Diyarbakır'da devam eden faili meçhuller davasının bugün ki duruşmasında
tanık olarak dinlenen dönemin
Cizre şuan İzmir'in
Buca ilçesi Kaymakamı olan Şenol Bozacıoğlu'nun tehdit edildiği ortaya çıktı. Bundan önceki duruşmaya tanık olarak katılan
Antalya Vali Yardımcısına gönderilen tahdit mektubunun aynısının Kaymakam Bozacıoğlu'na da gönderildiği belirlendi.
Davanın öğleden sonraki duruşmasında tanıkların dinlenmesine devam edildi. 1994 yılında Cizre Kaymakamlığı görevini yapan Şenol Bozacıoğlu tanık olarak dinlendi. Bozacıoğlu, Cizre'de yaşandığı iddia edilen olaylarla ilgili bilgi ve görgüsünün olmadığını söyledi. Mağdur
avukatlarından
Tahir Elçi'nin tanıkların
baskı altına alındığını, zaman zaman tehdit edildiğini hatırlatarak Bozacıoğlu'nu kendisine herhangi bir
mektup gönderilip gönderilmediğini sordu. Kaymakam Bozacıoğlu, "Bana kargo ile bir mektup geldi. Bir kısmını okuduktan sonra yırttım. Kimsenin mektubuyla ifade vermiyorum. Kimse bana talimat veremez. Mektubu ciddiye almadığım için
adliye makamlara bildirmedim. Ben hukuka inanan bir kişiyim" diye konuştu.
Avukat Tahir Elçi, Antalya Vali Yardımcısına gönderilen mektubun 29 maddeden oluştuğunu ve duruşmaya hakim bir kişi tarafından kaleme alındığını söyledi. Elçi, "
Temizöz içeride olmasına rağmen hale ciddi bağlantılarının olduğunu görüyoruz. Mektup yazarak tanıkları tehdit eden kişilerin halen cezaevine girip çıkma yetkisine sahiptirler. Avukat meslektaşlarımız böyle bir şeye tenezzül etmezler." dedi.
Elçi,
mahkemeye mektup ile ilgili suç duyurusunda bulunarak, gerekli işlemlerin yapılmasını talep etti.
Tanık olarak dinlenen 1992 yılının Cizre
Merkez İlçe Jandarma Komutanı Ahmet Öznalbant ise 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili savcıları verdiği ifadelerini kabul etmedi. Mahkeme başkanı
Menderes Yılmaz'ın iddianamedeki
sorgu ekibini sorması üzerine Öznalbant, "
Yavuz ve Tuna kod isimli kişileri hatırlıyorum. Bunlar kod isimleri kendi aralarında kullanıyordu." dedi.
İTİRAFÇI YAKİN: TSK'NIN SESSİZ KALMASI RENCİDE EDİCİ
Duruşmada söz alan sanıklardan itirafçı Bedran –
Şahin kod adlı Adem Yakin, birilerin düğmeye bastıktan sonra haklarında tutuklama kararının verildiğini iddia etti. Yakin, yargılamanın hukuki yönü olmadığını kaçak olarak yargılandıklarını öne sürdü. Yakin, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kadar sessiz kalması, aktif bir subayı burada yargılanırken, eri ve korucuları bu durumdayken rencide edici bir durum yaşanıyor." diye konuştu.
Sanıklardan Kamil Atağ ise duruşmada bağırdığı için özür dilediğini dile getirdi. Atağ, "Bir avukat karşımda durmuş babamı ve kardeşimi öldüren teröristi savunuyor ve beni suçluyor. Aşiret yapısına uygun bir tutum değil, kendimi tutamadım bağırdım özür dilerim" dedi.
Kendinin bir
Kürt olduğunu, milyonlarca Kürt olduğunu ve temsilcisinin
Öcalan olmadığını anlatan Atağ, "Öcalan, Kürdi temsil edemez. Osman
Baydemir ve Leyla Zana'yı tehdit edemez. Bir Kürt olarak Öcalan'ı kabul etmiyorum beni temsil edemez. Öcalan bir canavardır. Birileri düğmeye bastı bizi bu hale düşürdü. Kamil Atağ'ın tutuklanmasıyla devlet faili meçhulleri çözemez. Dönemin devlet yöneticileri neden yargılanmıyor. Okyanus ötesi düğmeye basıldı. 1997 yılında ABD beni ajanlaştırmak istedi kabul etmedim. Onlar düğmeye bastı böyle oldu." ifadelerini kullandı.