Anayasa hukukçusu Prof. Dr.
Ergun Özbudun, laikliğin evrensel anlamına uygun bir biçimde yeniden tanımlanması gerektiğini söyledi. Özbudun, "Türkiye'deki
laiklik anlayışı devlete adeta
toplumu laikleştirme misyonu yükleyen dinin görünürlülüğünü sadece bireyin vicdanına, evlere ya da mabetlere hapsetmeye çalışan adeta pozitivist bir ideoloji niteliğindedir." dedi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (
TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısı 'yeni anayasa' gündemiyle Four Seasons Otel'de başladı. Konseyin toplantısına TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit
Boyner, Prof. Dr.
Ergun Özbudun, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve TÜSİAD üyeleri katılıyor.
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Ergun Özbudun, TÜSİAD ile yeni anayasa konusunda bazı ortak tespitlerinin olduğunu dile getirdi. Mevcut anayasanın Türkiye'nin ihtiyaçlarına
cevap vermediği yönünde fikir birliğine vardıklarını dile getiren Özbudun, "Bu anayasa devlet eksenlidir,
yasakçıdır, otoriterdir ve vesayetçi birçok hükümleri içermektedir. Türkiye'nin yeni anayasası devlet eksenli değil; birey eksenli, yasakçı değil; özgürlükçü ve vesayetçi değil;
sivil demokratik, insan haklarına saygılı evrensel demokratik normlara uygun bir anayasa olmalı. Dolayısıyla hem başlangıç noktasındaki tespitte hem varılmak istenilen nihai hedefte tam görüş birliği olmuştur bu ortak noktada. Aksi olsaydı böyle bir çalışma gerçekleştirilemezdi." diye konuştu.
Seçim barajının düşürülmesinin kısa vadede mümkün olmadığını anlatan Özbudun, "Öyle görülüyor ki kısa süre içinde böyle bir radikal
seçim mevzuatı değişikliği gerçekleşemeyecek. Gerçekleşmesini arzu ederdik. Siyasi irade isterse yapılabilir.
Meclis bugünkü sistemler ile seçilirse yeni anayasanın dayatmadan uzak mümkün mertebe müzakereci ve uzlaşmacı üslupla yapılmasının altını çizmek istiyorum. Partiler arası uyum komisyonunun yeniden gündeme getirilmesi konusu olabilir. Burada uzlaşma çabası gösterilebilir. Bu komisyona belirli bir süre verilmeli mutlaka oy birliği şartı aranmamalıdır." ifadelerini kullandı.
Yeni anayasada laikliğin yeniden tanımlanması gerektiğini aktaran Özbudun, "Evrensel anlamda laiklik devletin bütün dinler ve
inanç grupları arasında tarafsız ve eşit mesafede olduğunu birini diğerleri aleyhine kayırmadığını belli bir inanç sistemini devletin iktidarını ve kaynaklarını kullanarak topluma benimsetmeye çalışmadığı bir sistemdir. Türkiye'deki laiklik anlayışı bunun ötesine geçen devlete adeta toplumu laikleştirme misyonu yükleyen dinin görünürlülüğünü sadece bireyin vicdanına, evlere ya da mabetlere hapsetmeye çalışan adeta pozitivist bir ideoloji niteliğindedir. Buradan temel hareket noktamız Türkiye'deki laikliğin evrensel anlamına uygun tanımlanmasıdır." diye konuştu.
Zorunlu din dersinin kaldırılmasını isteyen Özbudun, "Burada önemli bir konu 1982 Anayasası ile getirilmiş zorunlu din eğitimi. Laik bir devlette zorunlu bir din eğitimi olmaması gerekir. Devlet okullarında din eğitimi, kişilerin isteklerine bağlı bir hale getirilmelidir. Devlet dışında din eğitimi sivil toplum kuruluşlarınca verilebilmeli. Bunların şiddet yöntemleri telkininde bulunmamaları kin ve nefret aşılamamaları üzerinde bir devlet denetimi olmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı çetrefil bir konudur. Tamamen kaldırılması ya da temsili bir biçimde yapılandırılması üzerinde duruluyor. Tamamen kaldırılması uygun görülmemiştir." şeklinde konuştu.