Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz, ''Gerçek anlamda başarılı üniversite, içinde bulunduğu toplumu dönüştürebilen üniversitedir. Bunu becerebiliyorsa o zaman gerçekten buraya harcadığımız tüm kaynaklara değiyor demektir'' dedi.
Fırat Üniversitesi'nin (FÜ) 2011-2012 akademik yılı açılışına katılan Bakan Yılmaz, FÜ
Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada,
kalkınma denilen sürecin temel amacının insanı daha mutlu kılmak, çok daha iyi bir duruma yükselmesine
yardım etmek olduğunu söyledi.
Bu sürecin de en temel aracının insan olduğunu belirten Bakan Yılmaz, kalkınma sürecine insan odaklı bir anlayış içerisinde yaklaştıklarını ifade etti.
Dünyada artık ''insan
sermaye'' denilen bir kavram olduğunu, kas gücü yerine
beyin kasının, emeğinin ortaya konulduğunu ifade eden Bakan Yılmaz, ''İnsan sermayesi dünyada
rekabet ortamında da en önemli belirleyici unsur haline gelmiş durumda. İnsanına daha fazla yatırım yapan, insan sermayesini daha iyi geliştiren
ülkeler uluslararası rekabet ortamında da başarı elde ediyor. Dolayısıyla biz de hükümet olarak başından beri eğitime bu gözle bakıyor ve büyük önem veriyoruz'' dedi.
-''ÜNİVERSİTELER BÖLGESEL KALKINMANIN LOKOMOTİFİ''-
Üniversiteleri sadece geçmişte üretilmiş olan bilgiyi aktaran kurum fonksiyonu ile görmediklerini, bunun yanında yeni bilgi, teknolojiler üreten kurumlar olarak algıladıklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
''Aynı zamanda üniversiteleri kalkınmanın gelişmenin sosyo-
ekonomik problemlerimizi aşmanın en önemli enstrümanlarından biri olarak algılıyoruz. Bölgesel gelişme konularından sorumlu bir
bakan olarak
bölgesel kalkınmada üniversiteyi lokomotif bir kurum olarak görüyorum. Kalkınma ajansları ve diğer bazı kurumlarımızla birlikte. Üniversite, içinde bulunduğu bölgeyi, toplumun kültürünü çok iyi
analiz etmek durumunda. Ve o toplumun ekonomik, sosyal sorunlarına çözümler üretmek, projeler üretmek, o toplumun kalkınmasına
destek olmak durumunda. Bunu yapamayan bir üniversiteyi başarılı bir üniversite olarak
tarif etmek bana göre mümkün değil. Akademik bir
takım kriterler var,
yurt dışı yayın sayısı gibi onlar elbette önemli, bir itirazım yok fakat yeterli değil, yeterli görmüyoruz. Gerçek anlamda başarılı üniversite, içinde bulunduğu toplumu dönüştürebilen üniversitedir. Bunu becerebiliyorsa o zaman gerçekten buraya harcadığımız tüm kaynaklara değiyor demektir.''
-''TÜRKİYE DÜNYANIN YÜKSEK ÖĞRETİM KONUSUNDAKİ TRENDİNİ YAKALAMIŞ HATTA AŞMIŞ DURUMDA''-
Bakan Yılmaz, 2000 yılında tüm üniversitelerde sadece yatırımlara harcanan paranın 249 milyon lira iken, 2011 yılında bu rakamın 2 milyar 359 liraya yükselerek, neredeyse 10 kat arttığını, cari harcamaların da katılması halinde bu sene üniversitelere 11 milyar liranın üstünde bir kaynağın ayrıldığını söyledi.
Bu artışla birlikte üniversite ve eğitim gören öğrenci sayısında da artış yaşandığını, 2006'dan sonra son 4-5 yılda 50
devlet üniversitesi, 30'un üzerinde de
vakıf üniversitesinin kurulduğunu, 2010-2011 döneminde örgün
öğretim gören öğrenci sayısının 2 milyon 67 bine çıktığını anlatan Bakan Yılmaz, şunları söyledi:
''Açıköğretimi de saydığımız zaman 3 milyon 781 bine ulaşmış. Bu Avrupa'da birçok ülkenin nüfusundan daha fazla. Ve bizim de işte en büyük gücümüz
genç nüfus, en büyük potansiyel diyoruz ya vesaire. Eğitmediğiniz sürece bu potansiyel değil bir baş belası aslında. Ama eğittiğiniz, donattığınız zaman bu nüfus en büyük avantajınız, en büyük gücünüz.
Türkiye, dünyanın yüksek öğretim konusundaki trendini yakalamış hatta aşmış durumda. Dünyada da benzer bir eğilim görüyoruz. 30-40 sene önce 20 milyon civarında dünyada yüksek öğretimde öğrenci varken bugün her sene 150 milyon insan üniversite eğitimi alıyor. Dolayısıyla dünyada da 30-40 yıl öncesine göre çok ciddi bir artış var. Türkiye bunu son yıllarda yakalamış ve aşmış durumda, trend olarak söylüyorum.''
-''NASIL BİR ÜNİVERSİTE OLMALI?''-
Bakan Yılmaz, üniversitelere bu kadar fedakarlık yapılmasıyla birlikte 'Nasıl bir üniversite olmalı?' sorusunu herkesin tartışması gerektiğini belirterek, ''Çevresine duyarlı bir üniversite istiyoruz. İçe kapalı bir üniversite istemiyoruz.
Ziraat fakültesi varsa bir üniversitenin fakat bulunduğu şehirde insanlar zirai faaliyetlerini babalarından, atalarından gördükleri gibi yapmaya devam ediyorlarsa o üniversitenin herhalde başarılı oluğunu söyleyemeyiz. Etrafı duvarlarla çevrili, toplumla ilişkisi zayıf bir üniversite istemiyoruz. Tam aksine ekonomiyle,
iş dünyasıyla, toplumla çok yoğun ve güçlü bağları olan bir üniversite istiyoruz'' diye konuştu.
Diğer yandan rekabetçi bir üniversite de isteklerini ifade eden Bakan Yılmaz, şöyle devam etti:
''Birbirinin kopyası olan üniversiteler istemiyoruz. Elbette tüm üniversitelerde bir takım olmazsa olmaz unsurlar, benzer özellikler olacaktır ona hiçbirimizin itirazı yok. Ama asıl maharet farklılaşmayı nerede yaptığımız. FÜ'yü diğer tüm üniversitelerden ayıran şey nedir? Özgün olan tarafı nedir veya
İnönü,
Bingöl üniversitelerinin? Özgün bir takım işler yapabiliyorsak işte asıl o zaman üniversite rekabetçi hale gelir. Mukayese avantajını kullanmış hale geliyor. Burada yine aynı bölge içinde bulunan üniversitelerin birbirlerini tamamlamaları, iyi bir iş bölümü ve
işbirliği, zihniyet ve uygulamasının olması da çok önemli. Bunu yaptığınız zaman üniversitelerimiz daha rekabetçi, güçlü hale geliyor.''
-ÜNİVERSİTELERİN KATMA DEĞER ÜRETMESİ-
Bakan Yılmaz 2009 yılı verilerine göre üniversitelerin kaynaklarının yüzde 55'inin hazine, yüzde 33'ünün
döner sermaye, yaklaşık yüzde 12'sinin de kendi özel gelirlerinden oluştuğunu söyledi.
Yılmaz, şöyle devam etti:
''Yani bizdeki üniversiteler biraz hazineye bağlı üniversiteler, öyle görünüyor. Bu belli bir gelişme, serpilme süreci için olabilir. Halkımız bu fedakarlığı yapabilir. Ama bunun ilelebet devam etmesini beklemek doğru değil, bu ülkeye faydalı da değil. Üniversitelerin mutlaka daha fazla gelir, katma değer üretmesi lazım. Kendi ayakları üstünde durmayı becermesi lazım. Bunu yaptıkları zaman hem üniversite olarak daha özgür, daha özerk hareket etme imkanına kavuşurlar hem de ülkemizin gelişmesine daha fazla katkıda bulunurlar. İşte bu da yine projecilik kültürünün çok güçlenmesiyle ilişkili.''
-''HOCALARIMIZ TABİ Kİ TİCARİ DÜŞÜNECEK''-
Bakan Yılmaz, daha önce katıldığı bir toplantıda bir öğretim üyesinin 'Biz eskiden iş yerlerinin olduğu bir yeri ziyaret etmekten utanırdık. Birisi (Bu hoca ticari düşünüyor) falan der diye gitmezdik' şeklindeki sözlerini aktararak, şunları söyledi:
''Böyle bir kültürden geliyoruz biz. Halbuki olması gereken tam tersi. Hocalarımız tabii ki ticari düşünecek. Tabii ki bu ülkede ticaret nasıl gelişir, ben hangi teknolojileri, yenilikleri yaparsam iş dünyası ile birlikte hem üniversiteye katma değer üretirim hem de iş dünyasına faydam olur diye düşünecek. Çizmelerini giyip tabii ki gidip atölyeleri görecek, tesisleri gezecek. Bunu yapmadan sadece odasına, laboratuvarına kapanıp kalırsa hocalarımız ne kendilerini geliştirebilirler ne de iş dünyamıza, kalkınmamıza yeterince destek olabilirler. Dolayısıyla bu kültürü mutlaka değiştirmemiz... Değişmeye başladı çok
şükür o eski dönem gibi değil ama çok daha güçlendirmemiz ve projecilik kültürüyle de bütünleştirmemiz lazım. Bunu yaptığımız zaman üniversitelerin öz gelirleri de artacaktır. Öz gelirleri artarak, öz güveni, özgürlüğü artacaktır. Tüm bunlar aslında birbirleriyle bağlantılı hadiseler. Hem hazineden bütün parayı alacaksınız, hem de ben özerk olacağım diyeceksiniz. Tabii saygı duyuyoruz, ama bunun çok da sağlıklı bir zemin olmadığını hepiniz de takdir edersiniz zannediyorum.''
Bakan Yılmaz, Türkiye'nin iyi yolda olduğunu, artık sadece mal
ihraç eden bir ülke olmaktan çıkıp
hizmet ihraç eden bir ülke olma noktasına gelindiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Özellikle eğitim ve sağlık alanında bu noktadayız.
Yurt dışından özellikle öğrenci çekebiliriz. Bu da eğitim hizmet ihracatı aslında. Bunu çok iyi yapan üniversiteler var,
Gaziantep Üniversitesi örnek olarak.
Elazığ,
Malatya aslında bu bölgemiz yurt dışından öğrenci çekebilecek konumda olan bölgelerden bir tanesi. Bu konuda da hep birlikte ciddi bir gayret gösterilmesi çok faydalı olacaktır. Bir anlamda hizmet ihracatı yapan bir bölge vasfı kazandırmış oluruz bu şekilde.
Sağlıkta da bunu fiilen yapıyoruz aslında. Avrupa'dan dahi Türkiye'ye gelip sağlık hizmeti alıp dönenler var. Sağlık da bir anlamda ihraç ediyoruz. Bunları daha sistematik yapmalıyız diye düşünüyorum.''
-FÜ REKTÖRÜ PROF. DR. BİNGÖL-
Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl de, FÜ'nün yapılan uluslararası sınıflandırmada dünyanın en iyi bin üniversitesi arasında, genel olarak Türkiye üniversiteler arasında 19. sırada yer aldığını söyledi.
Öğrencilere, ''Özellikle son yıllarda Türkiye üzerinde üzerinde oynanmak istenen birçok oyunları siz yakından görüyorsunuz ve görmelisiniz'' diyen Rektör Prof. Dr. Bingöl, şunları söyledi:
''Kardeşi kardeşe düşman etmek, kardeşler arasına nifak sokmak ülkemizin parçalanması bölünmesi için her türlü oyunlar oynanmaktadır. Özellikle
doğu batı çatışması için her türlü yollar denenmektedir. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu illerinin bir kısmında yoğun olarak yaşanan hatta son günlerde Ankara'nın dahi göbeğinde bombaların patlatıldığı... Ve Türk milleti sindirilmek istenmektedir. Sizlerden ricam Türkiye'nin tüm illerinden gelen öğrencilerimiz, birbirinizi en samimi duygularla kucaklayın. Aynı milletin mensupları Edirne'den Hakkari'ye, Kars'tan Muğla'ya bu ülkenin ebedi olarak tek
bayrak altında yaşayabilmesi için tüm öğrencilerin kardeş olduğunu unutmayınız.''
Bingöl, yeni eğitim yılında da üniversiteyi daha ileriye götürmek için el birliğiyle çalışacaklarını söyledi.
Törene
Vali Muammer
Erol,
AK Parti Elazığ milletvekilleri Zülfü Demirbağ,
Şuay Alpay, Sermin Balık, Malatya
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik, öğretim üyeleri, öğrenciler ve davetliler katıldı.
Bakan Yılmaz, törenin ardından FÜ Hastanesi'nde oluşturulan yeni yoğun
bakım ünitesini hizmete açtı.
(FNS-EMN-İSA)30.09.2011 15:45:00