' diye konuştu.
Eker, bütün bunlara rağmen, bütün bunlara karşı her müspet gelişmeyi umut olarak, olumlu bir adım olarak gördüklerini ifade etti.
''BDP'nin Meclis'e gelip
yemin edip
siyaset yapmasını olumlu karşıladığını'' kaydeden Eker, ''Hayırlı bir gelişmedir, olumlu bir gelişmedir. İnşallah hayra vesile olur.
Umutla ve olumlu bir adım olarak karşılıyorum, destekliyorum, iyi görüyorum'' dedi.
(FZL-TNÇ)02.10.2011 10:22:06