eşile boyanmış dağları taşları, şırıl şırıl akan dereleri, durgun ve mağrur gölleri, rengarenk açan çiçekleri, meleyen kuzularıyla, Türklerin adeta genlerine işleyen göçerliklerine ev sahipliği yapan
yaylalar, kır insanının hayatının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Doğanın tüm renklerini cömertçe sunan Doğu
Karadeniz yaylaları ise hem dinlencenin, hem turizmin, hem
hayvancılığın hem de Karadeniz insanının yaz aylarında
demir attığı
doğal liman hüviyetini, kırdan kente gerçekleşen onca göçe, hayvancılığın önemini yitirmesine rağmen cazibesinini koruyor.
Yayla göçünde, o
sezon iklim şartları belirleyici oluyor. Kışı köylerinde geçiren, zaman zaman ağır kış şartlarının da etkisiyle hayvanlarını beslemekte güçlük çeken yaylacılar, ilkbaharla birlikte yayla sezonunun bir an önce başlamasını sabırsızlıkla bekliyor.
Doğu Karadeniz'de, köylerle, yaylalar arasında yaklaşık bin ve bin 800 rakımlarda ''mezire'' ya da ''kom'' olarak adlandırılan geçici yerleşim yerleri de bulunuyor. Rakımları yaylalara göre daha düşük olan bu yerlerde kar daha
erken eriyor ve doğanın daha tez uyanmasına neden oluyor. Geçmişte bu alanları daha çok kullanan yöre halkı, şimdilerde ''mezire'' ve ''kom''larda daha az konaklıyor.
Çünkü, geçmişte, nisan, mayıs aylarında
küçük ve büyükbaş hayvanlarını yanlarına alarak uzun ve bir o kadar da zahmetli yürüyüşün ardından mezirelere ulaşan yaylacılar, 2-2.5 ayı buralarda geçirip, hayvanlarını besledikten sonra Haziran ayının ortalarında yine yürüyerek daha yükseklere çıkıyordu. Mezireler adeta,
arazi yapısından kaynaklanan kıt imkanlar nedeniyle kış mevsiminin ardından köylerinde hayvanlarını besleme sıkıntısı yaşayan yöre insanının imdadına yetişiyordu. Yıllar itibariyle yörede hayvan sayısı azalınca geçmişte hayvanların beslenmesinde yaşanan sorunlar da ortadan kalktı ve pekçok yerde yayla öncesi mezirelere çıkma geleneği terk edildi.
En az yaylalar kadar otantik yapıya sahip, taş duvarlarla örülü ahırların yer aldığı, çatıları ''hartoma'' adı verilen ince tahtalarla kaplı küçük ahşap mezire evleriyle, çayırlar kaderleriyle baş başa kaldı.
Geçmişte yayan katedilen yayla yolları şimdilerde motorize araçlarla katedilirken, 70'lik delikanlılar,
temiz havanın ve doğal ortamın keyfini sürüp özgürlüğün tadını çıkarıyorlar.
Yaylacılar, iklim şartlarına da bağlı olarak
Ekim-
Kasım aylarına kadar yaşamlarını buralarda sürdürüyor, ardından kışı geçirecekleri köylerine geri dönüyor. Sayıları oldukça azalsa da bu kesim, güçleri yettiği müddetçe bu geleneği sürdürmekte kararlı görünüyor.
(MK-ÇAL)08.07.2011 12:35:18