Dünyada Yaşanan Finansal Dalgalanmalar

Dünyada Yaşanan Finansal Dalgalanmalar

Coşkun Bozyel - Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, ''Dünyanın en büyük pazarlarındaki bu olumsuz hava, kalkınmakta olan ülkelerin ihracatı, üretimi ve istihdamını da etkileyecektir'' dedi. Türkiye'nin yanı sıra Avrupa, Amerika ve Kuzey Afrika'daki şirketleriyle, başta tekstil olmak üzere çeşitli alanlarda faaliyet gösteren Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, son günlerde dünyada yaşanan küresel finansal dalgalanmaları değerlendirdi. Şahin, üç yıl önce gelişmiş ülkelerde yaşanan, özellikle o zamanlarda emlak piyasasındaki patlamasıyla ortaya çıkan bankalar krizinin, artçılarının sürdüğünü, şu an yaşanması beklenen krizin çok derin bir artçı olduğunu belirtti. Bunun sebeplerinden birinin Amerika ile Avrupa ülkelerinin, krizi aşmak için kesenin ağzını açıp piyasaya bol para sürerek, krizden çıkma çabaları olduğunu ifade eden Şahin, ''Özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinde istenen ivmeyi vermeyip, bütçelerinin de gerilmesine neden olması, şu anki global krizi doğurmuştu. Bu nedenle şu anda hem Amerika, hem de Avrupa ülkeleri ciddi bir reyting sorunuyla boğuşuyor'' dedi. Amerika ve Avrupa ülkelerinin iyice büyüyen bütçe açıklarının finansmanı konusunda zorlandığını anlatan Şahin, şöyle devam etti: ''Özellikle Avrupa'nın bazı ülkeleri ile ABD'de, yeni tasarruf tedbirlerinin alınmasıyla birlikte ekonomideki büyüme ivmesi azalmaya başladı. Dolayısıyla Avrupa periferisindeki bazı ülkeler iflasın eşiğine geldi. Ülkelerin aşırı borçlanmaları giderek daha büyük sorunları ortaya çıkarıyor. Bu borçları aşağıya çekmekte ve ekonomiyi canlandırmada ciddi sıkıntı çeken ülkelerle birlikte dünya, yavaş yavaş yeni bir krize doğru sürükleniyor. Zira Avrupa ve Amerika, dünyanın en büyük pazarları. Bu pazarlarda, finans ve bütçe açıkları nedeniyle durgunluğa girme tehlikesi var. Bu durum dönüp dolaşıp, kalkınmakta olan ülkeleri de kriz girdabına çekme tehdidi oluşturuyor. Dünyanın en büyük pazarlarındaki bu olumsuz hava, kalkınmakta olan ülkelerin ihracatı, üretimi ve istihdamını da etkileyecektir. Yunanistan'la başlayıp, İtalya ile patlak veren ve dünyayı saran ekonomik krizin, ikinci bir dip olduğunu söyleyebiliriz.'' -KRONİK PROBLEMLER AKUT PROBLEM HALE GELDİ- Geçtiğimiz yıllarda oluşan kronik problemlerin, şu an Avrupa'da yaşanan krizin ve 2008 krizinin su üstüne çıkardığını da vurgulayan Şahin, kronik problemlerin akut problemler haline geldiğini ve bunun ABD için de söylenebileceğini ifade etti. 2008 krizinde, ABD'nin piyasaya 1 trilyon doların üzerinde para sürdüğünü ancak, buna rağmen ekonominin istenilen büyümeyi yakalayamadığı için şimdiki sorunların ortaya çıktığını belirten Şahin, şöyle konuştu: ''Neredeyse yüzde 10'lara varan bütçe açığı ancak yeni tedbirler alınarak kontrol altında tutulabilecek ki bu da büyümeyi iyice zorlaştıracak. Bütçelerde radikal kesinti şart. Avrupa'nın kronik problemi ise daha derin. Avro'yu Maastricht kriterlerine göre hayata geçirdiler. Avro'ya katılmak için en çok yıllık yüzde 3 borçlanma, yüzde 60 borç stoku ve yüzde 3 de enflasyon şartı getirilmişti. Ama İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler, borç stokları yüzde 100'ün üzerinde olmasına rağmen, Avro'ya alındı. Dolayısıyla Avrupa, Avro vizyonundan sapmış olarak bu kurallara uymadı. Avrupa'daki birtakım ülkelerin, krizle birlikte borç oranları yüzde 140'lara fırladı. Hatta Almanya ve Fransa gibi ülkelerin bile borç oranları yüzde 80'lere ulaştı. Avro geçildiğinden beri, Avrupa'nın güneyindeki ülkelerin verimliliği, kuzeydeki ülkelere göre daha düşük kaldı. Almanya ve diğer kuzey ülkelerinin verimliliğini yüzde 40 artırırken, güneydeki ülkeler ise artıramadılar. Dolayısıyla kuzey ülkelerine göre, rekabet güçlerini kaybettiler. Avro'ya geçmeden önceki dönemlerde yaşanan krizlerde bu ülkelerin paraları değer kaybediyordu. Bu ülkeler krize bu şekilde uyum sağlıyorlardı. Avro'ya geçişle birlikte, uyum sağlayamayan güneydeki Avrupa ülkeleri, sanayide, ihracatta ve turizmde irtifa kaybetti. Mesela 2008 yılında Türkiye turizmde parlarken, Yunanistan ve İspanya kan kaybetti. Çünkü, Türkiye, TL'nin değer kaybetmesiyle rekabet gücü kazandı.'' -AB ÜLKELERİNDEKİ KEMER SIKMA TEDBİRLERİ- İki hafta önce AB ülkelerinin bir araya gelerek, Portekiz, İrlanda ve Yunanistan için, 440 milyar Avroluk ortak yeni bir fon oluşturduklarını ifade eden Şahin, İtalya ve İspanya'da da finansal dalgalanmaların başlamasıyla, oluşturulan fonun yetersiz kaldığını dile getirdi. Krize giren AB ülkelerindeki kemer sıkma tedbirlerinin, politik sorunları da beraberinde ortaya çıkardığını anlatan Şahin, ''Ülkelerde halklar, refahın azalmasına razı olmuyor. AB'nin güneydeki ülkelere, kuzeyden gelen paralarla suni bir refah geldi. Şimdi de, refahtan vazgeçemedikleri için, kronik problemler şu an gündem haline geldi'' dedi. Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Pansuman yetmez, hastayı ameliyata almak lazım. Liderler bu krizi çözemezse, halk sandık başında onları cezalandıracaktır. Yani artık sorun politik hale gelmiştir. Politik sorun olduğu için de, bir araya geldiklerinde politikacılar, koltuklarını kaybetmemek için halka şirin görünecek, kısa süreli rahatlatacak pansumanlar yapıyorlar. Aynı yaklaşım ABD'de de mevcut. Amerika böyle bir tasarrufa giderse, ekonomi büyümeyecek ve vergi gelirleri düşecek ve böylece belki de borçlanma oranı bugünkü yüzde 10'ların üzerine çıkmış olacak. Kronik sorunlar çözülmediği, Avrupa'nın kendi içindeki ülkeler arasındaki dengesizlikler düzeltilmediği sürece, bu derin artçının dışında ileride belki de çok daha derin başka artçılar gelecek, kriz iyice derinleşecek.'' -''TÜRKİYE NET İHRACATA DESTEK VERMELİ''- Şahin, açıklamasında son 7 gündür Almanya'daki DAX endeksinin, üst üste düştüğünü, DAX'taki şirketlerin 100 milyar doların üzerinde para kaybettiğini de vurguladı. DAX endeksinde son günlerde yaşanan bu düşüşün, 2008 krizinde ABD'de meydana gelen düşüşlerden bile çok daha hızlı olduğunu ifade eden Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: ''AB'nin güney ülkelerinde, krizle ilgili kalıcı bir çözüm üretilemeyip, pansuman yapılmaya devam edilirse, Kuzey Afrika ülkelerindeki gibi olmasa da, yapılacak seçimler sonucunda politik kaymalar, yeni oluşumlar, yeni bloklar oluşacak. Türkiye net ihracata destek vermeli. Türkiye tarafına bakarsak, AB'nin dışındaki bizim gibi ülkelerin, hem şanslı hem de şanssız olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye parasını serbest bırakıyor ve TL, Dolar ve Euro karşısında değer kaybediyor. Bunun sebebi de cari açığımız. Aslında Türkiye için, kısa vadeli çıkış yolu da, TL'nin rekabetçi bir noktaya oturtulması. Alınacak tedbirlerden biri, net ihracatın ciddi olarak desteklenmesi. Brezilya buna başlamış bulunuyor. Uzun vadede, yine net ihracat yapacak sektörlere, kalıcı, teknoloji ihtiva eden yatırımlar için teşvik verilmelidir. Dünyaya ihracat yapan, kalıcı bir sanayi ve hizmet alt yapımızın olması lazım. Bunlardan biri de turizm. Bizim cari açık sorunumuza ilaç olacak, net döviz getirisi olan önemli bir sektör de turizmdir. Türkiye'de en çok katma değer yaratan sektörlerden biri olan turizmin de teşvik edilmesi lazım. Özellikle katma değeri ve döviz kazanımları yüksek olan sektörlerin teşvik edilmesi gerekir. Turizm Anadolu'nun kılcal damarlarına kadar girerek, buradaki farklı birçok sektöre de canlılık getiriyor. Ekonomi büyüdükçe ÖTV ve KDV gibi vergiler önemli ölçüde artıyor. Böylece cari açığı körükleyen ithal ürünlerden aldığımız vergilerle ciddi kaynaklar oluşturuyor. Dolayısıyla bütçemizin gelir hanesinde ciddi artılar oluşuyor.'' -''AVRUPA'DAKİ KRİZ TÜRKİYE İÇİN GÖRECELİ BİR FIRSAT''- Türkiye'nin ihracatı çeşitlendirmesi gerektiğini bildiren Şahin, şunları kaydetti: ''Avrupa'daki kriz, Türkiye için göreceli bir fırsat. AB ülkelerindeki pazarları Bangladeş, Hindistan ve Çin gibi yükselen ülkelere kaptırmamamız lazım. Çin parasını yükseltmiyor. Rekabet içinde olduğumuz ülkelere göre paramızı iyi bir konumda tutmalıyız. Daralan pazarlardan büyük paylar alabilmeliyiz. Kalkınmakta olan ülkelerden de ciddi bir ihracat payı almamız lazım. Öte yandan Arap Baharı dediğimiz olaylarla birlikte, bu ülkelere yaptığımız ihracat daraldı. Bu durum o ülkelerdeki düzen oturana kadar da devam edecek. Bu düzenin oturmasının uzun süreceğini göz önünde bulundurduğumuzda, Amerika ve Avrupa pazarlarında da daralma yaşanması halinde ciddi sıkıntıya düşeriz. Avrupa'nın güneyindeki ülkelere ve Ortadoğu ülkelerine göre Türkiye, herşeye rağmen istikrarlı bir ülke. Bankalar sağlam, hızlı ve fleksibl davranabilen bir Merkez Bankamız var. Bütçe yapımız son derece sağlam ve ustalık döneminde bir iktidar var. Tecrübeli bir hükümet ve kaliteli kadroları var. Hızlı kararlar veriliyor. Türkiye bu yönlerden avantajlı olduğu için yabancı sermayeyi çekmeye devam edecektir. Özellikle Ortadoğu'nun sermayesi de Türkiye'ye gelecektir. Ama bu da cari açığımızı körükleyecek bir durum. Dengeyi iyi kurmak lazım. Dışarıdan gelen paraları, doğrudan yatırıma teşvik etmek lazım. Sıcak para girişine de bir fren konulmalı ki, TL'yi değerlendirip, dünya pazarlarındaki rekabet gücümüzü azaltmasın. En önemli teşvik, paramızın rekabetçi duruma getirilmesi ve değerlenmesine izin verilmemesi. Bu Türkiye'de yerli ve yabancı yatırımcıların üretime dayalı, ihracata dayalı köklü yatırımlar yapmasını da teşvik edecektir. Türkiye böylece bu krizden de bir yıl sonra yeni bir zaferle çıkabilir.'' (KUN-RC-MSE)10.08.2011 11:25:45
<< Önceki Haber Dünyada Yaşanan Finansal Dalgalanmalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER